Kaza

21 3 0
                                    

Ölümün olduğu bu dünyada hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında.
Franz Kafka

Bölüm şarkısı- Mabel Matiz-  Aşkım Gülüm.
Cem Adrian- Hüküm.

İnsan aldığı nefesin, ona sunulan hayatın, yaşamanın kıymetini ne zaman bilir biliyor musunuz? Ölümle burun buruna kaldığı zaman

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İnsan aldığı nefesin, ona sunulan hayatın, yaşamanın kıymetini ne zaman bilir biliyor musunuz? Ölümle burun buruna kaldığı zaman. İntihar eden insanlar intihar etmeyi düşündükleri zaman ölüm onlara çok kolay gelir ama can vermeye başladıkları zaman yaşamak için çırpınmaya çalışırlar.

Kendini asarak öldüren bir insan neden çırpınıyor diye düşündünüz mü hiç?

Ciğerlerine bir az da olsa oksijen gitsin diye.Nefes ala bilsin diye. Oysa ki, boynuna urganı geçirdiği zaman zaten nefessiz kalıp öleceğinin bilincinde olarak atıyordu bu adımı. İnsanoğlu ölümü düşleyip ölümün kıyısında olduğu zaman yaşamak isteyen tek varlıktı. 

Ben ölümü düşleyen biri olmadım hiçbir zaman. Ölmenin nasıl birşey olduğunu bile aklımın ucundan dahi geçirmedim. Her zaman bana sunulan bu hayatı hep en iyi şekilde yaşamaya çalıştım. Hepimiz er ya da geç ölümü tadacaktık belki ama zamansız ölümü kimse tatmak istemezdi. Yaşamayı seven biri olarak şu an ölümle burun buruna olmak ise en zoruydu...

Karanlık...gürültüler..siren sesleri..bağırışlar. Hepsi kafamda birer yankı yapıyordu. Siren sesleri daha fazla yakınımdan gelmeye başlamıştı. Gözlerimi açamıyordum. Sanki üzerinde tonlarla yük varmış gibiydi. Kesik kesik aldığım soluklar ciğerlerime ok misali batıyordu. Canım yanıyordu...çok canım yanıyordu. Gözlerimi zorlukla açtım. Yanıp sönen ışıklar...etrafıma toplanan polisler, sağlık görevlileri, itfaiye.. 

Kaza mı yapmıştım ben. Olayı algıladığım an vücudumu titreme sardı. Ölecek miydim ben? Hayır ölmek istemiyordum.. Daha gerçekleştirmem gereken bir sürü hayallerim vardı benim... 

"Anne.." diyebildim sadece belli belirsiz. Gözlerim benden izinsiz bir açılıp bir kapanıyordu. Nefes almam gittikce zorlaşıyordu. Gözümden bir damla yaş düştü. Ölüyordum galiba.  Ölmek istemiyordum. Annemi yanımda istiyordum sadece. "Beni duyuyor musunuz hanımefendi?" diyen polisin sesini duya biliyordum ama cevap veremiyordum. Sesler bir yakın bir uzaktan geliyordu. Birşeyler yapılıyordu. Çıkarmaya çalışıyorlardı galiba beni. Canım acıyordu. Tam kalbimin altında keskin bir acı vardı. Acıdan inlemek, ağlamak istiyordum ama yapamıyordum. Korkuyordum..

 Aniden sesler silikleşmeye başladı, gözlerim kapandı. Ağrım, sızım aniden kesildi. Her yer aydınlandı sanki. Tam karşımda ise arkası bana dönük olan üç çocuk vardı. Biri kız diğer ikisi erkek... Gülüp eğleniyordu üçü de.  Kız çocuğu ortada erkeklerden biri sağında diğeri de solunda oturmuş kahakaha atıp eğleniyordu. Sağdaki çocuk onlara nazaran daha büyüktü.  Birden bire üçününde gülme sesi kesildi ve bana doğru ağır ağır döndüler. Yerimde donup kaldım. Ben bu çocukları tanıyordum...Tam karşımda bana bir adım atan kız çocuğu..Bu..bu bendim. Bu benim çocukluğumdu. Tam arkasında ise benim çocukluğum olan, en güzel yıllarımı yaşadağım iki kişi. Biri süt kardeşim Meriç, diğeri ise..diğeri ise arkasından  daha çok ağladığım Alaz.

YILLAR SONRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin