oysa güneş uzakta değildi , tenimi yakıyordu sıcağı
oysa ben üşüyordum sonumu düşlüyordum
gördüm göreceğimi
duymayı istedim ve duydum hiddeti
savrulmasını özlerim belki saçlarımın rüzgarla
dalga seslerini yosun kokusunu özlerim belki
ancak o kadar
ay doğardı her gece
yıldızlar ölmüştü ve gülümsüyordu geceye
tek duyduğum savaşın narasıydı oysa
nehirler akıyordu her yöne
doğu , batı , kuzey ve güney
benim bir yönüm yoktu
dönüyordum kendi yörüngemde
kopmuştum bir ağaç dalından savruluyordum sonbaharcasına
ayakları çıplaktı
teni yanık
süzülüyordu rüzgar saçının kıvrımlarından
o ise şaşkın
bakıyordu hem aya hem güneşe
kıyamet diyordu bana kıyamet ...
muhtemelen geliyordur o şimdi
kış bitti tutsaklık bitti
biz yazın çocuklarıyız
ateşle oynar yangınlar başlatırız
yanar toprak yanar susuz kalmış deniz
buz kesen her şey erir bize akar
biz doğa gibi çeker alırız onların nefesini
muhtemelen geliyordur o şimdi
şarkılar tutmuştur
gülümsemiştir sabaha
çayını içmiş uyanmakla uyanmamak arasındadır şimdi
yaz geldi
yazın çocukları aşk şarkılarına başladı
ve aslan bir kez daha yenilmeden gerinip kükredi
yaz geldi oda geliyordur
muhtemelen ateşi almıştır eline yakacak beni de kendini de
ateşin çocukları güneşin varlılığını hissetti uyandılar
aşk ateşini getiriyorlar muhtemelen
yeni bir ruhun şerefine için şarap sadece sarhoş eder insanı ayıldığında bilecek değişen hiç bir şey olmadığını