25 Mayıs 2024

0 0 0
                                    

14.28

Bir şarkı açık.
"Bu şarkı senin için bir göğe bakma durağı.
Ey bana Nisan kızılı saçlarını aç hayat."
Telefonun ekranından bir kuşun yansımasını gördüm önce. Ardından göğe baktım, minik bir kuş uçtu yakınımdan.
Arabaların açılıp kapanan kapılarını, motorlarının sesini duydum.
Havanın hafif sıcaklığı ve ağaçların kokusu geliyor burnuma.
Ağzımda sigara tadı var, bulanık bir tat.

16.00

"Salondan içeri girdik, yeni bir dünyanın kapısı aralandı." diyor Harun Yılmaz.
Dokunduğumu hissettiğim ilk şey kavradığım demirin soğuğu oldu. Heyecanlandım epey. Nasıl özlemişim avuçlarımda eskiden nasırlarımın olduğu noktaların sızlayışını. Gurur duyardım nasırlarımla.
Bir süre sonra o kuşu duydum yine. Ali geldi aklıma. Ali'nin çok sevdiği mavi kuş... Çok gösterirdi onu, çok videosunu, fotoğrafını çekerdi.
Çok dalmamaya çalıştım Ali'ye. Kuş hâlâ oradaydı ama Ali yoktu sonuçta.

Spor çıkışında Muhammetle sözleşmiştik. Önce beni bekletmesine kızdım. Ardından onu beklediğim hâlde "Arkadaşlarınla son galiba, rahatsız etmeyeyim." demesine kızdım.
"Muhammet, ben bir süredir seni bekliyorum. Yalnız oturmak istemediğim için yanlarına uğradım. Eğer yemek yiyip geleceksen ben eve geçeceğim."
"Tamam geliyorum." dedi Muhammet.
Dikkati dağınıktı. Sesi bugün daha da zor duyuluyordu. Gözlerindeki o ışıl ışıl bakış yoktu. Pek memnun gibi değildi bu defa. Ben de memnun değildim. O kahve aldı ben de su aldım. Baristalara ne teşekkür ediyordu ne de konuşurken yüzlerine bakıyordu. Sohbetimiz de pek ilerlemedi bugün. Arından sarılıp ayrıldık. Bu defa rahatsız oldum. Sarılmak istememiştim.
Eve gittiğimde ya da akşam olduğunda yazmadı. İzine çıkacağını söyledi. On iki gün burada olmayacakmış.
"On iki gün... Ali gelmiş olacak." diye düşündüm. Çünkü Muhammetle ya da herhangi biriyle aramda bir şey olabilme ihtimali Ali'yi görmeyene kadarmış gibi geliyordu. Bu ihtimal de böylece ölmüş oldu.

26 Mayıs 00.19

Uzunca ağladım. Şimdi daha rahat hissediyorum. Ağlasam bile düşüncelerime inat makyajımla yatmadım. Kalktım, cilt bakımımı, el bakımımı yaptım. Dişlerimi fırçaladım. Yanıma suyumu alıp öyle geçtim yatağa.
O kuşu duydum sonra. Geceleri öten kuş... Sesi bir ıslık gibi. Huzur verici bir şarkı gibi. Yine akan suyun sesine karışıyordu ötüşen kuşların sesleri.
O gece geldi aklıma ama bu defa hatırlamamaya çalışarak def etmedim zihnimden. Sesten rahatsız olmadım.
"Aslında," dedim. "Ölmeden önce duyulan son ses olmak için çok güzel bir seçenek."
Güzel geldi o an. İntihar girişimimim acı bir olay olarak değil de dibi gördüğüm hâlde yeniden yaşamak için çırpınıyor oluşumla gurur duymamı sağlayan bir mesele olarak göründü gözüme.
Güçlü hissettim. Huzurlu...
Kendime baktıkça iyi hissettiğimi bildiğim için en çok bundan kaçmamaya çalışıyorum. Canım istemese de üşensem de kendime bakmamın kendime olan sevgimi göstermenin bir yolu olduğunun farkındayım. Başka insanlar hakkında "Gösterilmeyen sevginin kıymeti yoktur." derdim. Aslında aynı şey öz sevgimiz için de geçerli.

Lacivertin GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin