Nil

47 36 10
                                    

- Senin isminin anlamı sanki çok mu iyi ? Karizmandan dolayı sarhoş olup marketin ortasında bayılacaktım. Klimalar sağolsun. Öküzleri höp diye içine çekme dedi bana. Hayvanlardan özür diliyorum. Senin yüzünden sinirlenecek değilim. Kız avcısı.
Mestan'ın yakasını silkelemesi beni kışkırtarak üzerine saldırmaya teşvik için yeterli öğe olamazdı.
Farkına varınca rahatlamış yüz ifadesiyle sordu.
- Daha önce hiç seks yapmadın değil mi ? Yapmış olmadığını görüyorum. Yoksa böyle bir anın zevkinden kendinden geçirecek erkek mi bulamadın?

Hadi ama böyle gaza gelmezdim. Yanlış sokakta motorsiklet yarısına gelmişti.
- Jinekolog ile randevunuzu kaçırıp bana sarkmaya hoşgeldiniz. Cinsel yolla bulaşan kaç hastalık vardır ? Tahmin etme. Konumuz senin varsa yoksa cinsel öykülerin değil. Önüne gelen kızlara açık mesaj veriyorsun. Anın zevkinden çıkıp nasıl markette geziyorsun? Demek ki kararınca karınca senin aklın uçkurunda. Hadi bana eyvallah.

Yürüyüp doğru kasayı buldum. Hiç seks yapmadım. Doğru insanı bulmak için bir erkeğe şans verdim. Kasadan geçerken sakız paketini aldım kendime. Mestan'ın cümlelerini düşünüp dişlerim sakızı daha çok çat çat yapsın istiyordum. Sakızı şişirip yüzüne patlatıp kaçmayı hayal etmedim değil. Kötülüğün tüm ana elemanları etrafımda cirit atıyordu. Annem, şeytanın uyanık olduğunu söylerdi. Anlaşılan bugün mesaisi benim dilimle kıracağım bardaklar olurdu.

Nil o gün akşama kadar yatağında yatarken Mestan marketten alışverişini tamamlayıp ardından soluğu plajda aldı. Şezlongları düzenleyen kişiye Nil hakkında sorular sormayı planladı. Kolay gelsin ile başlayan tanışma evresinde genç çocuk adının Enes olduğunu söylemişti.
- Enes, kaç yıldır bu mahallede yaşıyorsun ?
- Ağabey 17 yaşından beri.
- Enes herkesi mahallede tanır mısın ? Yanlış anlama. Bir kız markette cüzdanını düşürdü. Ona cüzdanını götürmek istedim. Market çalışanları cüzdanın Nil adlı kıza ait olabileceğini söyledi. Evini biliyor musun ? Cüzdanda kimliği yoktu.
Enes şezlong düzeltmeyi bırakıp Mestan'ın yanına oturdu.
- Ablayı şahsen tanımıyorum. Halı saha için kardeşi formasını unutmuştu. Abla bana kapıyı açmıştı. Uzun saçları var. Annesi ona Nil diye seslendi. Zil çalıyor. Adını o gün duydum.
Mestan ne söyleyeceğini bilmiyordu. Nil'in saçlarına kendisi hiç dikkat etmemişti.
Enes'ten erkek kardeşinin Samsun'da olduğunu öğrenmişti. Kısacası Mestan için korunaksız kulübe Nil'di. Düşüncelerine gülümseyip kendini Karadeniz'in soğuk suyuna Mestan bıraktı.

Nil, kitabının son bölümünü yazarken toplam beş sakızı azıcık çiğneyip çöpe atmıştı. Sakızı çiğneyip aç oluyordu. Sakızın aşırı yumuşacık olmasından hoşlanmıyordu. Sakızın bir tanesi yere düşmüştü. İsraf canavarı oldum diye odasından çıktı. Final bölümünü balkonda okumaya karar verdi. Tam istediğini yazdığı yine söylenemezdi. Sakızı çiğneyip atmakla hata yaptığını anladı. Kendine kahve yapar ise finalde yaptığı mantık hatalarını daha rahat görme şansı olurdu. Kahve pişerken annesi eve dönmüştü. Yazın akşam altıya kadar annesi eve dönmezdi. Varsa yoksa anneannem ile muhabbet et sen diye annesine Nil trip attı.
- Tuvaletim geldi. Sonra konuşuruz.
Muhabbet etmek için annesinin idrar tutmasını sağlıksız buluyordu.
Kahvesini fincana Nil çoktan dökmüştü. Annesi tuvaletten çıkar çıkmaz bomba bir haberi olduğunu söyledi.
- Kuzenin Mahmut evleniyor. Gül adlı bir kızla birlikte olduğunu annesine dün gece söyledi. Teyzen çok mutlu.
- Teyzem çoktan sevgilisi olduğunu Mahmut'un biliyordu. Elinde kahve ile fal bakın bana diye dolaşan teyzemden başkası değildi.Şimdi inkar eder.
- Gül diye arkadaşı vardı ama sevgilisi olduğunu bilmiyordum dedi.
- Tabi tabi. İnandık cevabını verdin mi ?
Nil,annesinin doğrudan balkona geçtiğini gördü.
- Yerimden kalk. Kitabın son bölümünü yazdım. Okuyup bir düzenleme yapacaktım. Eve geldin. Düzenim gitti.
Annesinin tavrı delinmiş sandaldı.
- Çok büyük yazarsın. Yazdıklarından bir cacık çıkmaz. Annen mi bozuyor düzenini ? Yazar olan kişi sıradan şeyleri almaz kitabına.
- Evet. Seni yazınca kitabıma heyelan meydana geldi anne. Önce beni toprak boğdu. Rahatladın mı ? Kızım işe yaramaz bir yazar adayı. Okunmuyor, sevilmiyor, linç yiyor. Ama en azından ben deneyip sonucu bekliyorum. Sen ne yaptın bugüne kadar acaba ? Başarısız ev hanımı oldun. Kocan sana hakaret etti. Sustun. Babamı ve kardeşimi düşünüp hasta ettin kendini. Stres topun ben oldum. Seni anten çekmez. Ama ben hoşgörülü oluyorum sana karşı. Ondan sesin en çok bana çıkıyor.

Nil'in gözlerinden yaşlar fincana damladı.
- Herkesten ve en çok anne senden nefret ediyorum. Kahve senden acı olamaz. Al içmiyorum.
Nil fincanı döküp odasına geldi. Kapıyı kilitledi. Kalbinin kapısının önünde, çamurlu ayaklar annesine aitti. Telefonunu almadan gelmişti odasına. Kilitli kapıyı açtı. Telefonunu aldı ve yatağına uzanıp eski sevgilisi Timur'u düşündü.
- İhanetin yolunda beni harcandın. Şimdi karakterine güvenip eşin olamam. Timur yazdıklarımı gördükçe mutlu olurdu. Şimdi ise Timur aşkın soğuk yüzüne tanık oluyordu.
Nil gözyaşlarını eliyle sildi.
- Timur sadece rolünü beni kandırmak için oynayan aptalsın. Duygusal delikler beni geçmişte ölenlere götürüyor. Sana ihtiyaç duyar isem bağımlı olurum. Özgürlüğüm olacak beyaz martılar. Kitaplarım her limanda varlığını ispat edecek. Martılar, balık yiyecek. Ben ise kitabımın başarısını kutlamak için kedilere mama satın alacağım. Ve o annem gurur duyacak benimle. Gurur için tuğla elimi yakacak. Kanayan parmaklarım asla tuğlayı bırakmaz. Yapacağım. Engin dağlara çıkıp göknar ağacı dikeceğim. En çok benimle aynı perdeden bakanlara kardelen çiçeği uzatmak istiyorum.

Nil'in iç sesi susmuştu. Finalin sonuna teşekkürler adlı bölümü eklemeyi istemedi. Timur karakterini bırakmıştı kitabın kurgusunda. Annesinin hevesini çaldığı kızlar denizin üstünde yürürken çıkan siste gözden silinir. Büyükler, onların arzuları yüzünden boğulup öldüğünü söyler. Kimileri sisi suçlar. Hava açık değildi kaza oldu diye ağlayan teyzelerin yanında sahilde oturanlar vardır. Onlar denizde kimsenin yürümeye gücü olmadığını haykırır çakıl taşlarına.
Nil, gücünü yüreğinin değirmeninden alıyordu. Değirmen taşı mısır unu yapmıyordu. Nil'i küçük gören kişileri un ufacık yapmakla meşgul oluyordu.

