Hayatta her şeyin bir sebebi vardı
ve
bazı acılar size güzel kapılar açmak için zorunlu kılınmıştı.
11 nisan sabahı
Kalp dışarıdan bakana parçalanmaz demir bir duvardı. Ne kadar vurursan vur o kalkan parçalanmaz, içeri adımını atamazdın. Eğer zarar vermek istiyorsan önce o kapıdan izin alarak geçmeliydin çünkü seni tanıyan kalp, zarar vereceğini düşünmeden her bir zerresini senin ellerine verirdi.
Demir kapının ardında yaslandığı tuğla duvarı kırmak pek de zor değildi, eğer parçalayabilirsen o tuğlaları, hiç bir dayanağı kalmayan demir kapı büyük bir yıkım getirirdi beraberinde. Parçalanmaz dedikleri kapı yıkılır, kalp çaresiz kalırdı ve bunu da ancak içeriden biri yapabilirdi.
Benim kapımı yıkan kollarının arasında olduğum abimdi. Sabah olmuş, güneş açmıştı. Öyle ki kapının önünde onun göğsünde ağlarken uyuyakalmıştım ve o da beni yatağa taşıyarak bana sığınmıştı.
Üzerime attığı kolları uyanmasını önemsemeden sertçe ittim. Ağlamaktan gözlerim şişmişti ve etrafı bulanık görüyordum. Yataktan inerek dolabın kapaklarını açtım ve elime gelen tüm kıyafetleri dün tatil için çıkarttığım bavula doldurdum.
"Elvin..." Sıkıca örttüm dudaklarımı, tek bir kelime dahi etmemek için sıktım kendimi. Susacaktım, susacaktım ve kendi vicdanı onu kemirecekti. Mahvedecekti ve her gün yaptığı şeyin acısıyla yüzleşecekti aynada.
"Abim bir dinle beni." Makyaj masasındaki eşyaları doldurdum çantama sertçe. Kulaklarımı tıkamak istiyordum onun sesine. Arkamdan yaklaşan adımlarla kolumu tuttuğumda sertçe çektim kendime kolumu ve uzaklaştım ona bakmadan. Odadaki eşyalarımı topluyor olmam onu telaşlandırmış olacak ki kollarımdan tutup ona bakmam için kendine çevirdi beni.
"Özür dilerim." Israrla ona bakmadan çevirdim yüzümü. Ne kadar çabalarsam çabalayayım o beni bırakmadan kollarının arasından çıkamayacaktım. Bakmadım gözlerine, değmedi gözlerim yüzüne. Bir eli çeneme gidip beni kendine çevirdiğinde dahi dokunmadı harelerim kirli harelerine.
"Elvin sana yalvarırım bak gözlerime." Elleri güçsüzleştiğinden çektim hemen kendimi ve bavulun başına gittim. Sert hareketlerle fermuarını çekip kapattığımda arkamdaki bedenini hissediyordum.
"Nereye gideceksin? Gitme bir yere. Benden rahatsız oluyorsan şuan çıkarım evden ama sen kal. Elvin nereye, niye kaldırıyorsun tüm eşyalarını?" Dünden kalma kıyafetlerime baktım, hepsi kırış kırış olmuşlardı ancak tek bir saniye bile burada kalmak istemiyordum. Yol üstünde bir yerde değiştirir öyle devam ederdim. Bavulu sürükleyerek çıkardığımda önüme geçti abim. Gözlerine baktım son defa.
"Bırak." diye mırıldandım ağlamaktan çatlamış sesimle. "Bırak peşimi gideceğim." Çaresizce baktı bana, güldüm onun bu çaresizliğine. Beni çaresizliğe mahkum etmiş bu adamın hareleri o kadar pisti ki artık, eskiden huzuru bulduğum bu gözler öfkeden başka bir şey vermiyordu artık bana.
"Ne bekliyordun? Sen 2 yıl boyunca benim en yakın arkadaşımı becerirken, onunla sevgili olmuşken ve benden gizli aşk oyunları oynarken sizi tebrik edeceğimi falan mı?" daha çok güldüm bu sefer. Bana delirmişim gibi bakıyordu. Bilmem belki de gerçekten delirmiştim çünkü karşımdaki bu adam artık o kadar yabancıydı ki bana, tanıyamıyordum. Ağzını açıp bir şey söyleyecekmiş gibi olduğunda onu susturarak devam ettim sözlerime.
"Dün benim doğum günümdü abi. Sandım ki bana sürpriz yapıyorsun, unuttum numarası yapıp akşam kutlayacaksın sandım inanabiliyor musun?" Gözlerim doldu, acı acı güldüm söylediklerime. "Doğum günümün bitmesine 2 saat kala anladım ki unutmuşsun, eve gelip sana bunun için küsecektim. Ama içten içe dedim ki benim abim şu sıralar çok çalışıyor, kafasını işten kaldıramıyor, normal unutması. Sana kırıldım ama affedecektim seni biliyor musun?" Söylediklerimle gözleri doldu ve başını çevirdi onu görmeyeyim diye. Çenemden akan yaşlarla ağladığımı fark ederken elimin tersiyle sildim tüm yaşları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kalbin, esareleri
Teen FictionBir mezar açtım kalbime, içine iki ruhu koydum ve üstünü kapattım ama nafile. Biliyordum ki kalbimde ne kadar öldürürsem öldüreyim zihnimde hep yaşamaya devam edeceklerdi. Bana yaşattıkları bu acı hep taze kalacaktı ve ateşi hiç bir zaman sönmeyecek...