23.Bölüm:Dik Dur

19 4 0
                                    

   Kendimi bildim bileli hiç kambur durmadım. Zira dik durmaya mahkûm edilmiştim.

Annem bana her zaman; Kural 1: Ölürken bile dik dur derdi. Ben nefes aldığım sürece sırtım yere gelmeyecekti. 

Çünkü ben Elina Garcia. Latveria'nın kraliçesi, Ruritanya'nın prensesi, annesi Michael, kocası Darell olan Elina Garcia değildim.

Ben Elina Garcia. Hükmü, tacıyla veya tacıyla değil, duruşuyla olan Elina Garcia. Unvanına gerek olmadan, düz Elina olarak güçlü olan Elina Garcia. Annesinin adını vererek yerine gölgesiyle korku salan Elina Garcia. Gözünden yaş gelirdi ama üzüldüğü için değil, kahkaha atmaktan gözünden yaş gelen Elina Garcia.

Ben artık eski Elina'yı özlemiştim. Kural dinlemeyen, en zor anda bile gülen Elina'yı, her koşullarda acıkan Elina'yı istiyordum. Ve o Elina geri gelecekti. 

   Lakin korkuyordum. Suikastçım beni korkutuyordu. Gecenin köründe beni izlemesi... korkmam çok normaldi. Beni neden izliyordu? Rahatsız ediciydi. Çok rahatsız ediciydi.

Hayatım çok değişikti. Olaylar bir türlü bitmek bilmiyordu. Kocam nedenini hala bilmediğimi bir şekilde terk etmişti beni. Suikastçım tarafından her dakika izleniyordum, mahremim yoktu.

Dik durmak zordu lakin imkânsız değildi.

Şu an izleniyordum. Pencereden dışarıya bakmaya korkuyordum. Yatağımda rahat uzanamıyordum. Zira izleniyordum.

Bu çok rahatsız edici bir şeydi.

Şu an banyo yapmaya ihtiyacım vardı ama yapamıyordum. Suikastçım, mahremimi umursamadan beni izleyebilirdi.

Dik dur, Elina.

Korkma, Elina.

Sen Elina'sın. Ne Elina Wilson ne Elina Garcia ne Ruritanya'nın prensesi nede Latveria'nın kraliçesi. Ben Elina'ydım. Kraliçe olduğu için değil, Elina olduğu için dik duran Elina. Tahta oturduğun an dik durursun ama bu duruşun bir emeği olmaz, kolaya kaçarsın, korkak olursun. Lakin ben öyle değildim. Tahtan kalktığım an bile dik dururdum. Zira benim tabiatım buydu.

Korkmayacaktım. Damarlarımda gezinen asil kana güvendiğimden değil, kendime güvendiğimden korkmayacaktım.

Kelle almam için taca değil, güce ihtiyacınız vardı. O güç bende fazlasıyla vardı.

Peki tacım ne işe yarıyordu? Tahtım ne işe yarıyordu? Tacım, benim gizli silahımdı. Tahtım, gizli hazinemdi. Gücüm, en büyük kazancımdı. Duruşum, kalemdi.

Derin bir nefes vererek yatağımdan kalktım. "Ağalar!" diye bağırdım. Bağırmamın üzerine iki ağa odama girdiler. Beni ikisi selamladıktan sonra senkronize bir şekilde;

"Emredin, kraliçem." Dediler güçlü ses tonlarıyla.

   "Sadık yardımcılarıma haber ver, hamamı hazırlasınlar." Sözlerim ile ikisi mükemmel ir uyumla aynı anda konuşmaya başladılar.

"Emredersiniz, kraliçem." Dediler. Beni tekrardan selamladıktan sonra odamdan çıktılar.

Bugün yoğun geçecekti. Zira üst mertebeler ile devlet mensupları ile görüşüp toplantı yapacaktık. Bu toplantıların bir tanesi en az iki saat sürüyordu. Ve bizim yapmamız gereken toplantı sayısı haddinden fazlaydı. Belki akşam yemeği bile yiyemeyebilirdim. Bugün sinirleneceğimden de emindim. Zira herkes bugünün Çarşamba olmadığını, neden burada olduklarını söyleyip duracaklardı. Hoş, umurumda değillerdi. Bu toplantıya Clara ile Josef'da girecekti. Zira ikisinin bana yardımcı olacaklarından emindim. Helena'da girebilirdi ama benim iznimin olması lazımdı. Benimde izin vermeyeceğime göre giremezdi. Olivia burada olsa o da toplantıya girebilirdi lakin Olivia benim yokluğumda saraydan çok bunalmış, saraydan bir türlü gidememişti. Kendisi şimdi uzun uzun geziyor. Korkarım ki sarayın yolunu unutacak.

KANLI VARİSLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin