~~~
Hava oldukça soğuktu. Sert esen rüzgar küçük çocuğun olduğu yerde tir tir titremesine sebep oluyordu. Onun saraya girmesi yasaktı. Annesi Elina onun dışarıda kalmasını söylemişti. Çocuğa onun en büyük hata olduğunu söyleyip duruyordu. Çocuk sarayın girişindeki merdivende oturarak kollarını birbirine dolamıştı. Kapıdaki muhafızlar küçük çocuğa acıyarak bakıyorlardı ama kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Çocuğa yardım ederlerse öleceklerini biliyorlardı.
Ellerini birbirine sürterek ısınmaya çalıştı küçük çocuk. Keşke abisinden yardım isteyebilseydi. Abisi onu bu soğuktan korusaydı. Hep korumuştu. Bir kez daha korurdu. Annesi abisine bir şey demiyordu. Annesi neden kendisine öyle davranıyordu bilmiyordu. Belkide annelerin sevme şekli buydu. Arın annesinin onu çok sevdiğine inanıyordu. Bir anne neden çocuğunu sevmesin? Severdi.
Burada oturmaktan sıkılan çocuk ayağıya kalkarak merdivenlerden aşağıya indi. Belki biraz yürürse ısınırdı. Sarayın etrafında yürümeye başladı. Saraya gizlice girmeyi düşündü ama Elina'nın ona yapacağı işkenceleri düşündükçe bu fikrinden hemen vazgeçti. Belki abisi ona yardım edebilirdi ama kendisi yüzünden abisinin başının derde girmesini istemiyordu. Zaten çoğu zaman abisi sayesinde işkence görmekten kurtuluyordu.
Sarayın biraz ilerisinde bir kulübenin olduğunu hatırlayınca yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Adımlarını hızlandırarak oraya doğru ilerlemeye başladı. En azından dışarıda kalmazdı. Kulübeye yaklaştıkça gülümsemesi daha çok arttı. Fakat kulübeden gelen seslerle kaşlarını çattı.
Kulübenin içinde birileri vardı ve bağıra çağıra kavga ediyorlardı. Çocuk biraz daha kulübeye yaklaştı. Kulübenin önünde küçük bir delik vardı. Oradan içeri görünüyordu. Küçük çocuk gözlerini o deliğe yaklaştırdı.
İçeride babası ve sarayın hizmetlilerinden biri olan Adel vardı. Bu kadının küçük çocuğa karşı büyük bir sevgisi vardı. Çocuk bunu hissedebiliyordu. Ve ne gariptir ki çocuğunda ona karşı garip bir sevgisi vardı. Elina'dan görmediği ya da ona göstermediği gerçek sevgi.
Babası karşısındaki kadına bağırarak bir şeyler söylemeye devam etti. "Sana derhal buradan gitmen gerektiğini söylemiştim! Neden anlamıyorsun senle yaşadıklarımız sadece birer hata!" Kadının ağladığını gören küçük çocuk hüzünlenmişti. Babası neden bu kadar çok bağırıyordu bu kadına? Kadın kötü biri değildi. Bu çocuğu sinirlendirmişti.
"Arın'ı bırakıp gitmem bir yere. O benim oğlum! Onu bırakıp nasıl giderim buralardan?" Küçük çocuk duydukları karşısında şoka uğramıştı. Bahsettikleri kişi kendisiydi. Arın Ilgar, Elina'nın oğlu değildi. Çocuk gözlerinden akan yaşlarla ikisini izlemeye devam etti.
"O bir hata! Ama oğlumu benden alıp hiçbir yere gidemezsin. Senin yüzünden Elina yüzüme doğru düzgün bakmıyor." Caner Ilgar kadının kolunu sertçe kavrayarak kadını tahta yığınının üzerine attı. Arın sıçrayarak geri çekildi. Ama hâlâ ikisini görebiliyordu.
Adel birdenbire hıçkırıklara boğuldu. "Oğlumu benden alamazsın! Ona daha kavuşamamışken bunu yapamazsın!" Ayağıya kalkmaya çalıştı ama Caner Ilgar izin vermedi. Kadına attığı tokat yüzünden Adel tekrar yere düştü. Arın gözyaşlarına engel olamıyordu. Ses çıkarmaması gerektiğini biliyordu ama korkuyordu. Babasının böyle bir canavar olduğunu bilmiyordu.
"Öyle bir ayırırım ki sonsuza kadar kavuşamazsın oğlunla!" Babası elindeki kılıcı kadının kalbine sapladı. Arın eliyle ağzını kapatarak oradan koşarak uzaklaştı. Babası onu görse ona neler yapardı? Korkuyla kaçan küçük çocuk yıllarca kendinisini bu yüzden suçlayacağından bir haberdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taçsız Yaşam
FantasiaSena, anne ve babasının gizemli ölümünün arkasında ne olduğunu, kimin olduğunu bulmak için avukat olmuştur. Peşinden gittiği izler sonunda gizemli bir mafya liderine ulaşmıştır. Kafasındaki tüm soruların cevabı bu gizemli adamdadır. Fakat bir gün ö...