Hatice hanım oğlu Baran'ın sesini duymuştu ama çıkıp bakmadı aklından Mihra ile Baran'ın evliliği geçiyordu mihra ise işittiği lafların enkazında kalmıştı kendisini banyoya atıp bir duş aldıktan sonra yatağa oturdu telefonunu eline alıp arkadaşını aradı arkadaşı telefonu açtığında ufak bir işi olduğunu onu daha sonra arayacağını söyledi mihra telefonu kapattıktan sonra başını yastığa koyup biraz düşündü buraya sadece bir bakıcı olma hayali ile gelmişti ama Hatice hanım işleri kızıştırma derdindeydi mihra'yı hem torununa bakıcı hemde oğluna eş yapacaktı ama baran sadece bakıcı olmasına izin vermişti annesinin ne yapmaya çalıştığını çok iyi anlamıştı mihra'yı olduğunca kendinden uzak tutmaya çalışıyordu ama Mihra da bir şey vardı Baranı kendine çeken birşey bunu ne mihra anlıyordu ne de baran kızın gözleri tıpkı Betül'ün gözlerinin rengiydi mihra yoğun baş ağrısı ile uyanmıştı yataktan kalkıp odasından çıktı mutfağa ilerledi mutfakta zehra vardı zehra'ya bir türlü ısınamamıştı galiba duyguları karşılıklıydı Zehra gelene baktı göz ucu ile mihra zehra'ya dönüp;
-Dila için kahvaltı hazırlayacağım onun için geldim.
-Geç buyur.
Mihra dolaptan bir kaç parça birşey çıkartıp tepsiye bıraktı yumurta yapacaktı ama Zehra onu durdurup.
"Dila yumurta yemez."
"Ama gelişmesi için sağlıklı beslenmesi gerekiyor yumurta da önemli bir faktör."
"Alerjisi var yumurtaya yemiyor o yüzden."
"Anladım."
"Dolapta poğaça var onu vereyim onu götür."
"Tamam."
Mihra Zehra'nın verdiği poğaçaları tabağa bırakıp tepsiyi alıp odaya çıktı kapıyı tıklattı içerden gülüşmeler geliyordu bu demek oluyor ki uyanmışlardı mihra kapıyı açarak içeriye girdi Baran ve Dila yatakta gülüşüyordu mihra'yı gören dila'nın gülümsemesi solmuştu ne yapsa etse bu kadına ısınamamıştı.Babasınında bu kadını sevmediğini anlıyordu babası daha çok annesini özlüyordu baran Betül'ü özlüyordu ona sarılmayı, onunla uyumayı,onunla konuşmayı özlüyordu...
"Ne oldu mihra hayırdır sabah sabah?"
"Dila'nın kahvaltısını getirdim baran bey."
"Kahvaltıyı aşağıda yapıyoruz daha oda servisi başlamadı."
"Anladım baran bey ben çıkayım."
"İyi olur."
Mihra yeniden ve tekrardan Baran'ın sözlerinin enkazında kalmıştı yine aynı şey olmuştu hâlbuki bu evde daha yeni günleriydi bu evde her günü böyle mi olacaktı acaba Hatice hanım ile konuşup işten ayrılmayı düşünmüştü düşüncelerini bir kenara bırakıp aşağı indi Zehra sofrayı kuruyordu bir anlık bir sinirle aşağı indi tepsiyi mutfağa bırakıp Zehra'nın yanına çıktı.
"Bana neden söylemedin herkesin bir arada yediğini?"
"Aklın çalışmıyor mu kocaman masayı görmüyor musun?"
"Ben daha yeniyim bu evde bu şehirde buraların âdetini bilmiyorum bana söyleyebilirdim."
"Oldu birde rehberlik yapalım."
"Beni bu ufak oyunların ile kandıramazsın."
"Beni kimseyi kandırdığım yok aklını çalıştır yerini bil yeter."
Mihra zehra'ya bir adım yaklaşıp aralarında bir nefeslik mesafe vardı mihra çatık kaşlar ile işaret parmağını zehra'ya savurarak
"Bana bak Zehra baran beye karşı boş olmadığını biliyorum."
Zehra adeta kas katı kesilmişti bir adım geri çıkarak
"Sen ne saçmalıyorsun mihra ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?"
"Evet Zehra evet bakışların baran beye olan ilgin ben her konuşmamda iğneleyici bakışların sen beni aptal mı zannediyorsun!"
Merdivenlerden gelen ses ile mihra ve zehra kendine geldi ses Hatice hanıma aitti;
"Zehra kahvaltı daha hazır değil mi?"
"Kusura bakmayın hanımım hemen hazırlıyorum sofra zaten hazır sadece tabaklar kaldı onları da hallediyorum hemen."
Zehra Hatice Hanım'ın yanından ayrılıp hemen mutfağa geçti.
Mihra sedirde oturuyordu merdivenlerden gelen gülme sesleri ile kafasını kaldırdı baran ve dila geliyordu Baran'ın kızını ne kadar güzel sevdiği gözlerinden anlaşılıyordu dila mutfaktan çıkan Zehra'nın yanına koşup ona sarıldı baran bir anlık olarak mihra'ya dönüp baktı mihra ona bakan gözler ile kaskatı kesilmişti evdekiler yavaş yavaş kahvaltı masasına doğru geçmeye başladı bozkır bey avluya gelip barana döndü baran kızını izliyordu ona bakan babasını farkedince babasına döndü bozkır bey baran'a onunla bir konu konuşması gerektiğini söyledi ve Baranı da alıp terasa çıktılar dila mihra'ya doğru gidip;
"Gelsene kahvaltı hazır yemek yiyeceğiz."
"Ben tokum prenses ama istersen senin yemeğini yedireyim."
"Gerek yok ben yerim kendim babaannem çağırıyor."
"Hadi bakalım gidelim."
Dila ve mihra yemek masasına doğru geçtiler Dila kendi sandalyesine geçip oturdu mihra Hatice hanıma dönüp
"Beni istemişsiniz buyrun."
"Geç otur kahvaltı yap."
"Ben tokum teşekkür ederim."
"İşini yap o zaman dila'nın yemeğini yedir."
"Ben kendim yiyebilirim babaanne gerek yok."
Dila!
Baran'ın sert sesi konağı inletti baran kızının yanına gelip Dila'yı kucağına aldı masaya döndü ve konuşmaya başladı;
"Biz kahvaltımızı dışarda yapacağız size afiyet olsun."
Hatice hanım hemen söze girip;
"O zaman mihra da sizinle gelsin." Baran anlamsız gözler ile annesine bakıyordu Hatice hanım mihra'ya dönüp hazırlanmasını söyledi Baran'ın sesi ile mihra mıh gibi olduğu yerde duraksadı.
"Hiç bir yere gelmiyorsun her yere seninle gidemem otur evde ne yapıyorsan yap."
"Oğlum o nasıl laf çok ayıp."
"Her yere mihra ile gidemem anne mezarlığa geçeceğim sonra."
"Baba Zehra abla gelsin bizimle hem o benimle oyun oynuyor arkadaşım gibi aynı."
"Zehra hadi hazırlan sen geliyorsun bizimle."
"Tamam baran bey hemen hazırlanıyorum."
Zehra odaya çıkıp hemen hazırlandı çantasını ve telefonunu alıp aşağı indi masadaki herkes zehra'ya bakıyordu şaşkın bir şekilde Hatice hanım ayağa kalkıp Zehra'nın önünde durdu ona yaklaşıp
"Oğlumu sana yar etmem koyarım kapıya seni ortada kalırsın."
Zehra Hatice hanımın dediklerine şaşırmıştı kendini toparlayıp hemen dışarı çıktı baran ve Dila zehra'yı arabada bekliyordu Zehra arabaya bindiğinde tuttuğu gözyaşlarını sessiz bir şekilde bırakmıştı baran zehra'ya dönüp
"Ne oldu Zehra iyi misin?"
"İyiyim baran bey birşeyim yok."
Baran dikiz aynasından pür dikkat zehra'yı izliyordu.
"Korkma Zehra abla babam bizi korur."
Dila zehra'yı avutmaya çalışırken Zehra sadece gözlerini kaçırıp Dila'ya küçük tebessümler yüklüyor Zehra gözyaşlarını silip kafasını cama yasladı dışarıyı izlemeye başladı bu Mardin,bu şehir hasret kokuyor özlem kokuyor bu şehrin herkese bir özür borcu vardı özellikle aşıklara bu şehirde iki kişi birbirini severse eğer kavuşmazlar Mardin izin vermezdi buna Mardin hem sevdirir hemde kavuşturmaz....