20 MAYIS 2022
İNGİLTERE'YE TEK BİLET
Hayallerine açılan kapının, aslında bir savaş meydanına aralanması tahmin edilemez bir gerçekti. Peki ya savaşmak için fazla masumsan? İşte o zaman kazanmak için kalbini feda etmen gerekecek.
Güneşin can alıcı ışıltısı odamı işgal etmiş ve ben heyecanlı bir güne gözlerimi aralamıştım. Bugün İngiltere'ye gidiyordum. Yeni bir hayata başlayıp, yeni anılar biriktirecektim. Belki iyi belki de kötü...
Yatakta doğrulup saatin kaç olduğunu öğrenmek için telefonuma uzandım. Uçağım öğlen kalkacaktı ve saat şu anda sabahın dokuzuydu. Büyük bir heyecanla kollarımı iki yana açarak esnedim. Güzel bir uyku çekmiş ve şükürler olsun kabuslar görmemiştim. Beni bir gecelik görmezden gelmişlerdi.
Terliklerimi giyindikten sonra, ayaklarımla hafif ritim tutturarak pencereye koştum. Perdeyi aralayıp, pencereyi sonuna kadar açtım. Balat yine her zamanki samimiyetiyle bana göz kırpıyordu. Buraya veda edecek olmak beni içten içe üzse de artık gerçekten kendime odaklanıp, işime geri dönmek istiyordum. Balat'a buruk bir tebessüm bırakarak, odamdan çıktım. Elimi ve yüzümü yıkayıp, hızlı adımlarla merdivenlerden seke seke aşağıya indim. Evin içerisine yayılan mis gibi kokuları takip ederek mutfağa ilerledim. Annem, yumuşacık poğaçalar yapmıştı. Sırtı bana dönük olan annemin arkasından sarılıp, yanaklarına öpücük kondurdum. Annem, her zamanki gibi naz yapıyordu.
"Kız öyle gelinir mi? Allah iyiliğini versin, ödümü kopardın. Hadi ayak altından çekil de sofrayı kur. Geç kalmayalım."
Sırtımı tezgâha yasladığımda, tepside duran poğaçalardan birini gözüme kestirip, haylazca elime aldım. Annem elime vuruyor ve söyleniyordu. Ben ise sırıtıyor ve poğaçadan ısırık alıyordum. Sonunda annemin dediğini yapıp sofrayı kurmaya başladım. Kahvaltılıkları masaya bırakırken Esila'nın, gözlerini ovuşturarak aşağı indiğini gördüm. Gördüğüm kadarıyla hala tam uyanmış değildi. Esneyerek yanıma geldiğinde gözleri poğaçalara takıldı ve o anda uyku mahmurluğu gözlerinden silindi.
"Oooo teyzem döktürmüş vallahi."
Annem, elinde çaydanlıkla masaya geldiğinde "keşke aynısını ben de sizin için söyleyebilseydim." dedi ve yine ayak üstü bize bir ayar çekti. Esila ile birbirimize kaçamak bakışlar atıp yerimize oturduk. Valizlerimi arabaya taşıyan babam ise içeri geldiğinde kahvaltıya başladık. Esila acele edip, elini fırından yeni çıkmış ikinci part poğaçalara atınca sıcaklığıyla elini üfledi. Poğaçasını önünde bulunan beyaz kahvaltı tabağına zar zor bırakıp soğumasını bekledi. Annemin poğaçalarını özleyecektim. Ve tabii diğer yemeklerini de. Çünkü İngiltere'de uzun vadeli bir öğrencilik hayatı yaşayacaktım. Bu beni üzmüyor değildi.
Annem çayından bir yudum alırken bana nasihat verme faslına geçmişti. Ben de bunu yapmadı diye hayret ediyordum oysaki.
"Kızım bak kendini oralarda aç bırakma. Hastanede dikkat et kendine. Kimseye güvenme. Hele erkeklere hiç güvenme. Hepsi aç kurt gibi peşine düşmek ister."
Anneme gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Benzetmeleri beni benden alıyordu.
"Anne merak etme kaç yaşına gelmiş insanım."
Kuzenim konuşmaya başladığında ne söyleyeceğine kulak kesilip, merakla dinledim. Çünkü beni yine uyuz edecek bir şey söyleyeceğinden şüphem yoktu.
"Teyze her an her şey olabilir. Yabancı bir damadın olsun istemez misin?"
"Esila sus istersen canım. Giderayak kuzen katili olmayayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÂSİVÂ
FantasyMelez, Mirasçı, Rüya Gezen ya da Karanlık Soyun Tek Vârisi... Tüm bunlar tek bir kişiye yüklenen birer sıfattı. Fakat onun için birer sıfat değil, bilmeden sürüklendiği bir savaşın anahtarıydı. O, hiç güvenmediği bir iblisle anlaşma yapacak kadar ç...