Jeonghan
Gözüme giren güneşle yavaşça gözlerimi açtım. Yattığım yerden kalkacakken belimdeki ağırlık yüzünden yattığım yere geri dönmüştüm. Uyku sersemliğini atmak için elimle gözlerimi sıvazlamaya başladım. Etrafı daha net görmeye başlayınca yanımda yatan bedeni fark ettim. Seungcheol yanımda yatıyordu.
Kalbim göğüs kafesimi dövmeye başlamıştı. Ne oluyordu bu kalbime benim?
Gözlerim güneşin vurduğu yüzüne kayıyordu istemsiz bir şekilde.
Güneş vuran yüzünü incelemeye başladım. Uzun zaman sonra ilk defa ona bu kadar yakından bakıyordum. Yüzü çok karizmatikti ve ben bunu kabul etmekten de nefret ediyorum.Vücudunun sıcaklığı beni tekrardan mayıştırırken yavaşça gözlerimi kapattım. Etrafımı saran kokusuyla tüm kaslarımın yumuşadığını hissediyordum. Tam uykuya dalacakken saçlarımda hissettiğim elle dalamamıştım uykuya.
Saçlarımda gezinen el yüzünden kendimi iyi hissediyordum.-Uyumadığını anlayabiliyorum Jeonghan o yüzden günaydın.
Bu dediğini duyunca yavaşça geri açtım gözlerimi. Onun parlak gözlerinden kaçmak istiyordum şuan. Bu yüzden hızlıca kalkmaya çalıştım belimdeki kolları iktirerek ama iktiremedim. Ben iktirmeye çalıştıkça o daha da sıkı sarmıştı kollarını belime.
-Zaten büroya gitmemiz için kalkacağız biraz daha dursak ne olur ki?
-O-olmaz bu yüzden çek kollarını.
-Dün uysal olduğun için bu seferde ben uysal olacağım. Al çektim kollarımı yakıştığı belinden.
Kollarını çekmesiyle hızlıca kalkmıştım kanepeden. Titreyen vücudumla yukarı çıkmaya başladım. Çıkarken de
-Onlar öyle kalsın ben hallederim sonra.
Demiştim. Kendimi odama atıp hızlıca kapıyı kapattım. Kendime gelmek için gözlerimi kapatıp derince nefes alıp vermeye başladım. Biraz daha iyi hissedince kendimi hızlıca üstümü değiştirmeye başladım. İki gün aradan sonra ilgilenmem gereken dosyalar vardı. Üstüme giydiğim gömleğin yakasını düzeltip paltomu da giydim hızlıca. Masamda duran dosyalarımı alıp kaçtığım yere geri indim.
Mutfaktan gelen kahve kokusuyla hızlıca adımlarımı oraya çevirdim. Seungcheol dünkü kıyafetlerini giymiş bir şekilde kahve hazırlıyordu. Elimdeki dosyaları sıkmaya başlamıştım. Onun evimde kalmış olması ve beraber uyumuş olmamız tüm vücudumu uyarıyordu. Tuhaf hissediyordum. Niye böyle hissettiğimi de bilmiyordum. Bu bilinmezlikten de nefret ediyordum şuanda.
Elindeki kupayı bana uzatan Seungcheol'le düşüncelerimden uzaklaşabilmiştim. Dağılan kafamla uzattığı bardağı alıp yavaşça bir yudum aldım. Kahveyi ikidir tam benim sevdiğim gibi yapıyordu. Nasıl sevdiğimi bilmesi karnımın kasılmasına sebep olmuştu. Yüzümde oluşan küçük sırıtışla kahveyi içmeye devam ettim.
İkimiz karşılıklı bir şekilde ayakta durup kahvelerimizi içiyorduk. Değişik bir andı ama bir o kadarda huzurluydu. Ne kadar kabul etmek istemesem de. Biten kahveme üzülüp yavaşça kupayı Seungcheol'ün arkasındaki tezgaha bıraktım. Sonrada aklıma gelen soruyu sordum.
-Sen benim kahveyi nasıl içtiğimi nerden biliyorsun? İkidir tam sevdiğim gibi yapıyorsun çünkü.
-Üniversitede konuşabilmek için az kahve almadım sana. Sevmediğin kahve ise içmiyordun bunu gözlemleye gözlemleye çözdüm kahveyi nasıl sevdiğini.
-Unutmamış olman daha şaşırtıcı şuanda.
-Seninle ilgili her şeyi hatırlıyorum ben. Hafızama kazıdım hepsini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Law of Love //Jeongcheol//
Fanfiction"Some hearts understand each other even in silence"