9.Bölüm

35 5 1
                                    

Bir süre sonra poyraz salona girip "gidiyoruz" dediğinde anlamaz gözlerle Pusat'a dönüp "sen mi abi sin o mu abi belli değil?! Siz evlatlık olmadığınıza emin misiniz?" dediğimde bana cevap olarak sadece sırıttılar.

Pusat kalkıp"hadi hadi,bekletmeyelim babacığını" dediğinde şok içinde ayağa kalktım "N-ne? Babam mı?" diye sorduğumda poyraz sırıtarak "noldu prenses? Şaşkınlıktan dilin tutuldu bakıyorum"dedi.

Gerçekten de dediği gibiydi, şaşkınlıktan dilimi yutmuştum. Babam burda mıydı? Burda olduğumu ne zamandır biliyordu?

Poyraz önden yürüyüp salondan çıktı. Pusat da ayağa kalkıp bana üsten bir bakış attığında bende ayağa kalkıp Pusat'a baktım ve hiç beklemeden Poyraz'ın arkasından hızla gittim.

Dışarıya çıktığımızda bahçede iki tane polis aracı ve araçların önünde duran ekiple babamı da gördüm. Babam beni gördüğünde hiç bir tepki vermedi. Beni görünce sevinen tek kişi elif di. "Baba!" diyerek onların yanına gidecektim ki Pusat kolumdan tutup engel oldu. Hırsla Pusat'a dönerek "beni onlara vermeyeceksen neden çağırdın onları!?" dediğimde  Poyraz sırıtarak soruma cevap verdi "seni vermek için çağırdığımızı nereden çıkardın?".

Anlamaz gözlerle ikisine birden baktım. Ne demek istiyorlardı? Babamlar benim için gelmedilerse kimin için geldiler?

Poyraz babama dönüp kollarını arkasında birleştirdi ve "Eee, anlaşma böyle değildi ama, Hani tek gelicektin? Korktun mu yoksa komiser?" dedi. Babam sırıtarak "yine tek im zaten, adamlarımı tehdit olarak görmeyin yani" dediğinde poyraz gülerek "madem birşey yapmayacaklar, o zaman boşuna görüntü kirliliği yapma" dedi. Babam güldü ve "çocuklar, arabaya geçin" diye emir verdi ekibe. Elif "ama efendi-" diye itiraz edeceği an babam sözünü kesti "itiraz istemiyorum, hadi!" dedi. Bütün ekip sözünü dinledi ve arabaya geçtiler.

İşte şimdi babam gerçek anlamda tek di. Korkuyla "Baba git burdan! Bunların hepsi psikopat! Kaç Baba lütfen! Ben bi yolunu bulurum!" dediğimde babamın yüzünde yine hiç bir mimik oynamadı. Sanki ben burda hiç boğazımı yırtarcasına bağırmıyor muşum gibi?

Arkadan Batuhan'ı getirdiler ve hafif önümde durdular. Pusat hala kolumu tutuyordu, ama bu tutuş kaçmamam için değilde daha çok düşmemem içinmiş gibiydi.

Anlamaz gözlerim bir babamın bir de Poyraz'ın arasına gidip geliyordu. Poyraz konuştu,"adamını alacaksın ve üç maymunu oynayacaksın! Aksi takdirde sana söylediğim şeyleri yapmaktan hiç çekinmem!". Duyduklarımın karşısında afallamıştım. Neyde bahsediyordu bu? Neler oluyor?

Babam "tamam, yalnız bir şartım daha var; ne ben sizi tanıyacağım ne de siz beni" dediğinde gözlerimde ki yaşları artık akmayı bırakmıştı. Ne demek oluyordu bu? Poyraz "tamam, istediğin bu olsun" dedi ve "yalnız benim de bir şartım olucak; artık kızını unutacaksın" diyerek ekledi.

Babam başıyla onaylayarak Batuhan'a doğru yürümeye başladı. Batuhan olayın şokuyla ağzını açıp tek bir kelime edemiyordu. Benim için ise  dünya durmuştu sanki. Bu anları göreceğime ölmeyi yeğlerdim.

Babam Batuhan'ın kolunu tutup arabaya doğru yürümeye başladı. Benim yüzüme bile bakmadı. Batuhan son anda kendine gelip babamı itti ve "komiserim siz kafayı mı yediniz!? Kızınız yerine beni mi seçiyorsunuz?! Hangi babanın vicdanına sığar bu yaptığınız!? Hiç mi huzursuz olmuyorsunuz bu yaptığınıza?!" dediğinde babam soğuk kanlılıkla "bunlar şu an konuşulacak konular değil. Hastaneye gidip yaralarına baktırdıktan sonra istediğini söyle" dedi.

Batuhan duydukları yüzünden kulakların koparmak ister gibi sinirle "sen nasıl bir babasın ulan?! Kızın lan senin kızın! Ben gelmiyorum seninle! Gerekirse burda petek le birlikte ölürüm ama onu burda yalnız bırakmam!"dediğinde hangi duyguyu yaşıyacağımı şaşırmıştım. Ağlamıyordum bile, öylece babama bakıp bunların bir şaka olduğunu diliyordum. "Batu! Uzatma ve bizimle gel!" diye diretti babam. Beni neden görmezden geliyordu? Ben ona ne yaptım? Bana kızgın mı? Ama ne için? Yoksa abimi hapise attığım için mi? Ama babam şuan beni hapisten beter bir yere atıyor, hemde öz evladını.

Ayakta duracak gücüm kalmadı. Babamın bana bakmaması bile acı çekmem için büyük bir neden di. Ben dizlerimin üzerine çöktüğümde Pusat da benimle birlikte yere çöktü. Başımı öne eğip sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Saçlarım önüme geldiğinde Pusat bir tutamını alıp kulağımın arkasına geçirdi. Batuhan benim bu halimi görünce yanıma gelmek için atıldı ama babam kolunu tutup "bu son şansımız eğer gelmezsen herşey daha kötü olucak" dedi. Batuhan kolunu babamdan kurtarıp "senin bu karaktersizliğinden kötü daha ne olabilir!? İstifa ediyorum!" dediğinde kafamı kaldırıp ona baktım. O kadar çok öfke doluydu ki babama karşı, alnındaki damarlar her an patlayabilir miş gibi görünüyordu. Babam ise istifasını duyduğu an şaşkınlıkla gözlerini açtı. Benim ölüm haberimi bile duysa bu kadar tepki vermezdi. Batuhan neden onun için bu kadar önemliydi?

Artık dayanamayıp konuşmaya başladım "neden baba!? Neden sevmedin beni?! Neden beni burda bırakıyorsun?! Elin oğlu bile benden daha mı kıymetli senin için!? Erkek olsun yeter değil mi senin için?! Ama ne yazık ki ben erkek değilim baba! Bunun için sevgini hak etmiyorum! Bunun için yaşamayı hak etmiyorum! Bunun için sahip çıkılmayı hak etmiyorum! Değilmi baba?! Bunları hak etmiyorum senin için değil mi?! Durma hadi git, git baba! Ama şunu bil ki; eğer biraz vicdanın kaldıysa, o vicdanın senin sonu olacak!" dediğimde sadece bir anlığına gözlerimiz kesişti. O bir anlık da hiç bir duygu görmedim. Sıfır pişmanlık, sıfır üzüntü, sıfır acıma duygusu, sıfır kırgınlık, sıfır sevgi...

Batuhan dönüp babama bir yumruk attığında olduğum yerde korkuyla irkildim. İrkilmemle, sırtım Pusat'ın göğsüne yaslandı. Batuhan, "şimdi siktir git burdan!" dedi ve babamı sertçe arabaya doğru itti. Babam itiraz etmeden arabaya doğru gitti ama kısa bir an dönüp Poyraz'a baktı ve bir anlığına gözleriyle anlaştılar. Babam arabaya binip gittiğinde Batuhan tam bana doğru gelecekti ki Poyraz önüne geçip "şimdi sende siktir git burdan. Eğer birine bir şey söylersen o zaman çok sevdiğin petek hanımı unut. Okey?" dediğinde Batuhan sinirle "onu almadan hiç bir yere gitmiyorum" dedi.

Poyraz gülerek "burası çocuk esirgeme kurumu değil. Bir kişinin yeri doldu. İkinci kişiye yer yok. Hadi yürü git burdan yoksa seni döve döve bayıltırım ve gözünü hiç bilmediğin bir yerde açarsın" dediğinde Batuhan mahçup bir şekilde bana baktı. Ne yapacağını bilmiyordu. "Git Batuhan. Senden tek isteğim; teyzeme, yeğenlerime ve yengeme iyi bak. Onlar sana emanet" dedim güçlü durmaya çalışarak. Batuhan ağzını açıp birşey diyeceği an "Git!" diye sözünü kestim.

Mahçup bir şekilde öylece bana baktı daha sonra yüzünde hiç dinmeyecek bir öfke yer aldı. Arkasını dönüp yürümeye başladı. Nereye gittiğini biliyordum, babamdan benim intikamımı almadan durmayacaktı.

Pusat koluma daha çok destek verip kalkmamı söylüyordu ama benim bırak kalkmayı kolumu kaldıracak dermanım yoktu.

Pusat "Petek, eğer biraz daha yerde oturmaya devam edersen hasta olacaksın" dediğinde kaşlarımı çatıp kafamı yüzünü görebileceğim bir şekilde kaldırdım "şakamı yapıyorsun sen? Bana yaşatmadığın şey kalmadı ve sen gelip bana hasta olucağımı mı söylüyorsun? Sence hasta olmak şuan umrumda mı?!" dediğimde Pusat hiç birşey demedi ama Poyraz sinire "bir daha birimize sesini yükseltirsen olacaklardan ben sorumlu olmam!" dedi. Alayla gülerek "Yok ya!? Ne olacakmış bakalım!? Bana daha başka ne yapabilirsin ki!? Bana daha başka ne yapabilirsin Poyraz Ege Demirok?!" dediğimde hatırladığım şeyle daha çok güldüm ve "Doğru! Yüzünde açtığım yaranın aynısını bende açacaksın değilmi?! Durma, onu da yap! Hadi yapsana! Nerde bıçağın? Al ve yüzüme kocaman bir yara aç! Ama şunu unutma ki; vücudumun neresinde yara açarsan aç, şuan yüreğime açtığın yara kadar acımaz! Ve bu yüreğimdeki yaranın intikamını elbet bir gün alacağım senden, Poyraz Ege!" dedim ve ayağa kalkıp içeri doğru yürümeye başladım. Onlar ise sadece arkamdan baka kaldılar...

çift kişilik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin