Ertesi gün...
İlahi bakış açısı
"Günaydın anne."
"Günaydın oğlum, hayırdır hazırlanmadan gelmişsin."
"Şimal duymadan seninle bir şey konuşmam gerek."
"Ne oldu oğlum? Şimal'le mi ilgili?"
"Hayır ama onun duymaması gerek. Biliyorsun bu aralar pek iyi değil. Daha kötü olmasını istemiyorum. Hilal'de, bazı anormallikler tespit ettik. O yüzden onu bugün hastaneye götüreceğiz. Okula gitmeyecek ama Şimal bunu bilmeyecek. Halledebilirsin, değil mi?"
"Hallederim oğlum. Ama ya olur da öğrenirse?.."
"Beni ara anne, ben hallederim."
"Tamam o zaman. Şimal'im etkilenmesin de..."
Hilal duyduklarıyla duraksadı. Olmayan enerjisi de çekilmiş gibi hissediyordu. Annesi onu hiç mi önemsemiyordu?
Hastanelerden deli gibi korkarken, şimdi hastaneye götürüleceğini öğrenmişti. Annesi yanında olsun istedi ama bunu isteyemezdi bile.
Olduğu yere mıhlanmış gibi kalakalmıştı. Kesinlikle hastaneye gitmek istemiyordu. Kendisine gelip bir yol bulmalıydı. Kaçmalıydı!
Silkelenip doğruldu. Hızlı ve sessiz adımlarla odasına geri döndü. Hızlıca üstünü değiştirip okul çantasına gerekli eşyaları koyup omzuna attı.
Kaçsaydı aramazlardı, sonuçta sevmiyorlardı; neden çabalasınlardı ki?..
Nasıl çıkacağını düşünürken zaten evde kimsenin umrunda olmadığı aklına gelmişti. Salonda kimse olmadığı müddetçe evden rahatça çıkabilirdi.
Birkaç dakika salonu gözetledikten sonra temkinli adımlarla odasından çıkıp salonu geçti. Kapıya ulaştığında ayakkabılarını alıp sessizce evden çıktı ve kapıyı kapattı. Ayakkabılarını giydikten sonra koşar adımlarla evden uzaklaşmaya başladı. Nihayet kendini güvende hissedecek kadar uzaklaştığında bir gülümseme peydah oldu yüzünde. Başarmıştı kaçmayı.
...
"Anne, Hilal yok."
"Nasıl yok? Her yere baktın mı?"
"Baktım, yok."
"Abi..."
Şamil, Şimal'in sesini duyduğunda arkasına döndü. Hafif puslu gözleriyle kendisine bakan kardeşine "Güzel kızım..." dedi ve iki büyük adımda yanına vardı.
"Hilal, bu sabah beni uyandırmadı. Gitmiş mi beni uyandırmadan, sabah sohbetimizi yapmadan? Nerede abi Hilal?"
Kardeşinin gözyaşı gözpınarlarından düştüğünde hızlıca gözyaşını silip kardeşine sarıldı.
"Ah! Ben tamamen unuttum. Bugün kutlama töreni olacaktı. Bu yüzden erken gideceklerdi. Tamamen aklımdan çıkmış! Seni de uyku düzeninin bozulmaması için uyandırmamıştır kızım."
Şimal abisinden ayrılırken annesine baktı. Annesi kendisine gülümseyip yanına geldi ve yanaklarına birer öpücük kondurdu. "Günaydın nur yüzlüm."
"Günaydın anneciğim."
"Hadi bakalım, git ve elini yüzünü yıka. Sofrada kızarmış göz olmayacak, kızarmış patates olacak!"
"Patates mi kızarttın?"
"Evet bir tanem. Hadi elini yüzünü yıka, abinle babanı çağır ve gel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Al. Ver.
WerewolfAbiler hikâyesi... Dört kardeşin en küçüğü, Hilal, onun hikâyesi bu. İki abisi, bir ablası, anne ve babası ile yaşadığı evden bir parça bu hikâye; Hilal'in hüzünleriyle harmanlanmış bir hikâye. Keyifli okumalar dilerim...