'ANNEM'

46 20 9
                                    

Sabah uyandığımda telefonumda otuz beş cevapsız arama olduğunu gördüm.
Korkuyla telefonunun tuş kilidini açıp kim olduğuna baktım. Arayan annemin doktoruydu.
Anneme bir şey olabileceğini düşünüp hemen ayağa kalktım.
Doktorun numarasına tıklayıp, telefonu kulağıma götürdüm. Telefon çaldı çaldı çaldı...
Açan olmadı, telefon açılmayınca içimdeki korku ve panik artıyordu. Ya bir şey olduysa?

Bir kez daha aradım. Bu defa telefon üçüncü çalışında açıldı.
Doktor Gizem'in ince sesini duydum, "Merhaba ışık." Rahat konuşması içime su serpmişti.
Bir şey olsaydı bu kadar rahat olmazdı, değil mi?

"Merhaba. Anneme bir şey mi oldu? Acil bir şey varsa gelebilirim. Lütfen her şey yolunda olsun. Bir şey olmadığını söyleyin." Sorularımı ard arda sormuştum. Korkuyordum, Annemin de gitmesinden korkuyordum.

"Sakin ol ışık. Annen iyi, sadece bir kaç test yapıldı. Durumu stabil. Seninle konuşmak istediğini söylüyor. Bu yüzden aradım seni, bugün müsaitsen uğrayabilir misin?" Dedi doktor. Telefonun ucunda derin bir nefes vermiştim.

"Tabi uğrarım. Teşekkür ederim, Annemle ilgilendiğiniz için." Gözümü kapattım.

"Rica ederim ışık. Bu benim işim." Dedi doktor. Evet işiydi ama o olmasa ben hiç bir şeyi kendim yapamazdım, bunu biliyordum.

Telefonu kapattım, derin derin nefesler alıp veriyordum. 'Neyse ki her şey yolunda' diye geçirdim içimden.

.

Yaz aylarına girmek üzereydik, bu yüzden havalar çok güzeldi. Üzerime askılı bir bluz, altıma da kot şortumu giydim.
Aklım hala annemdeyken hazırlanmam zordu.
Sade bir makyaj yaptım, maskarayla kirpiklerimin üstünden defalarca geçtim.
Güzel görünüyordum. Odamdan çıkarak yemekhaneye doğru ilerledim. Burnuma güzel kokular geliyordu.

Yemekhaneye girdim, direk Ayazla göz göze gelmiştim. Bana anlamlandıramadığım şekilde bakıyordu.
Umursamayarak gözlerimi ondan çektim. Bugün olmazdı, uğraşmak istemiyordum.

Tepsime ne bulduysam koydum. Ardından herkes'den uzak, boş masalardan birine oturdum.
Ayaz'ın bana baktığını hissediyordum ama bir daha dönüp o tarafa bakmadım. Yemeğimi yemeğe başladım.

Karşımda birinin dikildiğini hissederek kafamı kaldırdım.
Ayaz'ın elinde tepsiyle bana baktığını gördüm.

"Oturabilir miyim doktor?" Diyerek gözlerimin içine bakıyordu.
Gözlerimi ondan kaçırdım.

İsteksiz bir ses tonuyla, "oturabilirsiniz yüzbaşı." Dedim. Bir şey olduğunu anlamıştı, aptal değildi ne de olsa ama sorgulamadı.

Karşıma oturup yemeğini yemeye başladı. İştahım kaçmıştı, çatalımla patates kızartmasıyla oynuyordum.

"Yemiyorsun doktor." Dedi. Kafamı kaldırıp ona bakmadım. Yemediğimin farkındayım Ayaz.

"İştahım yok." Diye kısa cevap verdim.
Bir an önce Annem'i görmeye gitmek istiyordum.

"İzninizle yüzbaşı. Size afiyet olsun." Bana başını salladı. Yemekhaneden çıktım, odama gidip çantamı ve arabanın anahtarını aldım.
Bir an önce bu lanet yerden çıkıp gitmek istiyordum.

Şu an yer, mekan ve zaman hiç biri umrumda değildi. İçimde kötü bir his vardı. Sanki boğuluyormuş gibi, içim içime sığmıyordu.
Heyecan değildi, endişeydi.
Doktor'un yalan söylediğini bile düşünmeye başlamıştım.
Arabaya bindim ve öylece durdum. Ne arabayı çalıştırdım ne başka bişey.

Camın tıkladığını duyunca irkilerek o yöne baktım.
Gelen Ayaz'dı, biraz beni yalnız bıraksa ne olacak sanki.
Camı açmak için yanımdaki tuşlara bastım.

GÖREV İCABI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin