GİRİŞ

179 43 212
                                    

Arkadaşlar kızın ismi Ecel. Eş anlamlı olduğundan yanlış anlaşılmasın diye söyleme gereği duydum.😌
Başrol erkemizin ismi ise gelecek bölümlerde öğreneceğiz. ( Hıhım farklı şekillerde)

💥💥💥

Ecel her zaman olduğu gibi bugünde yaslanmıştı hapishanenin soğuk bir o kadarda küflü duvarına.

Bugünde üzgündü yine. Kendisini üzgün hissettiren, soğuk ve küflü duvar değildi. İhanetti ona kendini bu kadar üzgün, bu kadar beter hissettiren.

Acıdı kendine bir an. İnsanlara güvenmemesi gerektiğini bir türlü öğrenememişti. Biliyordu aslında güvenmemesi gerektiğini ama yinede bir umut tutunmak istiyordu insanlara. Umutla çıktığı yolda yine kendisini yerin dibinde bulmuştu. 'Olsun' dedi yine bu seferde. 'Bir gün güneşi, ayları ve yıldızları göreceğim gün yine gelecek.' dedi kendini kandırmak ister gibi. Yerin dibinden yine yükseklere bakıyordu Ecel. Umut değildi bu. Umudunu kaybedeli çok olmuştu. Öyle miydi gerçekten?

Üç yıl olmuştu bu pis hapishanede tutulalı. Bir çok şeyi unutmuştu Ecel. Tek bir şey hariç dövüş becerileri. Sırf intikamı için kendini her geçen gün daha fazla geliştirmeye adamıştı, bu iğrenç hapishanede. Fırsata çevirmişti bu kötü seneleri. Dövüş sanatlarında artık onun kadar güçlü onun kadar çevik biri yoktu. O öyle sanıyordu tabi her şeyin daha fazlası daha iyisi hep var oldu ve olacaktı bu hayatta.

Daha fazla duvara yaslanmak istemeyen Ecel kalktı ayağa. Biraz dövüş antrenmanı yaparak tekrar geçti yerine. Yere oturarak bağdaş kurdu bu sefer. Yerinde dikelip pozisyonunu ayarladığında meditasyona başladı.

Bir saatin sonunda meditasyonunu bitirerek uzanıp yere yattı. Düşüncelere dalarak günde bir kere gönderilen kuru ekmeğini ve haftada bir kez verilen bir şişe suyunu bekledi. Bugün suyuna kavuşabileceği gündü nihayet. Her çarşamba verilirdi su. Yanlış hatırlamıyorsa Bügün günlerden çarşambaydı.

Duyduğu ayak sesiyle hemen yerden kalktı ve oturur pozisyona geçti ama birden fazla ayak sesini duymasıyla aklından bir sürü senorya geçti. Bir şey yapabilme ihtimali olmadığını anlayınca olduğu yerde kala kaldı. Ayak sesleri hapishane kapısının önünde son bulunca sabırla beklemeye devam etti. Kapısının kilit sesini duymasıyla büyük bir şoka uğradı. Üç yıl olmuştu bu kapı açılmayalı, yemek verseler bile kapı altından atarlardı önüne, tıpkı bir vahşi canavara yemek verir gibi.

Hayattan bir kez daha nefret etti. 'Keşke ayağımda prangalar olmasaydı ' dedi. Hepsini öldürüp kaçabilirdi buradan. Hiç bir şekilde kırılmayan prangalara küfürler savurarak kapıya odaklandı.

Kapı iğrenç gıcırtısıyla açıldı. Kapının açılmasıyla, geceden bile karanlık olan hapishanenin içi güneş ışığıyla doldu. Tek dolan şey güneş ışığı değildi. Ecelin gözleride dolmuştu. Üç yıldır güneş ışığına hasretti Ecel. Üç yıldır!!!

Kapıdan gelen temiz havayla uzun zamandır temiz havaya hasret olduğunuda farketti Ecel. Ama bu hava ona kendisini kötü hissettirmişti. Ürpermişti çünkü bu havayla. Soğuk değildi oysaki. Farklıydı sonuçta. Alışılmadıktı.

Kapının ardında güneş ışıklarını keserek giren erkek cüssesini gördü, kapının eşiğinde. Ecelin daha önce görmediği tanımadığı bu adam ilk önce kendisini güneş ışıklarına kavuşturmuş ardından ise güneş ışıklarını âdeta karanlığıyla mahvetmişti. O adam, o kapıdan içeri girerken, Ecel bilmiyordu kendisini neyin beklediğini.

✿✿✿




SUİKASTÇI +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin