Nil

31 23 15
                                    

Gözümden süzülen yaş siyah kumun üstünde hafif bir ıslaklık bıraktı. Mestan'da kalbimde böyleydi. Daima ıslatıp beni gidiyordu. Kaç dal kırdı aşk yolunda diye artık sormuyorum yüreğime. Gözyaşımın etrafına parmağımla kalp çiziyordum. Deniz o gün hırçın değil bilakis öfke kusuyordu. Dalgalar, kumsalın yarısına kadar geliyor. Köpüklerini bırakıp gidiyordu. İki kez giydiğim ayakkabının ucuna dalgalar değmişti.

Annem kadar dalgaları katil görmedim. Beni görücü usulü bir aileye göstermek istedi. Evet, yaptı. Öz ve öz annem istemiyorum cümlesine karşılık kadının bizim eve gelmesini misafir olarak tanımladı. Gündüz kuşağında aileleri izliyor. Bazen evladına annesi böyle davranmaz diye sinir olduğunu söylüyordu bana. Sıra bana geldiğinde annemin yargılanması lazım. Psikolojik olarak benim ayağıma kum torbası daima bağladı. Erkek kardeşim doğdu. Erkek çocuk bağımlılığına annem yenildi. Kardeşime daima dört köfte verir. Bana mı ? İki tane yeter sana diye konuşur. Erkek kardeşim gezer arkadaşlarıyla. Okul hayatım boyunca bana karıştı. Haftasonu olduğunda arkadaşlarım ile cafede oturmaya beni göndermedi. Evimize arkadaşlarımın gelmesini istemedi. Oğluna ise kıymalı pideyi tereyağı ile sunar. Kardeşim gezer, tozar, hesap vermeden yaşar. Ben eşittir karakök içindeki dışarıya çıkamayan tüm rakamlar.

Çizdiğim kalbe isabet eden ilk ok aileden olunca bölünen kalbimi izledim. İkinci ok tam bölünen noktaya düşmüştü. Başarısız yazar adayı kariyerim kanadı kırılan güvercindi. Kanat çıkardı tekrardan. Ama güvercinin dalgalı denizden sahili bulması zordu. Balıkçı yoktu yardıma gelmedi güvercine kimse. Aşkta sığınak olmadı titreyen vücuduma. Parmağıma yapışan kum taneleri sayacaktım. Tek sayı çıkar ise şanslı olurdum. Çift sayı mutsuzluk. Hiç yapışmaz ise kum bitik döngü tekrarı.
Parmağımı kumdan çektim. Bitik döngü tekrarı çıktı.
Gözümün önünden siyah halkalar kuma doğru iniyordu. Tansiyonum düşmesini izledim. Bayılıp kalırım korkusuyla telefonumdan rehbere girdim.
Soğuk bir elin gözlerimi kapatması ile simsiyah görüyordum.
- Sürprizleri sever misin ?
- Kimsiniz ?

Sesin sahibini tanımadım. Hiç bana tanıdık gelmiyordu.
- Nil. Uzun süre oldu. Seni fazla korkutmak istemediğim için gözlerini açıyorum.
Uzun süredir görüşmediğim kim olabilirdi diye merakla baktım.
- Mestan.
Sesimin titremesi, kalbimin nefes almayı unutması ve kötü günün getirdiği toz bulutları. Hepsi beni beşikte salladı.
- Kitabın çıktı. Hayırlı ve uğurlu olsun.
Söylenmesi gereken ne varsa yürek tenceresinin içinde yapışıp kalır bazen.
Çömelip denize baktı Mestan'da.
- Beni unuttun mu ?
- Unutmak öyle kolay mı ? Çok klişe ama hafızam sesini nedense yabancı algıladı.

Bir süre sonra kedisinin başına gelenleri öğrendim.
- Amazon, seni mutsuz bir babacık olarak hatırlamak istemezdi. Anısını otel yaşatacak. Gelen turistler anılarınızı okuyacak. Bence gittikten sonra kedin sana bir parça yüreğinden kırıp verdi.
Mestan onu öptüğünü anlatırken gülümsedi.
- Omzum, onun sıcaklığını arıyor. Hep omuzda taşınan bir bebekti Amazon. Onu zeytin bahçesinden kurtaran ellerim şimdi ölümü engellemeye yetmedi.
- Ölüm, canın cana katılıp ardından gökyüzünde kaybolması değil midir ? Bir sela nida edilir. Yeryüzü ölenin ismini duyar. Beden vardır ama ruh çıkmıştır yerinden.
Mestan sanırım canımın canını Amazon'un ölümü ile ateşe vermişti. Kedinin fotoğraflarını görünce aklıma hasta olan bir öküzüm geldi.
- Bir öküzüm vardı benim. Annem, küçük şeyleri çok seven beni azarlamıştı. Bir hayvanı ölene kadar sevmelisin. Öyle azıcık süt verip bir daha akibetini sormaz isen sevgi oluşmaz dedi. Siyah öküzü çok seviyordum. Hasta olmuştu. Kesilmesi gerekiyordu. Kasap gelmişti. Hayvan katilisin sen diye adama taş attım. Öküze daha önce hiç koşup sarıldığım olmamıştı. Koştum ve onun başına sarılıp korkma dedim. Oysa öküzüm oldukça iri yapıya sahipti. Ben ise minnacık. Sevgi bazen görsel olarak birbirinin zıttı iki kalbi bir desen ile bize sunar Mestan.
Dalgalar yüzünden kalktık.
- Dalgalar, gitmemiz için ısrarcı Mestan.
Mestan o sırada şişkin olan gözlerime baktı.
- Nil, ben gelmeden önce ağlıyor muydun ?
- Kedim yok diye ağladım.
Mestan önümü kapattı.
- Bana anlatabilirsin Nil.
Görücülerin kan emici kene olduğunu anlatmak mı? Hayır.
- Mutsuz hissettim. Ağladım. Geçti ve iyiyim Mestan. Abartmayalım.

Mestan bana sarıldı. Ellerim onun sırtını buldu.
- Amazon için üzgünüm ballı kaymak.
- Mercan balığı, başka kedi bulur isem sahiplenerek onu Amazon ile tanıştırmaya Trabzon'a getireceğim.
İkimiz sarılmaya son verdik. Çünkü; Mestan'ın tavırları daima çelişkili olurdu.
- Gerçekten geldiğine inanmak istiyorum. Ama o ihtimalin yüzde yirmi olmadığını söylüyor kalbim.
Sağ eli çeneme dokundu.
- Yüzüme bak konuşurken Nil.
Gözlerim, gözlerini buldu. Başını öne eğdi. Ellerim, dudaklarını kapattı.
- Beni öpme. Çünkü; senin öpücüğün buhar olup uçuyor.
- Bana bağlanmanı istemedim.
- Amazon sana bağlandı. Ona iyi baktın. Ben, kedi kadar olamadım yüreğinde. Hayvanlara verdiğin değeri niçin sana karşı duyguları olan kızlara göstermedin hiç ?
Mestan, dudağında bulunan ellerimi yakalayıp öptü.
- Kabul etmelisin seni benden daha iyi kimse öpemeyecek.

Sevgi sözcüklerini bölen bir köpek oldu. Sahilin kenarından bize doğru havlayıp geldiği için Mestan'ın arkasına sığındım. Mestan köpeğe ve bana bakıp gülme krizine girdi. Köpeğin siyah tüylerini ayıran ufak çaplı beyaz baloncuk şeklinde desenleri vardı. Mestan'ın üç adım önüne geldiğinde dikilmiş olarak sadece bize baktı. Mestan'ın arkasından çıktım.
- Çok korktum ısırırsın diye. Oyun mu oynamak istedin ? Yoksa dalgalar mı korkuttu seni bebeğim ?
Köpek dizlerinin önüne çekip sevimli kuyruğunu kuma vurdu.
Mestan gitti ve başını okşadı.
İkisinin tatlı görüntüsünü telefonuma çekmek istedim.
- Sahilden sevgiler gönderiyorum size. Benekli ile Mestan muhabbet ediyor.

Kısacık videoyu kayıt ettim. Mestan, köpeği az öteye kadar götürdü. Benekli ise iki kez geri döndü. Merdivenlerden bizimle çıktı. Sahilde kaybolmuş olabilir dedim. Mestan ise kahkaha attı. Onun benimle gülmesi her gece dolunay demekti.
Ve yıldızlar şimdi gözlerimde geceyi değil aşkı yaşamak için vardı.
- Seni seviyorum.
Dudağından böyle çıktı cümle.
- Köpeğe mi ?
Bana söylediğini inanamadım.
Mestan parmağıyla bizim önümüzde yürüyen Benekli'yi gösterdi.
- Hayır. Sana söyledim güzelim.
- Mestan adlı erkeği seviyorum.
Böyle söyleyip parmağını yakalayıp kalbime götürdüm.
- Aydın'dan fırlayan ok Trabzon'da yaşayan Nil'i aşk hastası etti. Doktor tedaviye olumlu yanıt vermem için seni ilaç niyetine günde iki öğün bana yazdı. Eczaneye gittim. Eğer seni aşkla yiyemez isem kalbim umutsuzluğa düşer dedi eczacı. Kalbime mum yakman için kibrit gerekir.

Daha fazla kafamı ütüleme diye herhalde Mestan dudağıma kibrit çaktı. Dudağından çıkan alevle kalbim aydınlık bir evin bembeyaz duvarına benzedi. Öpüşürken hep yapmak istediğim şeyler vardı. İlkini gerçekleştirmek için Mestan'ın ayakkabısına bastım. Pek romantik olay olmadığını anladım.
- Ayaklarımı kırdın.
Çekildim ve ayakkabısına baktım.
- Kum oldu. Kirlendi benim yüzümden. Yakında bir çeşme biliyorum.
Mestan belime sarıldı.
- Çeşmenin altında beni yıkar mısın güzelim ?
- Çeşmenin musluğu bozuk. Ondan dolayı akar ise ayakkabını sileriz.

Çeşmeye yürüdük el ele. Mahallenin gözetim birimi komşuları görmezden geldim. Çeşmenin kenarında güvercinler vardı.
- Nil. Ziyaretçiler bizden önce davrandı.
- Onlar Mestan çeşmenin ev sahibi olur.
Mestan ayakkabısını siliyordu ve telefonu çaldı. Kimin aradığını görme niyetinde değildim. Mestan, ekrana baktığında yazıyı okudum.
- Aşkilotop Aşko.
Çeşmenin önünde Aşkilotop Aşko yazılı kızın sevgilisi olan Mestan'ı bıraktım. Su olmalı insan. Aşkın alevini söndürmek için değil elbette. Ömür boyunca aşkın suyunu sevdiğimiz eliyle içirmek için lazımdır bize. Ama şimdi tüm sular dondu sadece.Teneşir kadar soğuktu kalbim artık Mestan'a.

Kör Kuyu 🤷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin