Şamil, duyduğu çığlık sesiyle ayağa kalktı. Kendisiyle birlikte ayağa kalkan kardeşine bakıp "Ben bakacağım güzel kızım. Otur sen." dedi.
"Abi..."
"Hadi kızım!" dedi kardeşini omuzlarından bastırarak. Şimal direnmeyerek oturduğunda hızlı adımlarla mutfağa geçti. Annesi de arkasından gelmişti.
Mutfakta iki büklüm olmuş ağlayan Hilal ve şaşkınlıkla ona bakan Halil'i gördüğünde etrafa baktı. Yerdeki çaydanlığı gördüğünde bakışları hızla Hilal'e döndü. Hilal'e doğru yürüyüp önüne geçtiğinde gördüğü görüntüyle afalladı. Koca çaydanlık Hilal'in üstüne devrilmişti!
"Bunu nasıl becerdin Hilal? Halıyı mahvetmişsin! Bu lekeyi sen çıkartacaksın!"
"Anne, şu an hiç sırası değil." dedi Şamil acıdan ağlayan Hilal'i kucaklarken. Kucakladığı gibi acı dolu bir inleme dudaklarından döküldü Hilal'in. Hızlı adımlarla mutfaktan çıktı. Hemen banyoya girip Hilal'i küvetin kenarına oturttu ve suyu ılık soğuk arası ayarlayıp fıskiyeyi üstüne tuttu. Hilal, sessizce ağlarken suyu biraz daha soğuttu. Yeteri kadar tuttuğunu düşündüğünde suyu kapatıp dikkatlice uzanarak Hilal'i kucağına aldı. Hilal sessizce "Üstün ıslanacak." dediğinde aklına Şimal'in bu hali geldi.
Ateşlenmişti yine bir gün. Düşüremeyince duşa sokmuştu küçük kardeşini. Kardeşi girmemek için direnince o da girmişti. Tam o esnada kardeşi ateşten tir tir titrerken aynen böyle demişti. "Üstün ıslanacak."
Yavaşça Hilal'i çamaşır makinesinin üstüne oturtup temiz havlulardan birini aldı ve Hilal'in üstüne sardı. Kızı kucaklayıp kendi odasına geçti. Hilal'i yatağa oturtup üstündeki havluyu açtı. "Bana nerelerine döküldüğünü gösterir misin?" dedi ılımlı ve yatıştırıcı ses tonuyla. Hilal başını olumsuz anlamda sallayıp "Çok yanıyor." diye sızlandığında "Biliyorum abim. Bakmam gerek. Müsaade et bana." dedi. Hilal başını olumsuz anlamda sallayınca "Hilal, bakmam gerek abiciğim. Sadece nereleriö
nin yandığını söylersen sadece oralarına bakabilirim." dedi."Karnım..."
Yavaşça Hilal'e doğru davranıp üstündeki lakosu tuttu. "Bakmam gerek, tamam mı?"
Yavaşça kıyafeti çıkarttı ve kenarıya koydu. Atletini de çıkarttığında Hilal üstünü sardı. Yavaşça kollarını tutup ayırdı ve kızın karnına baktı. Kıpkırmızıydı ve su toplamıştı.
Hilal'in karnına bakarak ağladığını fark edince nazicke Hilal'n çenesini tutup yavaşça kafasını kaldırarak yüzüne bakmasını sağladı. "Bir şey yok, sakin ol. Geçecek. Ben şimdi Halil abinden bir krem isteyeceğim. Onu düzenli süreceğiz ve geçecek, tamam mı?"
"A-Abi..."
"Efendim?"
"Bacaklarım... Bacaklarım da yandı."
"Tamam, tamam abin halledecek."
Hâlâ Halil'in arkasından gelmemesiyle sinirle nefesini verip telefonunu çıkarttı ve Halil'i aradı Şamil.
"Halil, annemle birilikte benim odama gelin; hemen."
Telefonu kapattıktan sonra ayaklanıp ilaçları reçete kağıdına yazdı ve kaşesini basıp imzasını attı. Tam o esnada kapı tıklatıldığında "Gel." dedi. İçeriye giren Halil ve annesine bakıp kağıdı Halil'e uzattı. "En yakın eczaneye gidip ilaçları alıyorsun."
Halil, gözleri Hilal'in üstüne kayarken başıyla onaylayıp kağıdı aldı.
Ya orada Şimal olsaydı, içinin ne kadar yanacağını tahmin bile edemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Al. Ver.
WerewolfAbiler hikâyesi... Dört kardeşin en küçüğü, Hilal, onun hikâyesi bu. İki abisi, bir ablası, anne ve babası ile yaşadığı evden bir parça bu hikâye; Hilal'in hüzünleriyle harmanlanmış bir hikâye. Keyifli okumalar dilerim...