Bölüm 1

185 5 1
                                    

Bizim Darenle eskiden bir dans borcumuz kalmıştı, ikiz alevi mühürünü açtığım gün o borcu kapatmıştık. O gün Daren bana mezuniyet balosunda hafızamdan sildiği kısımları geri vermişti. Ben onunla ilk tanışmamızı hatırlamıştım. Gerçi o hafızamdan kendisini silmeğe çalışsa da, ben hafızamdan silemediği o mavi gözlerini günlerce aramıştım.

Şimdiyse bir dans borcumuz yoktu, kendimiz istediği için dans ediyorduk. Ve bu benim hayatımın en canalıcı dansıydı.

Tanrıçalar herşeyi herkese anlatmıştılar. Ve bana duyulan o saygı ve sevgi herkesin gözlerinde o kadar çabuk yok olmuştu ki, hatırlamak hala canımı acıtıyordu.
O an kimse kendisine ne olacağını düşünmedi. Bana zarar verirlerse, kendilerinin de ölebileceklerini umursamadan üzerime çullandılar.
Ve ben karşılık vermedim.
Çünkü, hakkım yoktu.
Günahların haklılık payı yoktu, olamazdı.
Ama ortakları olabilirdi.
Ve benim ortağım her zamanki gibi Daren olmuştu.
Ama artık sadece arkadaşım olan, ona olan aşkımı Arına itiraf ettiğim ve eski ikiz alevim olan Daren.
İkiz alevim değil

Günlerdir Ateş Krallığının gözcü kulesindeydim. Halk beni hoş karşılamadığı için gözlerine gözükmüyordum.
Ve Darenin... artık beni sarayda görmekten pek hoşlanmayacağını hissedince... zorlamadım.
Çünkü o kimseleri sarayına almağı sevmezdi.
Sadece ikiz alevini alırdı.
Ama şimdi sadece bir varisi vardı.
Ve o varis benim eski en yakın arkadaşımdı.
Olur da bir gün onun bu saraya girdiğini görürsem, dayanamam. İşte  beni bir tek bu öldürür.

Günler sonra Daren ilk kez ziyaretime gelmişti. Fakat Ateş Lordu bile odama girince üşüdü. Çünkü, artık duygularımı ve enerjimi kontrol edemiyordum. Dokunduğum her yer buza dönüşüyordu. Ayrıca titremelerim de artmıştı. Ve günlerdir tek yaptığım sesim duyulmasın diye etrafıma kalkan çekip hıçkıra-hıçkıra ağlamaktı. Çünkü artık güçlü görünmeğe, ya da güçlü olmağa ihtiyacım yoktu.
Benim sadece Kerberosun dediğini yapmamak, intihar etmemek için yaşamağa bir sebep bulmağa ihtiyacım vardı.

Ateş Lordu benimle sessizliği paylaşmış, sonra daha fazla dayanamayarak beni ayağa kaldırmıştı. Ve biz, dünyadaki gibi, ama bu sefer şarkı olmadan dans etmeğe başlamıştık.
Ve şimdi duygularımız yer değişmişti. Ben onun gözlerinde eski bir arkadaştım. O ise gözlerinde eğer kendime karşı tekrar küçek bir kıpırtı bulursam yaşama sebebimi de bulmuş olacağım aşkımdı.
Ve benim dans ederken tek hissetdiğim hem kendim için, hem de bu zamana kadar bu duyguyu Darene yaşattığım için hissettiğim acıydı.


Dansın sonlarına doğru Daren daha fazla bu sessizliğe dayanamamış olacak ki, "Nova"-dedi-"konuşmamız gerek"
- Hangi konuda? -safça sordum.
- Bu durum konusunda.
- Ben ortada bir durum görmüyorum-diyerek saf ayağına yatmağa devam ettim. O ise gözlerini devirdi.
- Hadi ama, Nova. Olmuyor böyle. Bir az konuşalım, olur mu?

Derin bir nefes verip -tamam- dedim-konuşalım.

Bir-birimize küçük bir mizah amaçlı referans yaparak ayrıldık. Ama sebebi gülmek değil, eskileri anmaktı. Daha sonra o sanki az önce hiçbir şey yaşanmamış gibi gidip koltuğa oturdu. Ve ben kalbime bir enkazı daha alıp yoluma devam ettim. Çünkü biliyordum, danslarımız da artık onun için hiçbir anlam ifade etmiyordu.

-Bak, çok solgun görünüyorsun- diye konuşmağa o başladı. - Ve odanın soğukluğundan anladığım kadarıyla sen de böyle hissediyorsun- buz gibi. Çok ağır şeyler yaşadın, yaşıyorsun ve yaşamağa devam edeceksin. Ve üzülerek söylüyorum ki, bu... hiç geçmeyecek. O yüzden bu acılarla yaşamaya alışmağa başlamalısın. Ve bunun için de ilk önce kendinle, duygularınla yüzleşmelisin. O yüzden bana doğruları söyle Nova. Nasılsın?

-Merak etme, iyiyim-dedim buruk bir tebessümle. Halbuki hiç iyi değildim. Her gün aynanın karşısında yalandan gülmeyi öğrenmeğe çalışmaktan, varisliğimi kendi özel hayatımdan daha ön planda tutmaktan bıkmıştım. Bunları ona söylemenin bir anlamı yoktu. Çünkü, dediği gibi, kendimle yüzleşmek yaşayabilmem için gerekliydi. Ama ben bunu istediğimden bile emin değildim.

Bütün bunlara, fedakarlıklarıma, yaşadığım zorluklara rağmen herkes bana kendimi yetersizmişim gibi hissettirmeğe devam ediyordu. Benden nefret ediyorlardı. Çünkü ben, hiç bir suçum olmasa da, günahkardım.

Daren de böyle hissetmişti, değil mi? Kendi krallığı tarafından lord olarak bile görülmemişti. Ben de bir varis olarak görülmüyordum artık. Daha iyi anlıyordum şimdilerde onu. Peki ben daha bir kaç aydır bu haldeyken o 100 yıl nasıl dayanmıştı?

Biz sadece yıldızlara yazılı diye onunla ikiz alevi değildik. Bizi yaşadıklarımız ruh ikizi yapmıştı. Şimdi tek bağı varisine olabilir. Ama Ayzer bu diyara geldiğinden beri hep sevilen olmuştu. Şükran duyulan, ilgi gösterilen. O bizi anlayamazdı ki. O Darenin asıl yüzünü benden çok göremez, onu benden çok sevemezdi ki. Hem Daren de onu sevemezdi, değil mi?

Çünkü, eğer bir zamanlar bana karşı gözlerinde gördüğüm o parıltıyı şimdi toprak varisine gösterirse, işte o zaman benden geriye kalan o mavi küçük nokta da gözkyüzünün boşluğunda savrulur, ışığını kaybedip evrenin sonsuz karanlığına karışırdı.

HGOİ 4 FANFICTIONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin