4. Bölüm

2.1K 90 12
                                    

Aynı günün akşamı

Ustalar bütün gün çalıştıktan sonra akşam olduğunda artık mesailerini bitirip evlerine dağılmışlardı, ama çilekeş Bade'nin işi bitmiyordu tabii...

Salondaki duvarlardan birisi yıkılmıştı ve evden içeriye girildiğinde artık salon girişle birleşiyor ve eve daha da ferah bir görünüm veriyordu. Barış salondaki boydan boya olan camları beğenmediğini söylediği için onları da kenarları ahşap detaylı bir çerçeve ile değiştirmiştik.

Mutfakta ise iş daha karmaşık olmuştu ama yine de ustalar güzel iş çıkartmıştı. Dolaplar ve tezgah sökülmüştü, lavabo da bir tesisatçı yardımıyla su borularına zarar vermeden çıkartılmıştı. Ocağın ve fırının olduğu yere de elektrik kaçağı var mı diye bir kontrol yapılmıştı. Şu an orası biraz yıkık duruyordu ama bittiğinde güzel gözükecekti.

Girişteki kapı değiştirilmişti, önceden beyaz olan kapı yine ahşap desenli bir kapı ile değiştirilmişti ve eve biraz daha marjinal bir hava katmıştı.

Ben mutfak ve salondaki yaşanan değişikleri not alırken evde sadece ben kalmıştım, ya da ben öyle sanıyordum...

Ben salonda, kapıya sırtım dönük şekilde ayakta dururken ve tabletimden yapılanları ve yapılacakları not alırken arkamdan gelen ayak sesleri ile bakışlarımı oraya çevirdim. Barış tam karşımda durduğunda aramızdaki boy farkı yüzünden başımı hafifçe kaldırıp ona baktım.

"İşin bitmedi sanırsam?" diye sorduğunda başımı salladım.
Altında mavi bir jean vardı, üzerinde de su yeşili bir gömlek ve gömleğin yakasına astığı siyah güneş gözlükleri vardı. Dışarıdan gelmişti, hadi ya Bade, sen bu Sherlock olma işini çok abarttın.

"Yani sayılır, son birkaç ufak detayı not alıyordum..." diye mırıldandım. Başıyla beni onayladığında etrafa baktı, tadilat yapılırken evden çıkmıştı ve neler yaptığımızı görmemişti, bu yüzden yeni yeni inceleme fırsatı oluyordu.

Bakışları bana döndüğünde kısa bir süre bakışlarıyla beni süzdü, altımda siyah bir jean, üzerimde de kırmızı uzun kollu bir crop vardı, kotumla uyan ceketim de çantamın üzerinde koltuğunun üzerinde duruyordu.

O beni bakışlarıyla süzerken gerilmiştim, zaten kim bana bu şekilde baksa gerilirdim ama o bakınca sanki ayrı bir gerilmiştim.

"Sizden aslında çok ufak bir ricam olacaktı..." diye söze girdiğinde hafifçe başımı salladım.

"Elbette, buyrun?" dediğimde elini ensesine attı ve ensesini ovarken bakışlarını arkamdan bahçeye çevirdi, ve sonrasında tekrar bana baktı.

"Ben aslında köpeğim Pablo için de arka bahçeye bir kulübe yaptırmak istiyorum, ama sıradan küçücük bir köpek kulübesi de olsun istemiyorum. Fırat Bey'e söyleyecektim ama yoğunluğumdan dolayı aklımdan çıkmış. Size aklımdakini anlatsam yardımcı olabilir misiniz?" dediğinde hafifçe gülümsedim.

"Elbette Barış Bey, size yardımcı olabilmek için buradayım zaten ben. Aklınıza yeni bir fikir geldikçe, ve istekleriniz değiştikçe bana söylemekten lütfen çekinmeyin." dedim ona sıcak bir gülümseme gönderirken.

Sanki bunu beklemiyormuş gibi o da bir süre bana baktıktan sonra gülümsedi. Sanki Pablo'ya yardım etmem olağan dışı bir şeydi canım, tamam yerden bitme bir şeydi ama o da bir candı. Tercihim değildi ama tatlıydı, severdim yani...

"O zaman ben size kafamdakini anlatsam iyi olur." dediğinde başımı salladım.

"Olur." diye mırıldandığımda o, yeni yaptırdığımız camdan olan, sürgülü bahçe kapısına doğru yürümeye başladı.

Arkasından onu takip ettiğimde çiçeklerle dolu bahçesine geldik.
Bir kenarda bej renginde oturma takımı vardı, arkasında da bir ızgara ve ızgaranın yanında da bir masa vardı.
Onlar sağ tarafta kalırken biz sol tarafa ilerledik.

