Bölüm/9

52 10 0
                                    

Sebat oldun da düştün ruhuma, gazel oldun da düştün kalbime, Bad-I Saba oldun da düştün tenime, ferfecir oldun düşürdün karanlıktan aydınlığa...

- Rabia Eren Eşme

...

Aşk neydi?
Ya da aşk kime göre aşktı?

Ben aşkı da sevgiyi de ondan öğrenmiştim, o bana hissettirerek öğretmişti.
Aşk, tüm imkansızlıkların inadına sevmekti. Belki öteden, belki ona söyleyemeden ama içinin yanarcasına hissetmekti.

Aslında aramızda imkansızlıklar yoktu zaten o imkansızdı, biz imkansızdık. Ben ona geç kalmıştım o bana erken gelmişti.
Ve benim bu kalbim bunu bile bile kendi elleriyle ateşe odun atıyordu. Aklımın sesi duyulmaz olmuştu kalbime, bir kendi sesini dinler olmuştu. Kalbim beni yönetmeye başlamıştı ve ben pişman olma ihtimaline karşı bile kalbime direnemiyordum. Kendime rağmen ona gitmekten alıkoyamıyordum ben.

İnsan rüyalarında bile görecek kadar sevince unutamaz oluyordu. Zaten rüya ne ki kalbin o olmuşken? Kaçınılmaz olmuştu bu his, kaçamaz olmuştum.
Geçmişimden kaçan ben bir hisse yenik düşmüştüm. Ben ona yenik düşmüştüm.

Ben onu bana rağmen çok sevmiştim. Bu benim kendime karşı gelmem demektı ama ona giden yolda kendimi bile feda edecek durumdaydım.

Nasıldı biliyor musunuz?
Siz bir ressim yapıyorsunuz her şeyiyle planlıyorsunuz renk renk boyuyorsunuz sizin için en iyisi o oluyor. Sonra biri geliyor bir boyayla o resimi berbat hale getiriyor.
Ama bir bakıyorsunuz onun o yaptığı aslında resime asıl rengi veriyor, onu özel kılıyor.

O da öyleydi işte bana bulaşmaya başlamıştı. Ben başta kaçmaya çalışmıştım ama ona teslim olunca farketmiştim aslında o beni ben yapmıştı.

Bunlar gibi onlarca şeyi hissettirerek farkettirmişti ki bana hayal gücüm bile bunlara inanamaz olmuştu.

Ben onu her şeyiyle kabullenmeye başlamıştım belki ama peki ya o?
İşte bu soru tüm farkettiklerimi de elimden alıyordu. Ben bensiz bırakıyordu...

"Koza seni mutfağa çağırıyorlar."
Enes'in sesiyle daldığım düşüncelerime ara vermiş gerçek hayata dönmüştüm.

"Tamam sağol."
O da orada mıydı acaba? Kalbim onu görmeye muhtaçken zihnim istemiyordu. Benim içimde ki bu savaştan herkes habersizdi.

Kendime gelerek oturduğum sandalyeden kalktım ve mutfağa doğru ilerledim.

İçeriye girdiğimde onun burada olması beni üzmüştü aklıma rağmen. Volkan'ın talimatlarına gerek duymadan ortalığı toplamaya başladım.

"Hala çıkmaz sokaktasın galiba?"siye sordu Volkan ben dalmışken.

"Hı?"

"İlk imkansız olduğunuzu öğrendiğin zaman böyle görmüştüm seni. Şimdi ki nedeni merak ediyorum."dedi. Ben belki hayatımda ilk dostumu bulmuştum Volkan da. O beni anlar olmuştu ben ona anlatır olmuştum ve ilk defa bunu yadırgamıyordum.

"Şimdi de imkansız değil mi sanki?"diye sordum en umutsuz halimle.

"Allah imkansız bir şeyi hayal de ettirmez nasipte. Hem ben imkansızlara inanmıyorum. Her şeyin bir yolu vardır, her zaman."dedi her zaman ki gibi bakışları çırptığı malzemelerdeydi. Benimle nadiren göz göze gelirdi bunun nedenini de bakışlarımda ki masumiyet olduğunu dile getirmişti.

"Göreceğiz artık var mıymış yoksa yok muymuş?"

Sonra o da konuşmadı ben de ama düşüncelerimiz de susmadı.

Sondan SonsuzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin