2.Bölüm

38 7 2
                                    

"Amirim bu akşam ki baskının planı için başkomiser toplantı odasına çağırıyor"dedi odama giren polis kız.
"Tamam,birazdan geleceğimi söylersin. Ufak bir işim var"
dediğimde başıyla onaylayıp çıktı.

Telefonuma uzanıp teyzemi aradım "Alo! Teyzecim nasılsın?" dediğimde neşeyle "ben iyiyim yavrum. Asıl sen nasılsın? nasıl gidiyor işler? Eee tabi kolay değil koskoca Amir olmak!" dedi. Teyzem oldu olası hep böyle çok konuşkan dır. Kendi sorduğu sorulara daha ben cevap vermeden kendisinin cevaplamasını bir türlü anlamıyordum. "Teyzecim işimi sevdiğim sürece asla yorucu olmaz,inan bana" dediğimde gurur duyar gibi iç geçirip "ah ah! Keşke bende eski dinçliğimi kazanıp tekrar amir olabilsem ama ne fayda! Gençken kıymetini bil yavrum. Bak benim gibi emekli olunca asıl kıymetini anlıyorsun" dediğinde burnumu kıvırıp "asla senin gibi yaşlı olmayacağım teyzecim" deyip teyzemle biraz alay ettim. Teyzem de kahkaha atıp "tabi tabi! Göreceğim ben seni bir otuz yıl sonra" dediğinde gülerek "görürsün görürsün! Neyse bak ben sana ne diyeceğim, bu akşam mesaiye kalacağım. Malum sende Amir'din anlarsın beni. Bazı görevlerim var o yüzden beni bekleme olurmu?" dediğimde iç geçirip "şu katili de iyice kafana taktın sende ha! Onun yüzünden uyku uyumuyorsun!" diyerek beni azarladığında tebessüm ettim. "Eee emekli amir! Biz sizin gibi sadece hafif suçluları aramıyoruz! Ben daha çok cinayet konulu vakaları seviyorum. Gülü seven dikenine katlanır napalım artık" dediğimde sessizlik oldu ve duygu dolu bir ses tonuyla "seninle gurur duyuyorum" dedi.

Evet kabul ediyorum! Bu cümleyi ben amir olduğumdan beri neredeyse her gün duyuyorum ve duymaktan da asla bıkmayacağım. İşin aslı şu ki bu cümleyi emekli bir amir den duymakta gurur verici bir şey. Teyzem de bir amir di ve ben küçüklüğümden beri hep onu özenmiş dim. Özenmemin sonucu ise ta buralara kadar getirdi beni. Adliyenin en iyi amiri olarak ilan edilmiştim. Bu işe başlayalı yaklaşık dör yıl olmuştu ve dört yılda buralara kadar gelmiştim. Bu gerçekten gurur vericiydi!

"Bende seninle gurur duyuyorum teyzem! Bana en çok destek veren sendin,bunu asla unutmam!" dediğimde "neyse şimdi beni toplantıya çağırıyorlar. Malum huysuz başkomiserimiz beni görmeden bir gün bile geçiremiyor!" diye eklediğimde teyzem kıkırdadı ama sonradan ciddi bir sesle "baban o senin, öyle deme!" dediğinde göz devirerek "ya, ne baba ama!" dedim "hadi hadi mızmızlanma! Git de adamı sinirlendirme şimdi!" dedi. Ayağa kalktım ve "tamam tamam! Hadi öptüm!" deyip kapattım.

Odamdan çıkıp toplantı odasına doğru yürümeye başladım. Evet! Baş komiserimiz benim babam dı! Ama teyzemin aksine o asla bir Amir olmamı istemedi. Kadınlar bu konularda çok güçsüz müş de, bu işler onlara göre değilmiş(!)
Babam tam bir eski toprak kafası! Kadınlara ayrı bir düşmanlığı var.
Ama abime gelince akan sular durur!
Kendisi bi başkomiser ama abim her suçu işlemesine rağmen onun suçlarını hep örtüyor! Ve beni de bunu söylememem için susturmaya çalışıyor ama abim bu suçlara biraz daha devam ederse onu kendi ellerimle hapise atacağım!

Toplantı odasına gittiğimde herkes masaya oturmuş bir şekilde bekliyorlardı. Bi ben yoktum.
Babama baktığımda geç geldiğim için bana öldürücü bakışlar atıyordu ama geldiğim için anında toplantıya başladı. "Evet, başlıyoruz. Bildiğiniz üzere kaçak yollardan yürütülen bir bar var ve bu akşam orayı basıp kim varsa hepsini rehin alıp kime çalıştıklarını öğreneceğiz"dediğinde benim gibi amir olan Batuhan söze girdi "iyide komiserim, bar zaten kaçak yollardan yürütülüyor. Kime çalıştıklarının ne önemi var?" dedi. Batuhan zeki biri gibi görünse de çok fazla zaafları vardı ve bu onu güçsüz durumuna düşürüyordu. Kumral bi çocuk du ama gözleri simsiyah dı. Göz bebekleri bile gözükmüyordu. İş yerindeki herkes onun lens kullandığını söylüyorlardı ama ben onu bir keresinde uyurken görmüştüm ve bilerek uyandırmıştım. Lens kullanmıyordu.
"Şöyle ki Batu,bu barda daha önce çok cinayet oldu. Ve hiçbirinin kanıtı bulunamadı. Tıpkı diğerlerinde de olduğu gibi."dedi babam ve anında kaşlarım çatıldı.
Düşündüğüm kişi mi?
"Evet,senin yıllardır peşinde olduğun katil"dedi babam bana dönerek.
Efe Demirok!...

Anında ayağa kalkıp "bu işi ben üstleniyorum!" dediğimde babam sırıtarak "bu iş o kadar da kolay değil. Evet akşam sende orada olacaksın ama o adama yaklaşmayacaksın!"
dediğinde ellerimi masaya yaslayıp "neden? Bu benim görevim ve sonuna kadar da yapmaya hazırım!"dedim. Ardından Elif atıldı ve "o çok tehlikeli biri. Onunla tek başına baş edemezsin!" dedi. Elif de kumral bir kızdı ama yeşil gözleri benimkinden daha soluk duruyordu. "Gayet de o adamı alt edebilirim! Bu güne kadar hiç bir devlet memuru o adama yaklaşamamış bile, nerden biliyorsunuz onunla baş edip edemiyeceğimi?!"dediğimde babam ayağa kalkıp "yeterli! Eğer biraz daha bu konuda ısrar edersen bu akşam oraya gidemezsin!"dedi. Sinirle burnumdan soluyarak toplantı odasını terk ettim. Şu hayatta bir kere olsun benim hakkımda karar vermezse ölürdü zaten!

Odama girdiğim an Batuhan arkamdan geldi ve kapıyı kapattı. "Şuan çok sinirliyim! İnan bana hiç bir teselli beni sakinleştiremez!"diye çıkıştığımda sakince masamın çaprazında ki deri koltuğa oturup "sakinleştirmeye gelmedim. Dinlemeye geldim" dedi.
Sinirden yerimde duramıyordum. Bir oraya bir buraya yürüyüp duruyordum. "Şuna bak ya! Yıllardır ben o adamın peşindeyim! Ve akşama yakalama şansım varken gelmiş bana sen ona yaklaşamazsın diyor! Olucak iş mi bu şimdi?! Umrumda değil akşam o herifi yakalayacağım!"
dediğimde sakince bana bakıp "o herifin bu akşam orada olacağını bile bilmiyoruz. Ayrıca bırak orda olmasını herifin daha yüzünü bile bilmiyoruz! O yüzden pek heveslenme" dediğinde ona dönüp "nasıl heveslenmeyim ya!? Ya ben bu adamı boğmak için an kovluyorum! Ve bu akşam aynı ortamda olabiliriz! Bu ne demek biliyormusun!?"dedim.
"Tamam haklısın! Ama şu tarafından da bak: koskoca seri katil! Seni öldürmemek için hiç bir nedeni yok!"
dedi tekrar.

Haklı olabilirdi ama benim de onu öldürmemem için hiç bir neden yok!

Tahammülsüzce ellerimi saçlarıma geçirerek yerime oturdum ve akşam için ne yapacağımı düşündüm.
                                 •••
"Evet efendim hazırız emrinizi bekliyoruz"dedi Batuhan telsizin karşısındaki başkomiser olacak babama. "Tamam şimdi girin!" diye emir verince anına silahıma tutunarak içeriye daldım. Önden gittiğim için kulaklığımdan babamın sesi yükseldi "geriden git!"dediğinde onu duymazlıktan gelerek önden gitmeye devam ettiğimde babam yine konuştu "eğer bir adım daha atarsan bir daha ki görevde yer alamazsın!"

Durdum. Her zaman ki yaptığı şeylerden birisi: Beni tehdit ederek durdurmak! Her zaman bunu yapıyordu ve yapmaktan da vazgeçmiyordu.

Batuhan önüme geçip bana gizliden bir silah daha verdi. Anında çevik bir şekilde elinden alıp kemerime sıkıştırdım. İçeriye giriş yaptığımızda kadınlar korkuyla çığlık atmaya başladı. Ah Tanrım! Cidden mi!? Polis'iz biz canavar değil! Alt tarafı nezarethaneye atarız abartılacak bir şey yok!

Karşıma üç tane adam çıktığında kendime engel olamayarak üçünü de yere yığıdım. Batuhana baktığımda bu hareketim onu biraz sinirlendir miş gibiydi. Ama ne yapayım yani refleks denen bir şey var!

Ekibimizin yarısı üst kata çıkmaya başladığında bende aralarına karıştım. Alt katta kaldığım sürece babamın göz hapsinde olabilirdim. Babam burda olmayabilir ama kameralar hep benim üzerimde ve babam ne yazık ki beni kameralardan izlemeye bayılır(!)

Üst kata çıktığımda bazı odalar vardı. Ve birisinde kapının altından fener ışıkları geliyordu. Bu demek oluyor ki içeride biri vardı ve ışıkları açmayıp feneri açacak kadar aptaldı. İki polis benden önce davranarak içeriye girdiler ve kapı kapandı. Uzun bir süre içeriden kimse çıkmadı. Daha sonra içeriden uzun boylu simsiyah saçlı biri çıktı. Çıktığı an eğilip masanın arkasına saklandım. Etrafa bakınmak için bana döndüğünde yemyeşil gözlerini gördüm. Zümrüt yeşili gibi gözleri ve siyah saçlarıyla adeta asilliğin vücut bulmuş haliydi.

çift kişilik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin