Çok doluyum. İçimde bin bir duygu vardı. Şaşkındım. Heyecanlıydım. Sinirliydim. Pişmandım.
Darell Garcia benim kocamdı.
Ben, Darell Garcia'nın karısıydım.
Latveria'nın kraliçesi, Ruritanya'nın veliaht prensesiydim.
Darell, artık Latveria'nın kralıydı.
Sarayın karşısında, elimde hançerle Garcia ailesine bakarken aklımda tekbir şey vardı. O da Ruritanya'nın tahtına oturmaktı.
Ruritanya'nın tahtında oturuyordum.
19 yaşımda, seneye iki diyarın kraliçesi olacaksın deselerdi kahkahamı atar, dalga geçerdim. Şimdi ise iki diyarın kraliçesiydim. Bu evliliği Darell da istemiyordu. Eski Darell olsa isterdi ama Darell çok değişmişti.
Kral Boris bizi neden evlendirmişti? Ne istiyordu? Canımın daha fazla acımasını mı? Güçsüz durmamı mı istiyordu? Yanılıyordu. Ben dik durmaya mahkumdum. Ben dik durmak zorundaydım.
Çünkü kambur durduğum an ölüme yakınımdır demektir.
Kendimi çok yalnız hissediyordum. Bu benim hayatım değil miydi? Ben istediğim kişi ile evlenebilirdim. Lakin ben hiç istemediğim bir adamla evlenmiştim. Peki şimdi ne olacaktı? Ben bir karar almıştım. Latveria'ya gitme kararı. Lakin kral Boris bu kararımı yerle bir etmişti.
"İnanamıyorum," dedi yanımda dehşete düşmüş, Darell. "Ben şimdi Latveria'nın kralı mıyım?" dudaklarını kemirirken yatağa oturmuş, yerdeki halının desenlerini inceliyordu. Babasının neden böyle bir arar vermeye çalıştığını anlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı.
Odada dört dönerken sertçe Darell'a baktım. "Cidden düşündüğün bu mu, Darell?" dedim sert bir sesle. "Biz evlendik. Kendimiz isteyerek değil, babanın isteği üzerine hem de!" diye bağırdım. Bakışlarım, Darell'a değdi. "Halk evliliğimizi duyarsa savaş çıkar, Darell. Çok fazla kan dökülür." Haklıydım. Bizim evlenmemize karşı çıkacaklarına emindim.
Tacımın bir hükmü yoktu. Kraliçe olmama rağmen zorla evlendirilmiştim.
"Kral Boris'e bu sarayı başına yıktırmazsam bana da Elina Wilson demesinler!"
"Wilson değil. Garcia. Elina Garcia." Dedi.
Hemen ekledi;
"Yetmedi mi? Bu başımıza sarayı kaçıncı yıkışın?" diye sordu. Tam gözlerimin içine bakıyordu. Kaşları çatıktı.
Anlamaz gözlerle ona baktım. "Ne diyorsun ya sen? Sadece saraya ilk geldiğim zaman yıktım." Gözlerimi deviremeden edemedim.
"Aynen," dedi alayla. "Sarayda yangın çıkaran kimdi peki?" sözleri ile dehşet içinde Darell'a baktım.
Yangının benim çıkardığımı mı düşünüyordu?
"Darell," diye fısıldadım. "Gerçekten yangının benim mi çıkardığımı düşünüyorsun?" dedim dehşet içinde.
"Sence hangi insan kendi ailesinin de olduğu sarayı yıkar? Sen bizim ailemizden değilsin. Bu yüzden sen yaktın bu sarayı, Elina. Şimdi bana hiç ben suçluyum yalanlarına başvurma. Sıkıcısın." Kalbime sanki sert bir tekme atılmış gibi hissediyordum. Doğru, en onların ailesinden değildim. Olamazdım da.
Anlık gelen sinirle Darell'ın iki yakasına yapıştım. "Ne diyorsun sen?" diye bağırdım. "Yangında annemin bana kalan son yadigarı olan tacı yandı! Aren'ın bana hediye ettiği eşyalar vardı! Hepsi yandı! Ben neden en değer verdiğim eşyalarımı yakmaya göze alayım." Dedim göğsüne vurarak.
![](https://img.wattpad.com/cover/345350442-288-k954294.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI VARİSLER
FantasíaLatveria ülkesinin Kraliçesi Michael, hem çok seviliyor, hem de hiç sevilmiyor. Michael Kraliçesinin düşmanları, Latveria Kraliçesini öldürür. Michael Kraliçenin iki kızı vardı. En büyük kızı tahtın en güçlü adayıydı, adı ise Elina idi. Elina korkus...