Taçsız Yaşam -Bölüm 20-

40 5 9
                                    

Spotify'dan Taçsız Yaşam listesini açarak oradaki şarkıları dinleyip bölümleri okuyabilirsinizz

~~~

Aşk neydi? Birbiri için ne olursa olsun fedakarlık yapmak mıydı? Ya da benim yaptığım gibi ailesinin katili olabilecek adama kendini bırakmak mıydı, aşk? Herkese göre değişirdi, aşk. Bazılarına göre eşi benzeri bulunmayan, güzel bir duyguydu. Ama bazılarımız içinse gerçek olamayacak kadar acınası bir duyguydu.

Belki de aşk imkansızı severdi. Aşk dediğimiz şey imkansızdı. Üç harfin yan yana gelmesiyle oluşan basit bir kelime, insanlar için çok büyük anlamlar taşıyordu. Herkesin aşkta şansı yaver gitmezdi.

İnsanın aşkı tatması için acı çekmesi gerekiyordu. Mesela, ayağımız kırıldığı zaman eğer acı çekmezsek ayağımızın kırıldığını bilmeyiz ve durumumuz daha kötüye gidebilir. O an ayağımızdaki acıyı hissedip tedavi ederiz. Hayatta böyleydi. İyi olmak için bazen acı çekmek gerekiyordu. Acı çekmekten, aşık olmaktan korkmamalıydık belkide. Çektiği acılarla güçlenirdi insan. Çektiği acılarla aşık olduğunu anlardı insan.

Düştüğün zaman kendini kaldırmayı bilecektin. Aşık olduğun zaman gerekirse imkansızı yaşayacaktın. Her zaman mutlu son olmayacağını anlamalısın, kabullenmelisin. Her aşkın sonu mutlu bitseydi belkide aşk kavramı insanlar için çok fazla anlam ifade etmeyecekti.

İşte aşk böyleydi. Gerekirse sana mutsuz son sunardı gerekirse hayatının en büyük şansıyla mutlu bir hayat yaşamanı sağlardı. Ama hiçbir mutlu ve mutsuz son bedel ödemeden olmazdı. Mutlu sonu veya mutsuz sonu haketmen için gerekirse acıyı en dibine kadar yaşaman gerekirdi. Bu elimizde değildi ama elimizde tek bir şey vardı. O da gerekirse acılarınla yaşamayı öğrenmekti. O acıların seni daha çok güçlendirmesine izin vermekti.

Gözlerimi açtığımda uzun süredir görmediğim odamda, yatağımda uyumuş olduğumu farkettim. Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdıktan sonra tam açtım ve ovuşturarak yatakta doğruldum. Etrafıma baktığımda pencereden gelen ışık yüzünden gözlerimi kısmak zorunda kaldım. Üzerimde inanılmaz bir yorgunluk vardı. Vücudumu hareket ettirmekte bile zorlanıyordum. Yataktan yavaşça kalkarak banyoya gittim. İşlerimi hallettikten sonra lavabonun karşısına geçip suyu açtım. Avucumda ki suyu yavaşça yüzüme çarpınca biraz daha kendime gelebilmiştim. Havluyla yüzümü kurulayıp banyodan çıktım. Saate bakmak içim komodinin üzerindeki telefonumu elime aldım. Saat 10.28'di. Bu kadar çok uyumuş muydum?

Telefonumu tekrar komodinin üzerine koyacağın sırada Çilek'ten bir mesaj bildirimi geldiğini gördüm. Mesaja tıklayarak ne yazdığını okumaya başladım.

Çilek:
Mutfakta kahvaltın hazır. Kendine dikkat et lütfen. Müvekkilinin de selamı var!

Sena:
Nasıl yani? Aren mi yanında?

Merakla Çilek'in atacağı mesajı bekledim. İki dakika sonra cevap gelmişti.

Çilek:
Müvekkilinin biricik sağ kolu yanımda. Aren nasıl katlanıyor buna anlamıyorum :\

Sena:
Hmmm anladım. Teşekkür ederim her şey için. Seni seviyorum. Ayrıca eve gelince her şeyi bana anlatacaksın.

Mesajı yolladıktan sonra telefonu kapatıp yatağa attım. Kurt gibi açtım. Kaç gündür doğru düzgün beslenmiyordum bile. Oldukça zayıfladığıma da emindim. Mutfağa giderek Çilek'in hazırladığı kahvaltıyı yemeye başladım. Gözlerim, önümdeki cheesecake'e takılınca mutlulukla parıldadı. Kahvaltımı yemeyi bırakıp cheesecake yemeye başladım. Her yediğimde daha bi mutlu oluyordum. Bazen mutlu olmak bu kadar kolaydı. İnsan ufak bir tatlıyla bile çok mutlu olabiliyordu.

Taçsız Yaşam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin