Yazarın anlatımıyla...Su Lordu, ifadesiz bir şekilde, odasının penceresinden dışarıyı izlemekle meşguldü. Öfkeli ya da gergin gözükmüyordu. Sanki, öylesine bir zamanmış gibi, gerçeklikten koparak zihnine sığınmıştı. Ama dışarıdan görünenin aksine, aklı sakin değildi. Durmadan türlü-türlü fikirler düşünüyordu. Kendine onlarca soru soruyor, bulamayacağını bilse de, cevaplarını arıyordu. Ve odanın buz tutucak derecede soğuk olması, içinde kopan fırtınaların şiddetini gösteriyordu.
Varisi, tanrıça kızıydı.
Bir asır ilmekte umutla beklediği, krallığını ve halkını kurtaracağını sandığı varisi, olmaması gerekendi.Varisi, lanetliydi.
Her ne kadar bu kelimeyi Novaya yakıştıramasa da, asırlardır onlara öğretilen buydu.Bir tanrıçanın çocuğu olamazdı. Olursa, bunun bedelini diyar öderdi.
Gelanın kızı olmuştu ve bunun bedelini Su Krallığı ödemişti.
Adım seslerini duyduğunda dönüp bakma gereği duymadı. Çünkü, onun dışında bu odaya sadece Nova ve nagueli girebilirdi.
Artık Nova yoktu. Ve onu anlayacak tek kişi, tam arkasında duruyordu.
- Halka bir açıklama yapmak zorundasın. Biliyorsun, değil mi? En azından bir müddet onları oyalayabilmek için.
Adalianın deniz kızlarına özgü beyaz teni yorgunluktan solmuştu. Saçları bir-birine karışmış, gözlerinin altı çökmüştü. Kendine bakmağı çok seven kadın, Novanın gidişiyle yaranacak kargaşayı önlemek ve savunma kalelerini güçlendirme işinin başında durmakla o kadar yorgun düşmüştü ki, zavallının aynaya bakacak zamanı ve takati bile kalmamıştı.
Su varisi gideli artık bir gün olmuştu. Krallıkta kimseden çıt çıkmıyordu. Dünkü karmaşadan sonra her kes Novanın öldüğüne ya da en azından bir süre ortadan kaybolduğuna inanmış olacak ki, öfkelerini şimdilik içlerine gömmeğe karar vermiştiler.
Bunun dışında arama çalışmalarını da sürdüyordular. Arın Novanın bedenini bulmağı emretmemişti. Ama halk kendisi buna o kadar meraklıydı ki, bütün gün çaylara ve göllere dalarak varisten bir parça aramış, ama hiçbir şey bulamamıştılar.
Adalia, halkın sadece bir süre sessiz kalacağını biliyordu. İlk şoku atlattıkları gibi gruplar halinde toplanacak ve belki de isyan kaldıracaktılar. Novanın ölüsünün ya da dirisinin bulunmasını isteyecek, bu olmazsa onu koruduğu için Arını suçlayacaklardı. O yüzden, Arın çıkıp onlara bu işin peşini bırakmayacağını, varisi bulacağını söylemeliydi.
Nova, Adalianın dostuydu. Ve deniz kızı onun infazını tabii ki istemezdi. Zaten öyle lanet saçmalıklarına da inanmazdı. Ve de tanrıçaların bir üstü Işık şehriydi ve Adalia, su varisinin oradan geldiğine inanıyordu. Yani, bu durumda tanrıçalar illada birisini lanetli saymak istiyordularsa, pekala kendilerine bu kelimeyi söyleyebilirdiler. Çünkü olan her şey Novanın değil, onların başının altından çıkmıştı.
Ama yalandan da olsa, Arın Novayı bulacağını ve gerekeni yapacağını söylemeliydi. Aksi takdirde, krallık yeni toparlanmağa başlamışken, lorda olan güven azalırdı ve savaşların yaklaştığı dönemde bu hiç iyi olmazdı.
Zavallı naguel, 2 gündür uyku uyumamış ve bütün olasılıkları hesaplayarak zihninde yapılması gerekenler listesi bile çıkartmıştı. Ama gel gör ki, bu sefer de Arınla konuşulmuyordu. Ulu Lord, Nova ortadan kaybolduktan sonra ağzını bile açmamıştı. Hiç bir şey yapmamış, sadece odasından çıkmamakla yetinmişti. Adalia her ne kadar hem lordu, hem de eski arkadaşı olan bu adamı anlamağa çalışsa da, artık gücü kalmamıştı. Ve Arının üzülmek gibi bir lüksü de yoktu. Hemen işleri eline almalıydı, aksi takdirde her şey daha da sarpa saracaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HGOİ 4 FANFICTION
FanficBu, Deliler ve Cellatların devamı sayılabilecek bir fanfictiondır. Hikaye gerçeği yansıtmamaktadır. Sadece Kabalın okuyucusuna ait bir kurgudur. Ve 4-cü kitapla ilgili en güçlü teoriler üzerine yazılmıştır.