13.21
Dün biraz umutla doldu içim. Kendimi birinci sınıfa yeniden başlamış gibi hissettim. Daha önce hiç muhabbet kurmadığım insanlarla konuşuyorum. Herkes beni tebrik ediyor. "Bize ilham oldun." diyorlar. Instagram'da sürekli birileri takip ediyor.
"Yeni bir başlangıç" diye düşünüyorum. "Belki de yeni bir hayat başlıyordur."
Sonra büfeye yürüyorum. Yol kenarında çiçekleri fark ediyorum. Arada bir göğe bakıyorum. Uzun zamandır dikkatli bakmadığım dünyayı izliyorum yeniden. Uzun zamandır siyah beyaz olan dünyam biraz renkleniyor.
Akşam yine bir ağırlık çöküyor üstüme. Ali geliyor aklıma. Düşünmemeye çalışıyorum. Hazal gelince biraz gülüşüyoruz.
Ağlamadan uykuya dalıyorum.
Sabah koro grubunun bildirim sesine uyandım ancak gözlerimi açmak istemedim. Ali vardı rüyamda ancak rüyayı hatırlamıyorum. Sadece orada mutluyduk. O yüzden uyanmak, yanından ayrılmak istemedim.
Uyandım yine de. Kahvaltı ettim. Bir süre daha yatakta oyalandım. Ardından kahve almaya kalktım. Balkona çıktım. Kelebekleri fark ettim sonra. Yedinci kattan, aşağıdaki sazlığın üzerinde uçuşan bir sürü beyaz kelebeği gördüm. Ötüşen serçeleri dinledim.
Yine biraz fark ettim dünyayı.Akşam uzun bir aradan sonra salona gittim. Hâlâ beslenmemi düzene koymadığımdan ve tabii ki verdiğim aradan kaynaklı epey güçsüzleşmiştim. Yine de salonu görmek heyecanlandırdı beni. Özlemişim.
Eve gitmek istemedim çıkışta. Biraz oturup sohbet etmek, kahve içmek istedim. Tuğba'ya mesaj attım. Telefonu bozulmuş, ulaşamadım. Akşam bilgisayardan yazdı bana.
Bir şekilde evdeydim. Muhammet'e yazayım dedim. Arkadaşlarına sözü olduğunu ertesi gün görülebileceği izi söyledi önce. Ardından erken kalkarsa bugün de görülebileceği izi söyledi.
Saat 11.30 civarı tekrar yazdı. Arkadaşlarının yanından kalkmış. Ben de çoktan pijamalarımı giymiş yavaştan yatağa girmeye hazırlanıyordum. Yine de buluşmak istedi Muhammet. Benim de içimden geldi, çıktık dışarı.
Evin önünden aldı beni. Arabanın dışında ayakta bekliyordu. Elini uzattı ben yaklaşırken. Bense sarıldım. Kafeler sokağına gittik sonra. Muhammet arabayı kullanırken bile gözlerime bakmaya çalışıyordu. Heyecanı her hâlinden belliydi.
Şansımıza kafeler 01.00'da kapatıyormuş. Geçip birer kahve aldık. Muhammed'in sesi duyulmadığından kahveyi ısmarlamak istediğini üçüncü söyleyişinde anlayabildim.
Ali'nin elimden çubuk kraker paketini çektiği an geldi aklıma."Yok yok onu da ver ben öderim."
Güzelce sohbet ettik sonra. Eğlenceliydi. Kafe kapanırken kalktık. Beni tekrar eve bıraktı. İnmek istedi yolcu etmek için. Ben arabada sarıldım. Yanaklarımdan öptü o da.
İndiğimde çok sorguladım her şeyi. Yanağımdan bile olsa ilk defa bir erkek öpüyordu beni. "Nasıl bir şey hissetmem?" diye düşündüm. Ağabeyim yanaklarımı öptüğünde bile daha çok heyecanlanıyorum.
Ardından yine Ali'yle olan o gece geldi aklıma. Kafeler kapandığı için arka sokaktaki parka gidişimiz, askeri kimliğini gösterirken ki gururlu ifadesi, gülüştüklerimiz ve en son arabada kollarını açıp bana sarıldığında yüzümü çizen sakalları...
Yalnızca yüzünün yüzüme değmiş olmasının üzerimde saatlerce tesiri olmuş bir adamdan sonra öptüğünde bile etkilenmediği biriyle yetinebilecek miydim gerçekten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lacivertin Günlüğü
De Todo"İnsanlığımızı, ahlakımızı, dünyayı çok uzun zaman önce yok ettik. Hissediyorum. Şimdi sıra anılarımızda ve hayallerimizde. Kafamızın içini süsleyen tüm bildiklerimizde. Her geçen saniye eksiliyorlar. Çok geç olmadan yazmalısın." -Hakan Günday/ Kiny...