"of san ya. nerede kaldı bunlar?"meraktan çatlamak üzere olan wooyoung, kendi etrafında deli gibi dönüyor ve kendi kendine konuşuyordu. san ise sadece sabır diliyordu. kapının çalmasıyla dönmeyi kesip olduğu yerde birkaç saniye durdu heyecanlı beden. hemen kapıya doğru yöneldi. kapıyı açtığında ellerinde bir sürü poşetlerle arkadaşlarının geldiğini gördü.
"çekil çekil. kollarım koptu. en ağırlarını bana verdi götler."
mingi kendini içeri atıp elindeki poşetleri bir kenara koydu. ellerini açıp kapatarak kollarına masaj yaptı.
"sen değil miydin 'benim kaslarım dururken sizin gibi zarganalar taşıyamaz bu poşetleri' diye konuşan?"
mingi, yunho'nun dediklerinden sonra tavanı incelemeye başlayıp sanki kendine denilmemişcesine tepkisiz kaldı. diğerleri de poşetleri diğer poşetlerin yanına koyarak içeri geçti.
"ee nasılsınız? biraz daha iyi gördük sizi sanki."
"wooyoung iyi de biraz daha gelmeseniz ben çok kötü olacaktım hwa."
herkes bakışlarını wooyoung'a döndürüp meraklı bakışlarla bakmaya başlamıştı. wooyoung ise gayet sakin ve şirin bir şekilde gülümseyerek oturuyordu. bunu fark eden san uyarır dille, sahte sinirli bir şekilde konuştu.
"hiç bakmayın böyle durduğuna. yemin ederim kafamdaki bütün hücreleri tek tek şişirdi. bir insan meraktan bu kadar delirir mi? delirdi işte."
"bu daha görünen tarafı. sen daha nelerle karşılaşacaksın bir bilsen."
san, hongjoong'un dediklerine gözlerini pörtleterek karşılık verdikten sonra wooyoung'a çevirdi bakışlarını.
"ne demek bunun daha da fazlası var?"
"ne yani ben gelemem mi böyle şeylere diyorsun?"
konunun başka yerlere gideceğini anlayan yeosang oturduğu koltuktan ayaklandı ve dikkatleri kendi üzerine topladı. boğazını temizleyip poşetlerin olduğu yeri eliyle işaret ederek konuştu.
"poşetleri açalım hadi. ayarlayalım her şeyi. sonra oturur film izleriz yiyip içerken. kalkın hadi."
"yeo doğru söylüyor hadi kalkalım."
herkes ayağa kalktıktan sonra hepsi birer tane poşet alıp mutfağa gitti. wooyoung yürürken ensesinden öpüldüğünü hissetmesiyle başını hafif çevirerek arkasına baktı. baktığında ise san'ın göz kırpıp yanından geçerek mutfağa girdiğini gördü. kendisi de gülerek arkasından mutfağa girdi.
"ben çıkıyorum ya. şimdi bir sakatlık olur. başıma kalmasın."
söylenerek mutfaktan çıkan mingi'nin arkasından yunho'da çıkmıştı.
"koca bebekle içeriyi ayarlayalım biz de."
tezgaha önü dönük olan san elindeki ramen kutularını çıkartıp hazır hâle getirmekle uğraşıyordu. wooyoung yavaşça yaklaşıp belinden sıkıca sarılıp kafasını san'ın yüzünü görecek kadar öne doğru uzattı. elinin altındaki baklavaları çok net hissediyordu. yaptığı harekete sırıtan ama istifini hiç bozmayan san, önündekilerle uğraşmaya devam ediyordu. yaramaz beden san'ın yanağına uzun bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi.
"oha. resmen porno çekiyorlar mutfağın ortasında. tezgâh fanteziniz mi var yoksa?"
seonghwa'nın yalandan abartılı imalarına gülmüştü ikisi de. wooyoung kafasını ve bakışlarını seonghwa'ya çevirerek karşılık verdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVER ~ woosan
Teen Fiction"geldin." "birbirimize her şeye rağmen demedik mi san?" {texting•düz yazı} {woosan•seongjoong•yungi•jongsang}