Jeonghan
Bitik hissediyordum. Böyle sanki üstüme on üç katlı bina çökmüş de kurtaranım yokmuş gibi hissediyorum. Seungcheol gittikten sonra derin bir uyku çekmiştim ama beynim zonkluyordu. Sanki vücudum uyumuş ama beynim uyumamış gibiydi.
Üstümdeki takım elbiseyi son kez düzeltip evden dışarı çıktım. Kimseyi görmek istemiyordum özellikle de Seungcheol'ü ama bir şekilde de çalışmam gerekiyordu. Titreyen ellerimle direksiyonu sertçe sıktım. Onun karşısında dünkü gibi yıkık durmak istemiyordum. Güçlü Jeonghan'ı gösterecektim ona daha önceki zamanlarda gösterdiğim gibi.
Üniversite zamanlarında da bu şekilde olaylarımız olmuştu. Bana ne zaman yakınlaşsa sonrasında bu şekilde olaylarımız oldu. Bu olaylar birileriyle yakınlaşması değildi tartışmamızdı. Onunla tartışmaktan da yorulmuştum ama beni bu şekilde kırmasından daha iyiydi tartışmamız. En azından bu şekilde çok fazla kıramazdı beni.
Bunları düşünürken çoktan varmıştım büroya. Arabayı park edip yavaşça indim arabadan. Asansöre binip hızlıca düğmeye bastım. Büronun katına çıkarken göreceğim duygu dolu gözleri görmek istemiyordum. Onun sesini duymak, onu görmek istemiyordum. Tabi bu çok zordu çünkü karşı masamda çalışıyordu. Onu görmezden gelecektim bundan başka yapabileceğim bir şey yoktu.
Asansörün durmasıyla çıktım asansörden ve girdim büroya. İçerisi sessizdi ama tuhaf bir sessizlik vardı. Yavaş adımlarla masama oturdum. Ellerimi masaya koyup kafamı oraya yasladım. Birkaç dakika öyle durduktan sonra omzuma dokunulmasıyla yavaşça kafamı kaldırdım.
-Bay Yoon size kahve getirdim içmek ister misiniz?
Karşımdaki ufak çocuğa bakıp yavaşça sırıttım. Kendisi gibi fazla tatlı bir hareketti bu yaptığı. Elinde bana doğru tuttuğu bardağı alıp yavaşça bir yudum aldım ve
-Sağol Beomgyu ve bu yaptığın tatlı bir hareketti.
-Önemli değil ve sizi rahatsız etmeyecekse sizinle bir şeyler konuşabilir miyim? Y-yani sizde isterseniz? Kafamı kurcalayan bazı şeyler var ve sanki bunları siz çözebilecekmişsiniz gibi hissediyorum.
-Tabikide konuşabiliriz Beomgyu. Hatta gel seninle çatıya çıkalım orada rahatça konuşuruz. Üstüne ceketini almayı unutma orası esiyordur şimdi.
Beomgyu heyecanla yerinde hareket edip direkt kendi masasının yanına gitmişti ceketini alıp giymişti hemen. Bende yavaşça merdivenlere doğru gitmiştim. Arkamdan gelen adım seslerine sırıtıp yavaşlamıştım. Beraber merdiven çıkarken
-Peki aklına takılan konu neyle ilgili Beomgyu?
-B-biraz özel bir konu ve belki de sizinle bu hakkında konuşmam bir soruna neden olacak ama yinede konuşmak istiyorum.
-Tahminimce bu Taehyun'la alakalı değil mi Beomgyu?
Dediğim şeyle Beomgyu'nun yüzünü hafif bir kırmızılık sarmıştı. Doğru noktaya değindiğimin farkındaydım çünkü birbirlerine olan bakışlarının farkındaydım. Seungcheol'le uğraşmaktan onlara yardımcı olamamıştım. Aşka inanmıyordum ama bu yinede genç aşıklara yardım etmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Sanırım birkaç ön yargımı kırıyordum yavaş yavaş. Ayrıca daha öncesinde dediğim gibi belki de bazı şeylerin değişme zamanı gelmişti.
-N-nerden anladınız?
-Birazcık belli ediyorsunuz diyelim ama sorun bence bu değil başka bir sorun var gibi anlatmaya başla bakalım Beomgyu.
-Beraber çalışıyorduk biz ki hala beraber çalışıyoruz ama son zamanlarda aramız biraz tuhaf yani şöyle tuhaf kavga edip duruyoruz. En ufak bir şeyden bile tartışmaya başlıyoruz ve bu kavgaların sonunda genelde kırılan taraf ben oluyorum. Kırılmaktan yoruldum ama onunla da konuşmayınca kendimi eksik hissediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Law of Love //Jeongcheol//
Fanfiction"Some hearts understand each other even in silence"