Chapter four

349 3 6
                                    

"Hey. Sen iyi misin? Uyanmalısın artık. Üç saattir baygın yatıyorsun..."

Halsizce gözlerimi araladım. Aklıma gelen şeylerle hızlıca yerimde doğruldum durumumu kontrol etmek için ki burası az önce bulunduğum yer değildi. Üzerimde pijamalarım tekrar yerindeydi,çıplak değildim. Bu bile beni mükemmel hissettirmişti.

"Biliyorum biraz saçma bir hareket yaptım seni evime getirerek fakat yapabileceğim başka bir şey yoktu. Seni orada o halde bırakamazdım...merak etme. Sana bir şey yapmadılar."

Başımı geri bırakarak derin bir nefes aldım. Bundan nefret etmiştim. Tanımadığım insanlar benim bedenime benden izin almadan birkaç aptal insanın daha yardımı ile zorla beni kullanmaya çalışıyorlardı. Sadece bedenimi değil,aynı zamanda bana göre hayatımı kurtarmış adama hafifçe gülümsedim. Henüz olayın şokunu atlatamamış olsam da yeterince sakin olduğuma emindim. Korkum uçup gitmişti,bayılacak gibi hissetmiyordum. "Gecenin bir saati dışarıda ne işin vardı? Yanlış anlama,sana hesap sormak gibi bir niyetim yok. Sadece neden o saatte dışarıda olduğunu merak ettim çünkü bazen ben bile bu saatlerde dışarı çıkmaya korkarım." Gözlerimi kaçırıp gergince dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ben..." diye yalan söylemek üzereyken duraksayıp derince nefes aldım. Ona güvenip güvenmeme konusunda kararsız kalıyordum fakat kötü birine benzemiyordu. Kötü biri olsa beni kurtardıktan sonra evine getirmezdi ki. Ben zaten bayılmıştım, bana orada istediği her şeyi yapabilirdi fakat onun yerine bana yardım edip beni evine getirerek üstümü bile giydirmişti. "Evden atıldım." Dedim tek seferde dürüstlükle. Adam kaşlarını kaldırıp şaşkınca baktı. "Evden mi atıldın? Ah. Çok kötü olmalı...çok özel değilse neden Evden atıldığını sormamın bir sakıncası var mı?" Nazikliğine genişçe gülümsedim. Beni zorlamadan izin alarak ve nazikçe sorması daha da güvende hissettiriyordu fakat gerçek şekilde neden evden atıldığımı söyleyebileceğime dair umudum yoktu. Nasıl bunu diyebilirdim ki? Yalan da söylemek istemiyordum ve çok nazik sorduğu için cevaplamak istedim fakat dilim gitmedi. "Söylemesem olur mu?" Diye sordum çekingen bir tavırla. Başını sallayıp hafifçe gülümsedi. "Tabii,nasıl istersen." Elimi karnımın üzerine koyup karnımın gürültüsünü dinledim. "Karnın guruldadı. Aç mısın? Bir şeyler getirebilirim istersen. Gerçi evden atıldıysan susamışsındır da sen. Bekle beni burada,gelirim birazdan. Dinlenmene bak." Bir şey demeden odayı terk ettiğinde arkasından bakarken yüzümde narin bir gülümseme yerini korumaya devam ediyordu. Fazla nazik davranıyordu. Aklıma gelen telefon ile merakla elimi cebime götürüp cebimi yokladım. Cebimdeydi. Buğra bana yardım etmemişti. Bu aklıma geldikçe onu parçalamak istesem de anlamadığım bir şekilde fazla kin tutabilen birisi değildim. İlk önce canımı almış olsa sonrasında özür dilese 'sorun değil' diyip sarılabilecek biriydim. Aileme karşı da beslediğim şey asla kin değildi. Sadece bunu bana nasıl yapabildiklerini anlamakta zorluk çekiyordum. Ben asla çocuk sahibi olmak istemezdim,ya ben de kötü bir anne olursam? Telefonumu açarak bildirimleri kontrol ettim,hiç mesaj yoktu. Dolu gözlerle Buğra ile olan mesajlarımıza girdim. Uyuyor olabilirdi veya meşgul olabilirdi fakat sadece yazmak istiyordum. Engel bile atsa içimi dökebilecek bir yere ihtiyacım vardı. İlgi çekmek için yaptığım söylenemezdi çünkü anlattığım şeylerin sonrasında bana sarılıp öperek sakinleştirmesini ya da mesaj yoluyla bana iyi davranmasını beklemiyordum. Sadece içimi dökmek istedim,görüldü de olsa ya da hiç umursamadan cevap bile yazsa umursamazdım. Neredeyse boyumu geçen üzüntümü bir yerlere boşaltmam gerekiyordu,yoksa patlayacaktım. Aynı gün içerisinde bir sürü kötü olay yaşamıştım ve bunların hepsi hayal gibi gelmeye başlamıştı.

Meliisaaa >>

-Biliyorum umurunda değil,cevap vermene falan da gerek yok. Sadece içimi dökmek istedim,buna gerçekten ihtiyacım var. (02.00)

Yayıncı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin