Bölüm Dört

165 4 0
                                    

İyi okumalar dilerim. Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayıınn <3

ÜÇ GÜN SONRA

Dün, annem yanıma, babaannemin evine geldi. Eleni ve ailesinin ziyaretinden dolayı tüm zamanını onlara ayırdığı için olan bitenden haberi olmadığını, öğrendiğinde de hemen yanıma geldiğini söyledi. Theo ile tesadüfi karşılaşmamız sonucunda da böyle bir tahmin yürüttüğüm için açıklamasını mantıklı buldum ama kalbimin kırıldığı gerçeği değişmiyordu. Ben, ağlarken annemin kollarında değil babamın kollarında ağladım. Benim için savaş verenin o olduğunu gördüm. ona, ne yapacağını sorduğumda yapacağı herhangi bir şeyin kalmadığını söyledi; yakın çevremiz Evliya ve ailesine baskı kurduğu için evlerinden dışarı adım atamıyorlarmış. İçime su serpilmiş değildi. Annemden istediğim kadar şiddetli tepki görmediğim için mutsuzdum. Benimle akşama kadar durduktan sonra tekrar Eleni ve onun ailesinin yanına gitmek için ayrıldı. Halbuki geceyi beraber geçiririz diye düşündüm.

Sabah olduğunda biraz hava almak için dışarıda dolaştım ve sonradan yönümü babamın restoranına çevirdim. Bu saatlerde kalabalık olmazdı. Birkaç gündür onu görmediğim için de oturup konuşmak istiyordum. o da en az benim kadar kötü etkilendi. Baba kız olarak birbirimize destek olmalıydık.

Boğaz manzaralı restoranın önüne geldiğimde bel hizama kadar gelen, beyaz çit kapısını açtım. bahçeye girdim. Bahçede sadece üç masa vardı. onlar sırf göstermelikti. Havalar soğukken kimse oraya oturmazdı, bahçe için olan masa ve sandalyelerin çoğu depodaydı.

Geçen kış genişlettiğimiz balkon kısmını sürgülü cam balkonlardan yaptırmıştık ve kapasitesini arttırmıştık. Balkona girdikten sonra restoranın ana kısmına girdim. Kasada duran Emine hariç hiçbir eleman ortada yoktu. Beni gördüğüne şaşırmış gibi bir hali vardı. sanırım son olanlardan sonra evden çıkacağımı düşünmüyordu. Vereceği tepkide kararsız kaldığı için sadece, "Aaa, Handan abla," demekle yetindi.

"Günaydın, Emine. Babam mutfakta mı?"

"Evet, çağırmamı ister misin? İşleri yoktu ama öğleden sonra çok meşgul olacaklar. Akşama kalabalık bir rezervasyonumuz var."

"Anladım, çağırabilirsen çok iyi olur."

Masanın arkasından çıktı ve koşar adımlarla mutfağa doğru ilerledi. Mutfak, restoranın arka tarafında kalıyordu. ön kısım, balkon haricinde sadece masalarla ve güzel dekorasyondan oluşuyordu. Sade, minimal bir yerdi ama fiyatlar ve konumu nedeniyle de lüks sayılırdı. Düğünlerden sonra ailecek yenen yemekler, kutlamalar, evlenme teklifleri için çokça tercih edilen bir yerdi. Özellikle evlenme teklifleri edildiği zaman babam bizzat misafirlerini kutlar ve gelin adayına gelinliği için annemin dikimevinin kartvizitini verirdi. Bir taşla iki kuş vurmaya çalışırdı.

"Handan?" Babam, eline havlusuna silerken mutfaktan çıktı. "Kızım, günlerdir niye eve gelmiyorsun? Biraz kafa dinle diye seni rahatsız etmek istemedim ama bir daha böyle yapma, tamam mı? beni çok endişelendirdin."

Birbirimize sarıldık. "Üzgünüm. Biraz yalnız kalmak istedim."

"Tamam, sorun yok. Bu akşam eve gel. Annen evde olmayacak, baba kız oturur konuşuruz."

"Nerede olacak?"

"Yunanistan'dan gelen eski dostu vardı ya, onun evinde kalacak." Bunu söylerken pek hoşnut olmadığını yüzünden anladım. sanırım annem son günlerini sadece onlarla geçiriyordu. Eh, memnun olmaması çok normaldi. Bende babam gibi düşünüyordum. Yaşanan aile trajedisine rağmen annem, pek bi' umursamazdı.

"Dört beş gündür onlardan ayrıldığı yok. Dün, yanıma geldi ve benimle konuştu ama kalmadan gitti. Bu dostuyla nereden tanışıyor? Neden bu kadar önemli?"

Yitirilmiş Zaman +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin