"Nasıl koyduk ama?" Buna bende gülmeden edememiştim. Evet, nasıl koymuştuk ama. Gururla göğsüm kabardı fakat çıkan kıyamet bu sevincimi kursağımda bıraktı.
Herkes bunu duymayı bekliyormuş gibi birden ayağa kalkıp, birbirlerinin omuzlarına sarılarak...
Selamlarr, hoşgeldiniz! İki haftadır pertim çıktı gerçekten. Yarında yolculuk var eve gidiyorum sonunda. :,) Her gün her gün sınav, hiçbir şeyden memnun olmayan sakat sakat hocalar... KİMSE BANA DAHA ÇOK DERS CALISACAKSIN DEMEDİ! Bir de tasarım ödevim vardı saatlerce uğraştım. Dergi kapağı ve reklam için, umarım bu kadar yorulduktan sonra zort olmam. :,)
Bu arada belli bir okunma var ama oylar çok az görünce canım sıkılıyor aşkolar oy verin en azından. Oy vermeyi unutmayın aşkımlar.💖
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🎶Semicenk/ Canın Sağ Olsun🎶
İyi okumalarrr...
7. Bölüm: 'Göte Giren Şemsiye Açılmaz'
Ilgaz'ın gözleri üzerimdeyken, gözlerimi kaçırdım. Motoruna binmiş ve beni bekliyordu. Stadın arkasındaydık ve çoktan akşam olmuş hatta epey geç olmuştu. Birhan beni birkaç kez aramış ve ona Neva ile dışarıda olduğumu söylemiştim.
Galatasaray'ın soyunma odasına girdim desem ne derdi acaba?
Bence nasıl girdiysen beni de Fenerbahçe'nin soyunma odasına sok diyebilirdi ve nasıl girdiğimi sorgulamazdı bile. İkizimdi sonuçta, belli olmazdı ona da.
Motora ve ona baktım bir kez daha. Günüm ne kadar saçma olabilir diye düşündükçe daha da saçmalıyordu. Boğazımı temizlediğimde bana döndü ve ne söyleyeceğimi merakla bekeldi.
"Beraber mi bineceğiz motora?" Kaşlarını kaldırdı ve alayla güldü. Söylediğim şey komik gelmişti. Bu gülüş, bu adam için falan vardı galiba. Bu adam için yaratılmıştı. Böyle bir gülüş şekli olmasa, bu adam yine böyle gülerdi. Benim aksime sürekli gülüyordu. Hani mutsuz olduğumda falan da değildi ama ne bileyim... Mutsuz muydum ki acaba?
"Ya ne yapacağız?" Kollarımı göğsümde bağladım ve başımı çevirerek, burun kıvırdım.
"Ben binmem." Dedim net bir şekilde.
"Korkma, yemem seni." Göz devirdim. Göte yakın yerden et yememeli diye boşuna dememişlerdi.
"Şüpheli." Omuz silkti ve umursamazca, motorunu çalıştırdı. Merakla izliyordum ben de onu. Bana döndü ve göz kırptı. Bir gün oyup, eline verecektim o gözü. Siperliğini kapatıp, yola döndüğünde kaşlarım havalandı.
"Ben gidiyorum, sen koşarak gelebilirsin o zaman." Motoru çalıştırıp ilerlediginde, ardından şok içinde ona baktım. Öküz, odun falan hikayeydi. BU BAMBAŞKA BİR VARYANTTI. Yolun ortasında bir akşam vakti kalmıştım öylece, sokakta kalmış çocuklu dul kadınlar gibi. Ciddi miydi? Gerçekten gitmiş miydi? İnsan biraz ısrar falan ederdi ya da tekrar falan sorardı. Kibarlık, nezaket diye bir şey vardı.