Nil,saat yedi olduğunda babasının eve geldiğini duydu. Kapının kilidini açan Nil şişmiş gözleriyle babasına döndü.
- Annem beni üzdü baba.
- Yine ne yaptı sana kızım?
- Konuşmaya değmez. Psikoloji bozuk. Dedikoduya akıllı oluyor. Kızına gelince kum torbası misali öfkeyle kalbime ağır yumruklar atıyor.
- Birazdan eve biri gelecek.
Babam, evimize misafir asla davet etmeyen adamdı.
- Şarj, telefonu almıyor kızım. Bizim prizleri kullanmasını söyledim.
- Tanımadığımız kişiye niçin yardımcı olacaksın ? Prizleri sorunlu ise elektrik ustasını arar. Sen, usta mısın baba ?
- İnsanlık ölmedi.
- Ne yazık ki ülkemizde yaşayan bazı insanların psikolojik sorunları tedavi edilmiyor. Adli bir vakaya olay dönüyor. Gelen kişinin bize zarar vermeyecek olduğunu iddia edemezsin.
Babamın sonraki cümlesini belliydi.
- Eteğini giyin. Şort ve atlet ile mi karşılaşacaksın adamı ?
- Odamdan çıkmaya niyetim olmadığı kesin.
Aradan sadece beş dakika geçti. Zil çaldı. Babam koşup kapıyı açtı.
- Oğlum seni bekliyorduk. Hoşgeldin. Hanım, gelir misin ? Sana bahsettiğim kiracı. Aydın'dan buraya yazlığa geldi Mestan oğlum.

Davul zurna az Mestan kulağıma fazla. Babam, Mestan oğlum mu dedi.
- Hoşbulduk.
Yeşil pantolon ve beyaz gömleğimi hemen giyindim. Hangi hakla bizim eve geliyordu ? Mahallenin içinde başka ev mi kalmamıştı ? Şarj ettiği telefon ile kaç kızın kalbini yırtıp hiç edecekti acaba ?
Odamdan çıktığımda Mestan oturma odasının yolunu tutmuştu. Yatak odamı açar açmaz bana doğru baktı.
Ondan önce babam gülümsedi.
- Kızım. Hoşgeldin cümlesi yok mu misafirimize ?
- Hiç hoş geldiğini baba söylemek istemiyorum. Çünkü; bugün kiracı ile markette tanıştık. Nil değil mi adın dedi bana. Akarsu diye benimle dalga geçti. Üstüne kuruldu evimize.
Babam bana değil Mestan'a döndü.
- Oğlum, kızımın adıyla niye dalga geçtin ?
Babam çok eğleniyordu. Mestan ise babamdan aldığı güvenle pek rahattı.
- Mestan senin oğlun olmuyor baba. Erkek kardeşime seni söyleyeceğim.
Mestan gülümseyip gözlerini benden çekmeden suçlayıcı cümlesini kurdu.
- Amca, kızınız galiba sizi benden kıskandı.
Savunmaya geçtim.
- Bugün var isen Trabzon'da yarın doğru Aydın'a. Evimize damat olacak değilsin. Babamdan yüz bulma.
- Nil.
Babamın yükselen ses tonuyla gülümsedim.
- Yazın sıcağında babacığım misafirimiz çay ve kahve alır mıydı diye soracaktım. Soğuk içecek kalmadı evde.
Babam elini cebine götürüp para çıkardı.
- Mestan oğlumun telefonu şarj olurken marketten soğuk içecek alırsın bize kızım. Kendine dondurma veya çikolata almayı aman unutma.
Sanki ben kızı değilim. Mestan'a döndü babam.
- Sen, benim kızımı bilmezsin oğlum. Kendisi huysuz ve gıcık bir cadıdır. Böyle idare ediyoruz onu.
Annem ise babamı onaylamadı.
- Kızımın sadece dili sivri. Bence bu zaman diliminde kendini ezdirmemek önemlidir. Kızımı kimse kötüleyemez. Annesi var burada.
Babam, Mestan gidince konuşmayı bilmiyorsun diye annemden ayar yiyecekti. Bu neşeli görüntüye ek olarak en pahalı dondurmayı seçtim. Mestan'a sürekli oğlum dedi ise marketten para üstü olarak 5 kuruş dahi babama kalmayacaktı. Mestan gidince parasının üstünü arayacaktı babam.
- Cadı olduğumu söyledin. Kızın paraya üfledi söndü babacığım.
Cevabımı bulmuştum.

Kör Kuyu 🤷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin