pişmanlık
Saatlerin saatleri kovalamayı bırakmayan zamanlardaydık. Suların akması hiç bir zaman bu kadar uzun sürmemişti. Sanki dalgalar sıkışık zamanın içinde çırpındığı için vuruluyordu kayalıklara.
Sahi dalgalar ne zaman çırpınmayı bıraktı ki? Onların zamanı neydi? Rüzgarlar mıydı?
Sırtıma atılan battaniyenin verdiği his ile içim uyumaya başlamıştı. Kovalamaca oynayan saatlerin ardından Barış'ın balkonunda otururken buldum kendimi.
"Daha iyi misin?"
"İyiyim. Sağ ol, çok teşekkür ederim."
"Biraz daha teşekkür edersen kapının önüne atacağım seni."
Samimiyetine karşı zorla gülümsemeye çabalattırdım dudaklarımı. Bir süre sonra arayabileceğim tek kişinin o olduğunu fark etmiştim.
"Ben, yanlış anlama ama hiçbir şey anlamadım Laurel. Bana biraz daha düzgün anlatırsan yardım etmeye çalışırım."
Durup kelimelerimi seçmeye çalıştım. Ağlarken ona ne anlattığımı hatırlayamamıştım. Muhtemelen sadece aklını karıştırmıştım.
"Sana güvenebilir miyim?"
"Buna sen karar verirsin Laurel. Ben senin için en iyi arkadaş olabilirim."
Barış gerçekten çok iyi bir çocuktu. Ben geldiğimden beri bana yaklaşmadan sakinleştirmeye çalışıyordu. Rahatsız olmamı istemediğini fark etmiştim. Onun bu ince, düşünceli davranışlarını asla unutamayacaktım.
"Ben, ne yapacağımı bilmiyorum, düşününce aklıma gelen tek kişi sendin Barış."
"Aslında bir tık güvenimi okşamış olabilirsin. İnsanların da direkt aklına geldiğimi gösterir bu." Bir yandan sırtını dikleyip göğsünü germişti. Şapşal halleri bu halde beni gülümsetmeye yeterdi.
"Biz Mauro'yla şeyiz." Neydik?
"Nesiniz?"
"Şey."
"Ney?"
"Kelime bulmaca mı oynuyoruz kızım, söylesene nesiniz?" Durup gözlerine baktım, ne diyecektim?
"Bilmem ki." Far görmüş tavşan gibi bana bakıyordu şu an.
"Kızım ne demek bilmem?"
"Ya bilmiyorum Barış işte."
"Sevgili miydiniz?"
"Galiba." Hala aynı şekil bakarken ben masum masum ona bakıyordum. İçinden biraz sabır çektiğini fark ettim.
"Ya Barış, öyle deme. Bilmiyorum işte ne yapayım."
"Bir şey demiyorum, tamam bilmiyorsun."
"Ya o evli. O yüzden bilmiyorum." Anlar şekilde kafasını aşağı yukarı sallandırdığında bir şeyler düşünüyordu. Bir şey diyecek gibi bir hali vardı.
"Barış ne diyeceksin?"
"Nerden anladın kızım ya?" Ellerini yana açarak ettiği sitemle kıkırdamama engel olamadım, inanılmaz tatlı gözüküyordu.
"Kuyruğuna basılmış köpek gibi dönüyor çenen, belli olmadı mı sence?"
"Köpek mi dedin sen bana?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
nautical | mauro icardi
Fanfiction''söylesene, hangi deniz hapsoldu gözlerine?'' nautical: deniz