8-「Aynadaki Ülke」

36 1 0
                                    

1948

     Aradan üç yıl geçti. Federal Almanya artık kendi başına yaşayabilirdi. On beşinci doğum gününden sonra üvey babasına söyleyip o evden ayrıldı. Berlin'e taşındı. Orada küçük ama şirin bir ev aldı ve orada yaşamaya başladı. Bu üç yıllık üvey babasının evinde yaşama süreci ona bıkkınlık hissi veriyordu. 'Bir an önce eğitimimi tamamlasam da bu evi terk etsem.' diye düşünüyordu devamlı.

     Sık sık aklına öz babası yaşadığı zamanki ikiziyle olan mutlu hayatı geliyordu. Birlikte dışarı çıkıp su savaşı yapmalar, kış vakti beraber kardan adam yapmak ya da birbirlerine kar topu fırlatmak, beraber resim çizmek, babalarını izleyip ondan yemek yapmayı öğrenmek gibi anılar. Bazense ikiziyle birlikte babasının hoşuna gitmeyeceği bazı sakarlıklar yapardı. En çok da ikizi yapardı. Bunları düşündükçe, şu anki yaşamın ne kadar sıkıcı olduğunu anladı. Nadiren de olsa aklından "Bazı savaşlar kardeşleri birbirinden ayırır." diye bir söz geçiyordu. Bu sözü başkasından mı duymuştu yoksa kendi kafasında uydurduğu bir söz müydü, bilmiyordu. Ama bildiği bir şey varsa o da bu sözün çok doğru olduğuydu.

     Ayrıca bu üç yıllık süreçte aynı zamanda sürekli öz babası hakkında rüyalar görüyordu. Ama bu, Nazi Almanyası hayatta olduğu süresindeki gördüğü rüyalara benzemiyordu. Rüyalarında babası sürekli garip ve korkunç şeyler yapıyordu. Bazen aynaya bakarak kendi kendine, daha doğrusu şizofreni dünyasında gördüğü varlıklarla konuşuyordu. Kendisine olan nefretini anlatıyor, hayali arkadaşlarına kendisinin yanında oldukları için onlara teşekkür ediyordu. Bazen Alman İmparatorluğu'ndan çok feci dayaklar yiyordu. Bazen Federal Almanya, öz babasının hayal dünyasına yolculuk yapıyordu. Bazen Nazi Almanyası, Federal Almanya'nın konuşurken bayağı keyif aldığı Faşist İtalya'yı azarlıyordu. Bazense -ki bu en iğrenç verici olanı- Nazi Almanyası, Sovyetler Birliği'nin ölü bedenini kemiriyordu. Ama kemirmek ne kelime. Bir de kör gözünü yiyordu! Almanya ne zaman bu tarz rüyalardan uyansa 'Ne iğrenç bir rüyaydı.' , 'Babam ne iğrenç şeyler yaptı bu rüyada.' diye homurdanıyordu. Rüyada çoğu şeyi hatırlamıyordu, ama bazı iğrenç kısımları sanki gerçekten yaşamış gibi hatırlıyordu.

     Ayrıca, artık ara sıra Doğu ile görüşebiliyordu.

____________________________________

12 Ağustos 1961

     İşte, günlerden bir gün, yine ailesiyle alakalı bir rüya gördü. Ancak bu sefer öz babasını görmemişti. Başka birilerini görmüştü.

     Rüyasında Federal Almanya, ormanlık bir alandaydı. Burası ona sanki daha önceden gelmiş de neresi olduğunu hatırlayamıyormuş hissiyatını veriyordu. Almanya, ikiziyle birlikte babasının onları götürdüğü birçok ormanı hatırlıyordu ama, burayı hatırlamıyordu. Belki de burası başka bir topraktı. Önünde, kendisine çok bahsedilen Prusya Krallığı vardı. 1.83 boyunda, kısa, gür ve siyah saçlı, kapkara gözlü, Almanya'nın gözüne çekici gelen asker üniforması giyen bir ülkeydi. Boynunun biraz altında demir haç* işareti vardı. Ayrıca, Prusya'nın sağ gözü, üzerinde kara kartal sembolü olan bir göz bandıyla kapatılmıştı. Almanya Prusya'nın dış görünüşünden oldukça etkilenmişi. Babasının bahsettiği gibi, gerçekten de yakışıklı ve karizmatik bir ülkeymiş. 'Sülalemdeki herkesin ayrı bir karizması var herhalde.' diye düşündü. Prusya o anda, Almanya'nın olduğu yöne doğru yürüyordu. Almanya, 'Bu adam nereye gidiyor?' diye anlamak için arkasını döndü. Evine gidiyordu. Hem de iki katlı, büyük, koyu ahşap evine. Almanya, Prusya'nın arkasından doğru yürüdü.

     İkisi de içeri girdi. Almanya, ağzı açık bir şekilde evin her tarafına baktı Evin sadece dışı değil, içi de muhteşemdi. Mor koltuklar, geleneksel Alman halıları, çevresi altın renkle donatılmış çerçevelerdeki Prusya ve annesinin fotoğrafları, Almanya'nın epey ilgisini çekiyordu. Yine de, büyük büyükbabası Prusya'yı takip etmeyi unutmamıştı.

「Genetik」 - 『Countryhumans』Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin