kararlar
Bana verdiği hapı mutfak masasına oturmuş içiyorken Mauro az önce yediklerimizi topluyordu. Hapı içmek için zorla mideme birkaç lokma tıkdıktan sonra sadece onu izlemeye devam etmiştim. Çok temkinliydi, her adımına her dokunuşuna özen gösteriyordu. Beni kırılgan bir cam parçasıymışım gibi koruyordu.
Biçimli sırtını izlerken onunla ilgili düşüncelere dalmıştım. Uyumadan önce bahsettiği konuyu o kadar merak ediyordum ki. Bunların dışında ona karşı olan duygularımın yeniden kabardığını hissetmiştim, bir şekilde yine başarmıştı bunu.
Bedeni bana döndüğünde elimdeki boş bardağı da aldı. İşini bitirdiğinde tekrar bana dönmüştü. Ben ise hala onun beni bıraktığı yerde onu izliyordum. Bana yaklaştı, tek elini yanağıma götürünce istemsizce başım avcuna yaslandı.
"Nasıl hissediyorsun?" Boşlukta gibiydim. Ne yapacağımı bilmeden çırpınıyordum.
"Ne yapacağımı bilmiyorum artık Mauro." Göz göze iken konuştuğumda derin bir nefes verdi. İyice bana yaklaşıp beni kendine çektiğinde ona sarılmıştım. Bana iyi geliyordu, hem de öyle iyi geliyordu ki sanki ayrıldığımız gece sadece bir kabustan ibaretti.
Kollarım karnına sarılırken parmakları saçlarıma dolanmaya başlamıştı.
"Ne yapacağını bilmene gerek yok. Sadece izin ver yardım edeyim sana."
"Buna gerek-" Kafamı kaldırarak konuşmaya çalıştığımda beni daha çok sararak sözümü kesti.
"Tek başına kendine zarar verirsin. Biraz yanında kalayım, seni iyileştireyim. Sonrası senin kararın Laurel." Aklım hep konuşacağı konuya gidip duruyordu. O da bunu fark etmişti ki ben sormadan cevapladı.
"Barış gelir birazdan, geç uyudu o da. Birlikte oturur konuşuruz olur mu? Sen de biraz daha dinlenmiş olursun." Sürekli beni dinlendirme çabaları korkutmaya başlamıştı. Onu onayladığımda benden çekilip yüzüme baktı, her miliminde göz bebekleri gezdiriyordu.
Pişmandı. Kendini mi suçluyordu?
Pişmanlık, sevgiden sonra gözünden okuyabildiğim diğer duygu oldu.
"Çok zayıflamışsın." İç geçirerek konuşmasına yanıt verdim.
"Elime geleni yedim ki."
"Küçücük eline ne geldi ki? Kuş kadar miden var senin." Sitemindeki benzetmesi tatlı gelmişti ama dudağımın kenarları oynamadı.
"Gözünden okuyabiliyorum güldüğünü. Niye tutuyorsun?" Duraksadığımda bakışlarım boşluğa düştü.
"Tutma kendini lütfen." Gözlerimizi buluşturup ne demeye çalıştığını anlamaya çabaladım.
"Çok özledim."
İki kelime yetmişti kalbimin kanatlarını çırpmaya. Heyecanlandığım için ellerimi koyacak bir yer aramıştım. O ise içli içli bana bakmaya devam ediyordu, birazdan bayılabilirdim.
Bana yaklaşan kafasını burunlarımızın çarpmasıyla algıladım. Gözlerimi yumduğumda gelecek olanı bekledim.
Çalan zil sesi beni yerimden sıçrattığında aslında evin ne kadar sessiz olduğunu fark etmiştim. Benden uzaklaşmış fakat gözleri hala kapalıydı, içinden bir şeyler söylüyordu şu an.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
nautical | mauro icardi
Fanfiction''söylesene, hangi deniz hapsoldu gözlerine?'' nautical: deniz