hislere güven
♡
Evimin kapısına geldiğimde yüzümün nasıl olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Güneş doğalı saatler geçmişti, şehirde insanlar işlerine çoktan dönmüş hayat tekrar başlamıştı.
Kanın topladığını hissettiğim gözlerimi ovalarken üst kattaki pencerelere baktım. Her zamanki gibi sessiz ve ruhsuz gözüküyordu.
Saksıların altından çıkardığım anahtarla akşam çarptığım kapıyı açtım. Ne yapacağıma dair bir fikrim yoktu. İçeri adımlarımı attığımda bakmadan anahtarı kasesine fırlattım. Saçımı karıştırıp kafamı salladığımda rahat davranıyordum. Hepsinin işinin başında olduğundan adım gibi emindim. Yatak döşek hasta bile olsalar şirketin lojmanında kalır, o işi bitirmeden gelmezlerdi.
Onlar için her şeyden önce iş gelirdi. İşi olmayan insan güçsüzdü. Onlara göre işi olmayan insan kendi ayaklarının üstünde duramazdı ve herkesin durması gerekirdi. Herkes güçlü olmalıydı, çünkü güçsüzler dışlanırdı.
Güçsüz ne demekti?
Duygularını bastıramayan, kendi işi dışında hedefi olan, birinden yardım alan, emirlere boyun eğmeyen herkes güçsüzdü bu hayatta.
Güçlüler güçsüzlerden önemliydi.
Bana böyle öğretilmişti.
Elime verilen kağıt, ezberleyemediğim ölüm gibi diyet listesi, uymam gereken vücut ölçüleri, mideme kadar sıkılan korseli elbiseler...
Bunların birine baş kaldırırsan güçsüzsün. Çünkü güçlü olman için birilerine susman gerekir.
Yaş 21. Çocukluğunu yaşayamamış bir çocuk. Büyümek zorunda bırakılmış bir kadın.
Merdivenlerden odama çıktığımda içimden geldiğince davranmak istedim. Dolabımı açtığımda hüzünle kıyafetlerime baktım. Kendi tarzım hep askıların sonunda kalıyor, giymeme izin verilmiyordu.
Zamanında kendime aldığım ama bir kere giymemde ailemle kavga ettiğim elbiseme gitti elim. Boydan boya mini elbisenin kumaşını tuttum. Kafamda kombin ayarlamaya başladığımda bir saat sonra kendimi bir barın önünde buldum.
Denizin kayalıklarından kalktığımdan beri kalbimin üstünde bir fil ağırlığı vardı. Dalgalar tıpkı içimi rahatlatırcasına hırçınca kayalıklara vuruyordu. Hiçbir şey o dalgaların huzurunu vermemişti bana.
İçeriye girdiğimde benden daha özgür olan o insanlara baktım. Acaba benim gibi kafası, kalbi için buralara gelen var mıydı?
Bar taburesine oturup rastgele bir şeyler istediğimde kendi halinde olan insanları inceliyordum. Biraz düşününce buradakilerin beni tanıyıp tanımayacağı ihtimalini düşündüm. Chanel'in Türkiye'deki defilesinin 2 tanesine katılmış, fotoğraflarım boy boy gökdelenlere asılmıştı.
Kimsenin bu kafayla bunu fark etmeyeceğini düşünerek korkumu geride bıraktım. Elimdeki bardağı fondip yapıp gözlerimi sıktım.
Yasaklarım aklıma geldi. Lise mezuniyetimde arkadaşlarımla içtiğim tek bardak yüzünden 1 ay boyunca ağır bir diyet yapmak zorunda kalmıştım. Ağzıma acı bir gülümseme yerleştiğinde gözlerimi kaldırıp kırpmaya başladım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
nautical | mauro icardi
Fanfic''söylesene, hangi deniz hapsoldu gözlerine?'' nautical: deniz