Nil, uykulu gözlerle telefonunu eline aldı ve sabahın beşinde yataktan fırladı. Her sabah beşte denizin üstünden balık tutmaya giden takalara eşlik eden martı var mı diye kontrol etmeyi seviyordu. Balkonun kapısını açtı. İki üç dakika sonra takalar sıra sıra limandan ayrılmaya başlamıştı. Ama martılar yoktu.
Çok yazık diye düşündü Nil. Boşuna çıkmıştı balkona. Esneyip odasının yolunu tuttu.Cumartesi gününden pek haz almıyordu. Üstelik bu haftasonu eve kardeşi dönüyordu. Samsun'da pide salonunda garsonluk yapıyordu erkek kardeşi. Trabzon'da olmadığı için Nil şanslıydı. Erkek kardeşi tipik Terazi burcu erkeğinin hemen hemen tüm özelliklerini taşıyordu. Nil, abla olmasına rağmen kardeşi her işine burnunu sokuyordu.
Her istediğinin olmasını istiyordu erkek kardeşi. Abla su, abla şort, abla da abla. İyi ki dünyaya dört yıl önce gelmişti Nil. Hizmet etmek istemiyordu artık kardeşine. Eli ayağı tutan kardeşinin emirlerinden anne ve babası aynı şekilde usanmıştı. Nil, evde saltanat döneminin artık tamamen bittiğinin farkındaydı.Yatağının kenarında bulunan kulaklığı taktı. Düşüncelerini biraz daha bastırmak adına müziğin sesini açtı. Müzikte bazen insana yeterli gelmiyordu. Mutlak son kaçınılmaz şekilde insana isabet ediyordu. Erkek kardeşini garsonluk yaptığı süre boyunca hiç özlememişti. Nil onun geçici değil kalıcı olarak evden gitmesini istiyordu. İyi bir abla kardeş ilişkileri yoktu. Kardeşi sürekli olarak eve geldiğinde arkadaşlarıyla görüntülü konuşuyordu. Bin kez sessiz konuş uyarısında bulunmuştu ama kardeşi bir kez anlayışlı olmamıştı ablasına karşı.
Anne ve babası iki güne gidecek gözüyle bakıyordu olaya. Ama Nil adı kadar emindi. Aniden geliyor ise kesin işi bırakmıştır. Bahanesi hazırdır. Gün boyunca oturmadım baba ve ayağıma ağrı girdi cümlesi. İşte kardeşinin kısa özeti böyleydi.Fındık toplayıp eve geldiklerinde erkek kardeşine ayaklarımın altı ağrıyor cümlesini kurması imkansızdı. Çünkü; kardeşi yataktan kalkıp su almazdı. Nil ara sıra onu yetiştirmeyi beceremeyen anne ve babasıyla kavga ediyordu. Hayatım, oğlunuz yüzünden çürüyor restini çekiyordu Nil. Ama nafile. Annesinin ve babasının kıymetli hazinesi erkek kardeşiydi. Ona toz konmazdı. Annesi ancak Nil'i hırpalar ve babası sus diye ona nutuk verirdi.
Hakkımı helal etmiyorum dedi Nil. Yine gözleri dolmuştu. Radyoyu kapatan ve kulaklığı çıkaran Nil uykusuna geri döndü. Uyumaz ise başı dönerdi. Ve saat daha çok çok erken geliyordu ona. Oysa tam o sırada annesi ve babası sabah mesaisi için uyanmıştı. En güzel rüyalar telefon sesiyle son bulur. Benim rüyamı bozan annemin telefonunun çıkardığı ses oldu. Ne olur ise olsun telefonumun sesini açmam. Uyuyor isem karşı taraf uyanmam için beklemeli beni. Sonuçta; kıyamet kopmuyor veya felakette yaşanmadı. Ama annemin telefonu ya son ses çalar veya titremeye başlar. Çaldığını veya titrediği duyan annem rahat kapanmak üzere iken telefonu açar.
Çalıyor cevap ver anne diye seslenmez isem rahatça gelir. Arayan bir kez daha arasın kızım diye bakar bana. Galiba ben böyle rahat bir kız değilim. Çaldı ise telefon ve duydu isem hemen cevap vermeliyim.Arayan kişinin kardeşim olduğunu tahmin etmek zor değil. Tam 27 yaşında ama valizi taşıyamaz. Babamı çağırır yola. Küçülüp cebime girse daha iyi. Eşyalarımı her koşulda taşıyorum. Eğer aciz isem valize bin çeşit giysi koymam. Ama yok kardeşim marka giyinecek. Kombin yapacak. Saç kurutma makinesi için bir kuruş vermedi bana. Giderken lazım olur diye yanına aldı benim saç kurutma makinesini. Kızlara güzel gözükmek en önemli kriter. Aklı olan hiçbir kız öfkesini kontrol etmeyen erkeği eş diye almaz. Annemin ağzından çıkan ilk cümleyi duydum.
- Bir bu eksikti.
Babam merakla sordu.
- Yine ne emri var ? Gelmeden telefonla emir yağdırmaya başladı. İner inmez valizini almaya mı gideceğim ? Doğduğu günden beri sıkıntı.
Annem ise heyecanla cevap verdi.
- Yanında iki kişi daha var. Giresun'dan geliyoruz. Bir kız arkadaşı ve erkek arkadaşı bizim evi görmek istemiş. Sanki lüks bir evimiz var. Oğlun eve bir kilim almaz tıpkı senin gibi. Çalışıyor bir kez anne ne eksik diye sormaz. Topladı elalemin çocuklarını getiriyor. Ben sofraya ne koyacağım ?
Babamın genişliği misafir konusunda ovadır. Babam için misafir çok şey ifade eder. İfadenin ilk anlamı ise kuracağı cümleden bellidir.
- Allah ne verdi ise onu yiyoruz. Misafir sanki kendi evinde her saat güveç mi yiyor ?
Annem, misafir duyunca evham perileri onu alıp başka alemlere götürmeden önce odamın kapısını açar. Hiç davranışı sekteye uğramadı. Odamın kapısını açtı. Ben ki yedi cihana ev sahipliği yapacak gözü misafirden korkmayan kişiyim. Çekingen tavırlar sadece elinizi mutfakta bulaştırır.
- Kardeşin aradı.
- Sana da günaydın anne.
Annen için artık günaydın kelimesi yok hükmündedir.
- Günaydın mı kaldı ? Bana sormadan iki arkadaşını aldı geliyor. Hayat çok pahalı. Biz kendimizi geçindirme konusunda zorluk yaşıyoruz. Gelenlere ne yemeği yapacağım ?
Sanki dünyanın sonu gelmişti annem için artık.
- Bilmiyorum. Yoldan geldikleri için kahvaltı önceliğin olsun. Daha saat erken. Babam evden gitmeden helva, zeytin, beyaz peyniri, simit alsın.
Ve babamın tavrı parası söz konusu ise aynı kalmaz.
- Say say kızım. Çok para var cebimde sanki. Kızartın patates. Koyun masaya peynir. Ekmek alırım. Yumurta haşlayın. Oldu bitti. Benim param yok.
Yataktan kavga etmeden kalkar isem babam gider ve ekmek dışında hiçbir şey almaz.
- Baba. Benim canımı sabah sabah sıkma. Misafir, senin yokluğunu anlamaz. Yoldan geliyor her biri. Belki yumurta sevmiyor kişi. Alerjisi var. Niçin böyle yapıyorsun ? Keyfimden herhalde göbek atmıyorum. Oğlun, misafir davet etmeden sordu mu sana ? Yok. Herkes kızın gibi çok düşünceli değil. Tıpış tıpış kahvaltı için alışveriş yapmaya gideceksin. İnsanlar hiçbir şey önümüze bu aile koymadı diye baksın mı istiyorsun? Misafir geldiniz diye yıkama yağlama yapıyorsun insanlara. Ondan sonra çekil kenara. Anneme bırak tüm evin yükünü. Kendine güvenip evlendin. Yeterince açık konuştum.
Babam tavrını kolayca yumuşatmaya yönelmez hiç.
- Güzel konuştun kızım. Eve ekmek getirmez isem aç kalırsın. Haberin var mı ? Prenses gibi bakma hayata. Elimde yok. Olsaydı sana sormazdım.
- Öyle mi ? Paralarının yerini biliyorum. Sayar isem miktarını söylerim. Sen tilki isen ormanın kralı benim babacığım. Zorlama şansını karşımda. Hiçbir yere varma lüksün yok nasılsa.Babam mecburi istikamet olan marketin henüz açmadığı söyledi. Misafirler gelmeden önce annem kahvaltı hazırladı. Kuşlar şarkı söylerken odamı topladım. Ne zaman uyumaya niyet ediyor isem yarım kalıyor.
Nil telefonu eline aldı ve kardeşine mesaj attı.
- Eve yaklaştığında haber ver. Patatesleri kızarmaya başlayacağım.
- Menemen yap abla.
Evet, kardeşi böyleydi. Ablası sanki bankaydı. Çalışmıyordu. Ama kardeşi babasının durumunu bilmesine rağmen olmadık şeyleri kahvaltı için isterdi.
- Babamı alışverişe zorla gönderdim. Kalkmış menemen istiyorsun. Ülkede domatesin kilosu 29 TL ve biberde 26 TL'den satılıyor. Babamın ağına vuran balık 200 TL olmuyor. Sen adamın yükünü hafifletmek yerine daima olmaz şeyleri dilemeye devam edebilirsin. Otobüsten inince marketten domates ve biber alır isen o başka tabi.
Nil cevabı biliyordu.
- Abla ben zengin değilim.
Mesajı okuyan Nil daha fazla erkek kardeşi ile sohbet etmedi. İletinin gücü karşı tarafın kalıbı kadardır diye düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kör Kuyu 🤷
RomanceSuyun tadı vardı ama kızın kalbi yaralıydı. Geceyi görmüştü adamın yalan dünyasında. Öyle ise ışığı götürmek için adamın yanına gidecekti. Çoğalan aşkta bazen uzaklık değildir. İhanetin bedelidir.