Bana çimenlerle dolu boş bir kısmı gösterdiğinde bakışlarımı ona çevirdim. O ise istediği şeyi kafasında kurar gibi çimenlere, gözlerini hafifçe kısarak bakıyordu.

"Aslında buraya çok ufak bir çit çekebiliriz, içerisine de ona küçük bir oyun alanı yaptırmak istiyorum." dediğinde başımı salladım.

"Yaparız ama önemli olan içine ne istediğiniz ve neyi ne renkte istediğiniz. Yarın sabah Fırat Bey'de gelince-" derken sözümü kesti.

"Ben sizin fikrinizi istiyorum, Fırat Bey'in değil." diyip bakışlarını bana çevirirken şaşkın bakışlarımla ona baktım.

"Evet, Fırat Bey çok iyi bir iç mimar ama bazı anlayışlarımızın uyuşmadığını fark ettim. Ben biraz da sizin fikrinizi istiyorum." dediğinde ne diyeceğimi bilmiyordum.

Bir süre salak gibi yüzüne baktım, ama gözlerinde gördüğüm kararlılık beni konuşmaya cesaretlendirdi.

"Ben olsam buraya çit koymazdım, zindan gibi olur öyle küçücük köpeğe. Köpeklerin açık alana ihtiyacı var, biliyorum klişe bir köpek kulübesi istemiyorsunuz ama klişe olmalarının bir sebebi var. Sizin koca evinizden ziyade ona ait küçük bir evi olmuş olur. İçine de onu kulübeye girince rengiyle rahatlatsın diye bej bir yastık koyardım. Hemen kulübenin önüne en sevdiği oyuncaklardan olusan bir oyuncak kutusu koyardım." dediğimde düşünceli bakışları ile bana baktı.

Aramızda oluşan ve bir süre devam eden sessizlikten sonra başıyla onayladı, "Olur, sevdim ben bu fikri." dediğinde yüzümde hafif bir şok ifadesiyle ona baktım. Bunu beklememiştim, ne bileyim beğenmemesini falan beklemiştim.

"O zaman yarın seninle buraya koyacaklarımızı almaya gideriz." diyip gülümsediğinde bende gülümsedim.

"Tamamdır Barış Bey, burayı da yapacaklarımız listesine ekliyorum o zaman." dedim ve bakışlarımı elimdeki tablete çevirdim.

Yarın Barış ile Pablo için alışveriş.

Yazıp bakışlarımı ona çevirdim.
"E o zaman ben gideyim artık, geç oldu." dediğimde başını salladı.

"Ah, evet..." diye mırıldandı ve bileğindeki saatini kontrol etti,
"Saat 12 olmuş, siz gidebilecek misiniz?"
diye sorduğunda,

başta "sen o arabayı nasıl düzgün süreceksin bu saatte?" şeklinde anlarken, bakışlarındaki yumuşaklık ve hafif belli olan endişesi ile "dikkatli gidebilecek misin?" anlamında sorduğunu anlayınca hafifçe gülümsedim.

"Merak etmeyin, gidebilirim." dedim içten bir gülümseme ile. Tatlı bir hareketti.

Başını salladı ve ensesini ovdu, "Pekâlâ, siz yine de dikkatli olun." dediğinde başımı salladım.

O önden yürürken salona girdik ve ben koltuğun üzerine bıraktığım ceketimle çantamı aldıktan sonra kapıya doğru yürüdük.

Ben ceketimi giyerken, ve bakışları benden ayrılmazken aramızda tuhaf bir sessizlik vardı. Sessizlik normaldi, ama sanki aramızda bıçaktan daha keskin bir gerginlik vardı. Elektrik akımı gibiydi.

O kapıyı benim için açtığında aramızdaki saçma gerginliği kırabilmek için hafifçe gülümsedim ve kapıdan çıktım.

"O zaman... yarın görüşürüz Bade hanım." dediğinde ve gülümseyerek bana baktığında tekrar gülümsedim.

"Yarın görüşürüz Barış Bey. İyi akşamlar." dediğimde başını salladı.

"İyi akşamlar." dediğinde bende arkamı döndüm ve arabama doğru yürüdüm.

Arabama binmeden önce son kez bakışlarımı kapıya çevirdim, hâlâ kapının önünde duruyor ve beni izliyordu.

Belli belirsiz bir el salladığında bende hafifçe el salladım, ve arabama bindim.

Gerçekten uzun bir iş oluyordu...

💌

Helloo,

bu bölüm bence çok şirindi, o kulübe bakalım nelere sebep olacak. 🙃

Beğendiyseniz Vote vermeyi unutmayınnn!!! 💌⭐🤍

all because I liked a boy | Barış Alper Yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin