7- 「Amerika」

42 1 0
                                    

     Sonra ne oldu dersiniz? Federal Almanya uykusundan uyandı. Uyanır uyanmaz kan ter içinde yataktan doğruldu. Başı dönüyor gibi hissetti. Kısa bir süre sonra kendine geldi ve karşısındaki kapıya bakarak gördüğü şeylerin rüya olduğuna hayret ediyordu. Tüh ya, hepsi bir rüyaymış. Gerçi ne bekleyebilirdi ki Federal Almanya? Gördüğü şeyler zaten mantık hatalarından oluşuyordu. Zaten rüyalar mantık hatalarından oluşur ki. Ancak bir şekilde o gördüğümüz rüyanın rüya olduğunu o anda anlayamıyoruz. Uyandığımızda anlıyoruz. Dolayısıyla Almanya rüya aleminde mantık dışı hareketler yapsa bile rüyada olduğu için mantık olarak ona mantıklı geliyordu. Almanya'nın sinir olduğu da buydu işte. Rüyalarını bir şekilde kontrol etmek ve rüyalarında mantıklı şeyler görmek istiyordu. Yok uçan arabayla uzaya çıkmak, yok babasıyla birlikte gökkuşağı dolu diyarlara gitmek -ki rengarenk şeyler babasının ilgi duyacağı en son türdü- yok kardeşini kaçırılırken izlemek vesaire.

     Almanya bir an hızlıca kafasını iki yana çevirip 'Ben ne yapıyorum?' diye düşündü. 'Bence rüyalar hakkında bu kadar kafa yormamalıyım. Ne de olsa rüya işte, saçma sapan şeylerle dolu bir şey.' Yataktan kalktı, çoraplarını ve terliklerini giydi ve ardından odasından çıktı. Koridor üvey babasının yaptığı haşlanmış yumurtanın kokusu ile doluydu. Mutfağa geldiğinde, yemek pişiren üvey babasını sessizce izlemekten başka bir şey yapmadı. Amerika pişmiş yumurtayı Almanya'nın tabağına koymak için arkasına döndüğünde Almanya'nın sessiz, hatta kana susamış bir şizofreni anımsatan bakışlarıyla karşılaştı. Amerika bu bakıştan oldukça rahatsız olmuştu. Rahatsızlığını gizlemeye çalışarak "Geç, otur Almanya." dedi. "Ben de yemeğini pişirdikten sonra seni çağıracaktım."

     Almanya hiçbir şey demeden yerine oturdu. O sırada üvey babası yumurtasını koymuştu. Almanya sanki bir şeyler düşünürcesine, sıcaktan buharı çıkan yumurtaya bakıyordu. Aklı halen gördüğü rüyadaydı. Amerika onun karşısına oturmuş, samimi olmayan bir tebessümle Almanya'ya bakıyordu. Almanya'nın bir konuşma başlatmasını bekliyordu. Halbuki Almanya sadece yumurtayla bakışıyordu. Amerika dayanamayıp sessizliği bozdu.

     "Ee, nasıl uyandın, Almanya?" diye sordu. "Normalde ben seni kaldırmadan uyanamazsın."

     Almanya başını kaldırdı, cevap vermeden önce Amerika'ya, onu tehdit edermiş gibi baktı. Sonra "Bir rüya gördüm de öyle uyandım." dedi.

     "Ne rüya gördün?" dedi Amerika merakla.

     Almanya çekinerek "Şey... hoşlanacağını zannetmiyorum." dedi.

     "Hadi ya, söylesene, ne olacak?" dedi Amerika, hiç olmadığı kadar samimiyetsiz davranarak. "Sen söyledikten sonra hoşlanıp hoşlanmadığım anlaşılır."

     "Babamı gördüm." diye cevap verdi Almanya. "Babam, evet. Gerçek babam, sen değilsin yani."

     Yüzüne bakılacak olursa Amerika bu cevaptan gerçekten hoşlanmamıştı. Bir anda renk değiştirdi. "Anlat bakalım nasıl bir rüyaymış." dedi.

     Almanya anlatmaya başladı. "Önce, bırak dünyayı evrenin neresinde olduğu hakkında hiçbir fikrim olmadığı, çimenin olduğu ve güneşin pırıl pırıl parladığı bir yerdeydim. Orada ağaç vardı ama taş çatlasın üç tane. Yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm. Sonra bir ev gördüm. Öz büyükbabamın eviydi bu. Büyükbabam eve geliyordu, ama yaralı bir şekilde. O eve girdi, ben de girdim o sırada. Bu arada kimseye gözükmüyorum çünkü rüyada muhtemelen zaman yolculuğu falan yapıyordum, neyse. Büyükbabamın ne dediğini tam olarak hatırlamıyorum fakat çocuklarına -yani babama ve halama- ölüm vaktinin geldiğinden bahsediyordu. Yanlış hatırlamıyorsam bir de ülkeyi artık halamın yöneteceğini söylemişti. Babam da buna sinirlendi ve karşı çıktı. Halam da ona ters bir şey demişti, ne dediğini hatırlamıyorum. Sonra büyükbabam yere yığıldı. Adamcağız çoktan ölmüştü. Halam da üzüntüden büyükbabamın önünde oturup ağlamaya başladı. Babamın umurunda değildi. Sonrasını pek hatırlamıyorum ama garip garip şeyler oldu. Babam ve halam birkaç laf atışmasından sonra Babam çekti gitti evden. Ben de onun peşinden yürüdüm. Babam öfkesinden öyle şeyler söylüyordu ki, ben bile anlamadım. Söylediği kadarıyla ailesi ona baskı uygulamış, çocukluk arkadaşı olan biri -ki onun kim olduğunu kendisi bile hatırlamıyordu- ondan daha iyiymiş falan. Sonra babam biri onun büyükbabasına -yani Prusya'ya- bir laf ettiğini zannetti, çünkü o bir şizofren. Ondan sonra uyandım. Hepsi bu." Anlatmasını bitirir bitirmez başını öne eğdi çünkü çok utanmıştı. İkizi hariç herhangi birine gördüğü rüyasını anlatmaktan çok utanırdı.

     Amerika "Ne saçma bir rüyaymış ya..." diye mırıldandı. "Gerçi zaten her rüya saçmadır ki."

     Almanya bir şey demedi. Utancı halen gitmemişti. Utancını gidermek amacıyla çatalını alıp yumurtanın bir kısmını böldü ve çatalıyla saplayıp ağzına götürdü. Bu sırada üvey babası, Alman İmparatorluğu'nun adını (dolaylı olarak) duyduğu için biraz öfkelenmişti. O da öfkesini yatıştırmak için Almanya'ya "Fark ettin mi, benim önümde yemek yok." diyerek konuyu değiştirdi.

     Almanya kafasını kaldırdı ve "Fark etmedim, yemek yiyip yememen çok da umurumda olmuyor." dedi, sanki laf sokarmışçasına. "Neden yok? Aç kalmayı mı düşünüyorsun baba?"

     Amerika "Hayır, hayır, öyle değil!" diye cevap verdi sırıtarak. "Demek istediğim, sen uyanmadan bir saat önce uyanıyorum çünkü bir şey yapmam lazım. Hani benden önce veya benim uyandığım vakitte uyanırsan bil diye söyleyeyim."

     Almanya "Tamam." dedi. Bu üvey babası gerçekten son zamanlarda bir garip davranıyordu. Bu hareketleri bir çocuk yapsa anlardı. Ama aynısını bir yetişkin yapınca ona çok garip geliyordu. Ne vardı ki bu kadar saçma sapan şeyleri konuşmaya? Yoksa üvey babası Almanya'dan bir şey mi saklıyordu?

     Almanya kafasını kaldırıp "Baba," dedi. "sen benden bir şey mi saklıyorsun?"

     Amerika bir anda Almanya'ya, sanki ondan tiksiniyormuş gibi bakarak "Hayır." diye cevap verdi.

     "Yoksa birden fazla şey mi saklıyorsun?" Almanya iyice şüphelenmeye başladı.

     Amerika bir tık sesini yükselterek "Ne demeye çalışıyorsun?" dedi gerçekten sinirlenerek. "Senden bir şey saklayacak halim yok ya."

     Almanya bir tık saçmalayıp "Ben uyanmadan iki saat önce Sovyetler Birliği ile görüşüp ikizime bir şey yapmayı planlamıyorsun, değil mi?"

     Amerika "Hayır, saçmalama! Niye öyle bir şey yapayım? Ayrıca o adamın adını bir daha anmamanı uyarmıştım, unuttun herhalde diye hatırlatayım dedim. Sen bugün tersinden mi kalktın?"

     Almanya "Hayır." dedi.

     Amerika "O zaman niye böyle davranıyorsun?" diye sordu, Almanya'nın böyle davranmasına gerçekten bir anlam veremiyordu.

     Almanya "Bu düşüncelerim her zaman vardı, bu sabah kalktığımda oluşmuş bir şey değil. Sadece içimde tutuyordum, hepsi bu." diye cevap verdi sakinliğini koruyarak.

     Amerika bu cevaba bir şey diyemedi. Hayatında ilk defa on iki yaşında bir ülkeden korkmuştu. Onu korkutan yaşına göre davranmaması değildi. Başka bir şeydi. Almanya'nın genleriyle alakalı bir şey.

「Genetik」 - 『Countryhumans』Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin