12/BÖLÜM

25 1 0
                                    


Senden seni, herkesten seni, kendimden seni, seni verenden seni, seni istiyorum seni..!

-Rabia Eren Eşme

...

Yine sandalyesinde oturmuş olan annemin camdan karanlık sokağı izleyen hali karşıladı beni. İçimde tarifsiz hislerle birikmiş söylenecek binlerce söz vardı. Ama anneme karşı tüm sözlerimin kifayetsiz kalacağını da biliyordum. Buna rağmen tekrardan ona sığınmak ona açılmak istedim.
Ona doğru ilerledi adımlarım ve karşısındaki sandalyeyi buldu bedenim.

O yine bilmediğim düşüncelerine dalmıştı yine kendi dünyasında kendi yargısıyla savaş veriyordu tüm sessizliğiyle. Sessizliğinde verdiği tüm savaşlarının farkında olup da bilmiyordum. Annemdi o benim ama sadece kelime anlamıyla annemdi. Ne ben onu bilirdim ne de o beni. İkimizde birbirimizden habersizdik ama anne kızdık.

Dakikalarca sessizliğimizi koruduk düşünmedik belki ama kaybolduk. Bu sefer onun bir adım atmasını beklemedim.

"Hiç aşık oldun mu?"diye sordum demek istediğimi nasıl diyeceğimi bilmeyerek.
Kızlar böyle hislerle karşılaşınca birine danışmak konuşmak istemez miydi?
Anneleriyle konuşmaz mıydı?
Ben de konuşmak istedim, ben de anneme danışmak istedim. Tabi dizilerdeki gibi göz yaşartıcı kalp kımıldatıcı bir an yaşayamazdık ama ben onun bir kelimesine bile muhtaçtım, muhtaç kalmıştım...

Bakışları paketini bulmuşken içinden bir dal sigara çıkardı ve dudaklarının arasına götürdü. Hareketleri o kadar yavaş ve cansızdı ki bitmişliğini her halinden belli ediyordu.

Çakmakla alevlendirdi ateşini ve sigaraya yaklaştırdı. Her birimize ateş attığı gibi ona da attı, o dal da her kardeşim gibi o ateşle yavaş yavaş yanacak, kül olacak ve en sonunda bitecekti. Dumanı içine çekti her birimize yüklerini verirken rahatlamış gibi.
Sonra bakışları tekrar o karanlık ve boş sokağı buldu.

"Aşk."diye mırıldandı. Sesinden belliydi aşka olan inancının bitişi, hatta alayı.

"Aşk denen şey sence var mı?"diye sordu sanki gerçekten cevabıma muhtaçmış gibi.
Var mıydı?
Aşk denen şey neydi ki ben varlığını sorguluyordum?

"Kendisini tanımadığım bir şeyin varlığını da bilemem."
Cevabımla bakışları beni buldu, tekrardan bakışlarıyla başımı okşadı ve sanki gözlerimden tüm cümlelerimi okudu.

"Tanımadığını niye merak ediyorsun o zaman?"
Sorusunun altındaki anlam sanki aşık olduğumu iddia eder gibiydi ama bir bakışımdan anlayacak kadar beni tanımıyorduki.

"İnsan tanımadığını, bilmediğini merak etöez mi zaten, çünkü korkar. Neyle karşılaşacağından habersizce sadece korkar."
Korkuyordum ama kendimden, karşılaşacağım şeyle nasıl savaşacağım bilmeyişimden...

Cevabımla dudağının hafiften kıvrılması dikkatimi çekmişken yok oldu. Benim annem gülmezdi ama anneler gülerdi. Anneler çok güzel gülerdi...

"Seni korkutandan değil, mutlu edendenden çekin asıl. Çünkü korku iyidir insana her şeyi farkına vardırır. Ama mutluluk öyle mi, farkında olduklarını bile unutturur gözlerini bağlar kulaklarını tıkar. Mutluluk bencildir çünkü, mutluluk bencilliktir."
Dedikleri zihnimde yeni kapılar açarken sabaha kadar sadece onu dinlemek istedim. Bir kitabı okurken heyecanla sayfalarını çevirir gibi.

"Mutluluk bencil ise o zaman aşkta mı bencilliktir?"

"Aşk, bencillik mi bilmem ama ben aşkı uzaya benzetirim."dedi ona dikkatimi daha fazla vermeme neden olarak.
Devamını heyecanla beklerken o da sigarasını yudumladı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 27 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sondan SonsuzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin