Şu anda gördüğüm şeylerin gerçek olmamasını dilesemde, ben artık her şeyin olabileceğine inanıyordum. Çok büyük bir oyun, beraberinde büyük bir kumpası getirmiş, tuzakların en acılısını gözler önüne seriyordu. Tek başrol ben değildim. Benden ziyade gerçekten cehennemin kapıları açılmış ve tüm kötü ruhlar, tüm benlikleriyle karşımıza dikiliyordu. Henüz ölmeden azametini görmüş, yozlaşmış nefesini üzerime üflemişti. Yoksa bu bir davet miydi? Belki de açık ara bir meydan okuma.
Kafamda nice sorular kendi aralarında bir kargaşa çıkartırken, ben sadece tanışmak zorunda kaldığım iblise odaklanmıştım. Bu dünyaya büsbütün yabancıyken, beni tanıyan birçok kötü karakter vardı bu filmde. Yüzüğün hayatımı getirdiği noktayı düşündüğümde, sadece kendi dünyasında yaşayan bir doktor olarak kalmak istiyordum. Cehennem bize hep ölüm sonrası kötülerin gittiği yer olarak anlatılmıştı. Fakat bu sefer işler değişmiş ve cehennem ile yeryüzü karşılıklı bir anlaşma yapmıştı. Yeraltı ile yeryüzünün anlaşması, bu hikâyeyi yeniden yazacak ve şeytanlar kendi aralarında galibiyeti kutlayacaktı. İnsanoğlu ise zaten kendi içlerindeki şeytana çoktan kucak açmıştı. Tutsak edilmiş ruhlar ise çoktan kalplere yerleşmiş, yoldan çıkarmak için uğraş veriyordu. Herkes kendi şeytanının zincirlerine bağlıyken, ben kendi ruhum arasında sıkışıp kalmış ve tutkulu bir mücadelenin enkazından kurtulmayı bekliyordum. Kendi zincirlerini benim boynuma dolayacak olan kişiyi hesaba katmamış olmam ise belki de en büyük yenilgim olarak cehennem koridorlarında yankılanacak hatta iblisler bile acıyacaktı çaresizliğime.
Agares, simsiyah gözleriyle bakarken ben karşımda gerçek bir iblis görmenin şokunu yaşıyordum. Ne demem gerektiğini bilmesem de panikle aralamıştım dudaklarımı. Çıkan ses ise titrek ve fısıltıdan ibaretti.
"Ben de memnun oldum demek isterdim ama yalan söylemek istemem."
İriyarı ve heybetli bedeni, attığı kahkaha ile sarsılırken alaycı bir bakış sonrası konuşmayı ihmal etmedi.
"Dürüst insanlara pek alışkın değilim. Ama seni bir gün Hades'in hükmettiği yeraltında ağırlamak isterim ölümlü. Seni görmek isteyen birçok kötü ve haylaz ruh var orada."
Korkarak birkaç adım geri gitmiş ve Dean'ın konuşmasına fırsat vermiştim. Cara ne kadar ürkek dursada, Dean bir o kadar korkusuzdu. Öfkeden soluduğu nefesinin sesini duyabiliyordum.
"Yeryüzüne kolay kolay gelmezsin eski dostum. Ne işin var burada?"
Dean'ın Agares'e eski dostum demesi tek bir şeyi açıklığa kavuşturmamı sağlamıştı. Dean, Kerberos'tu. Yani, çukur iblisi... Onun gerçekten bir iblis olduğunu bilmek, onunla yalnız geçirdiğim zamanlardan korkmamı sağlayarak bir daha bunu nasıl yapacağımı düşündürüyordu. Gerçek bir iblisle aynı odada kaldığıma inanamıyordum.!
"Lilith, kızını geri istiyor. Bu ölümlü dünyada daha fazla kalarak annesinin itibarını zedelediğini iletmemi istedi."
Cara korkuyla geri gittiğinde, Dean'a sığınmıştı. Cara'ya üzüleceğim aklıma bile gelmezdi. Agares, Cara'ya doğru avlamak için yaklaşırken, Dean karşısına dikildi ve ona meydan okudu. İki eski dost, burada kozlarını dağıtıyordu.
"Geldiğin çukura geri dön Agares. Cara, burada kalacak.!"
Agares, gözünü karartmış, hırlayarak daha da yaklaşıyordu. Birazdan olacak şeyler birinin sonunu getirebilirdi. Bundan korkuyordum.
"Yolumdan çekil çukur iblisi.!"
Dean, Agares'e sağlam bir yumruk sallarken Agares geriye doğru sendelemiş ama düşmemişti. Vücudu bir hayvanın derisi kadar sertken, kafası bir kurdun kafasına benziyordu. Dean'ın onu bu şekilde yenebileceğini hiç sanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÂSİVÂ
FantasyMelez, Mirasçı, Rüya Gezen ya da Karanlık Soyun Tek Vârisi... Tüm bunlar tek bir kişiye yüklenen birer sıfattı. Fakat onun için birer sıfat değil, bilmeden sürüklendiği bir savaşın anahtarıydı. O, hiç güvenmediği bir iblisle anlaşma yapacak kadar ç...