Balkona çok çıkmadım bugün. Yataktan çok kalkmadım. Bir teyzeyle bir dede var. Ne zaman balkona çıksam onları görürüm. Ufak bir bahçede çalışıyorlar beraber. Geceleri bir kuş ötüyor sürekli. Onu dinliyorum. Minik bir şelale var, bir de onu duyuyorum. Müzik de dinlemiyorum pek. O da gürültü gibi geliyor.
Babam aradı sabah. "Kahve koy da içelim." dedi. Yataktan kalktım. Önce yerdeki kurumuş kanı temizledim hızlıca. Ardından kahve suyunu koydum. Babam geldi.
"Bütün hastaneler benim, nereye gidersen haberim olur." dedi.
Konuşmak isteyip istemediğimi sordu. Başımı salladım olumsuz anlamda. "Ben konuşabilir miyim?" dedi. Onayladım.
Babam da az konuştu. Anlamaya çalıştı. Anlamayacağını düşünerek anlatmadım. Birkaç kelime söylüyor sonra ikimiz de sessizliğe bürünüyorduk.
"Ben herkese seni anlatıyorum ama sen beni utandırdın." dedi.
Kızdım o an. Gözlerim doldu. Konuşmaya başladım.
"Baba önemli olan bu mu şu noktada? İnsanların ne düşündüğü mü?"
Babam kendini yanlış ifade ettiğini söyledi. Ben de anladım. Aslında sadece hayal kırıklığına uğramıştı.
"Hayatım boyunca hissettiğim hep bu oldu işte! Annem, ben birinci olursam gelip başımı okşar, öper ama biraz düşük not alayım, asar suratını kapıyı çarpar çıkar. Ben sırf bu yüzden eğer kusursuz olmazsam beni sevmeyeceğinize inandım ve bu sadece sizin için geçerli değil. İnsanlarlayken eğer onlardan daha bilgili değilsem beni sevmeyeceklerini düşündüm. Eğer herkesten üstün olmazsam kimsenin gözünde değerli olmayacağıma inandım. Bunu bilinçli olarak yapmadım."
Bilinçli olarak yapmamıştım çünkü yeni fark ediyordum bunun böyle olduğunu. Yeni anlıyordum yanımda benden daha bilgili biri olmasına neden katlanamadığımı.
Babam "Beni ara," dedi. "'Baba benim modum yerinde değil dertleşmek istiyorum.' demen yeterli."
Dizine yatırdı sonra beni. Biraz da orada ağladım. Saçlarımı okşadı. Her zaman yanımda olacağını, bunun asla değişmeyeceğini söyledi.
"Akşam tek kalma. İstersen sen gel istersen ben geleyim. Kahve içelim sohbet ederiz." dedi.
Sonra sarıldım yolcu ettim. Babam da ağlamaklı gibiydi.
Babam gittikten sonra getirdiği çikolatalardan yedim ağlaya ağlaya. Cihangir'in söyledikleri geldi aklıma:
"Bilgeciğim, sana müthiş bir özgürlük tanımışlar ve seni izliyorlar bundan emin olabilirsin. Başarılı olup olmayacağını izliyorlar ve sen başarısız oluyorsun şu anda."
Babam tam olarak bunu onaylayan bir şeyler söyledi. Beni gözlemlediğini söyledi. Tedaviye başladıktan sonraki iki hafta kadar iyiydim.
"Tamam artık bu kız yolunu buldu." diye düşünmüş.
Babamın benim hakkımda düşündüğünü fark etmeye başlamıştım son zamanlarda. Ancak bu kadar ince düşündüğünü bilmiyordum.
"Baba," dedim bir ara. "Ben hırçın bir çocuk muydum?"
"Kuyruğuna basıldığında öyleydin. Hiç dayak yiyeceğim falan diye de düşünmezdin. Ama onun dışında öyle değildin."
Babam bu konuya dair kendinin ve annemin bana benzerliklerini anlattı.
"Nereden çıktı?" diye sordu.
"Ne bileyim, hep huysuz bir çocukmuşum gibi hissediyorum." dedim.
Anneme de sormuştum bunu. O da öyle olmadığımı söylemişti, babam da öyle olmadığımı söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lacivertin Günlüğü
Random"İnsanlığımızı, ahlakımızı, dünyayı çok uzun zaman önce yok ettik. Hissediyorum. Şimdi sıra anılarımızda ve hayallerimizde. Kafamızın içini süsleyen tüm bildiklerimizde. Her geçen saniye eksiliyorlar. Çok geç olmadan yazmalısın." -Hakan Günday/ Kiny...