Barış bizi şu anda Rams Park'a götürüyordu, ve ben fazlasıyla gergindim. Kendime hep "normal davran" desem bile şu an avuçlarım gerginlikle terliyordu.
Arabaya bindiğimizden beri konuşmamıştık, o sadece yola odaklanmıştı ve ben...
Ben sadece düşüncelerimde boğulup delirmemeye çalışıyordum.
İçerisi çok sıcak gelmeye başladığı için camı açtım, ve gözlerimi kapatıp yüzüme vuran soğuk havayı içime çektim. O sırada Barış'tan ufak bir kıkırdama sesi geldi.
"Bu kadar sıcak bastıysa neden bana söylemedin?" dedi gülümseyerek, sıcacık sesiyle.
Arkama yaslanırken bakışlarımı ona çevirdim, "Yok ya şey... öyle biraz hava girsin dedim." diye mırıldandım. At yalanı öpsünler inananı be kızım...
Tekrardan hafifçe kıkırdadı, "Eminim öyledir." dedi ve yanındaki düğmeden camımı kapatıp klimayı açtı.
Ufak bir hareketti, ama çok tatlı gelmişti. Çünkü biraz daha klimayı açmasaydı burada eriyerek geberecektim.
Konuyu dağıtmaya karar verdim, "Heyecanlı mısın?" diye sordum gülümseyerek ona bakarken.
İç çekti, bir eli direksiyondayken diğer eliyle başını ovdu, "Hemde nasıl, sakinleşmeye çalışıyorum ama olmuyor. Şampiyonluk söz konusu, üzerimde baskı hissediyorum." dedi ve sonrasında elini dirsek yaslama yerine yasladı.
Bu hâline hafifçe gülümsedim, "Sanki daha önce maça çıkmamışsın gibi konuşuyorsun." dedim kıkırdayarak.
Anlık gelen cesaretle elimi elinin üzerine koydum ve nazikçe başparmağım ile elini okşadım, "Gerilme, önceki başarılarını düşün. O zaman ne yaptıysan şimdi de aynısını yapacaksın." dedim gülümseyerek, onu rahatlatmak isteyerek.
Bir süre bakışlarını yoldan ayırdı ve ilk bana, sonra da ellerimize baktı. Sonrasında yüzüne bir gülümseme yayıldı ve elini çevirip parmaklarımızı iç içe geçirdi.
Ve sonrasında ben bir şey yapmaz diye beklerken, bakışları yola döndü ve o sırada elimi dudaklarına yaklaştırdı ve ufak bir öpücük kondurdu, kestiği sakalları tenimi okşadı.
Elimi bırakmadan elini tekrar kol yaslama yerine yasladı, "Teşekkür ederim, yanımda olduğun için." dedi gülümseyerek.
Bende gülümsedim, "Ne demek, her zaman." dediğimde ikimiz de birbirimize gülümsedik. Ve sonrasında Rams Park'ın otoparkına giriş yaptık.
💌
Stadyuma gelmiştik, Barış arabadan inip kapımı açmıştı, ve sonrasında yine elimi bırakmadan bizi içeriye götürmüştü. Isınmaya gitmesi gerekiyordu, az kalmıştı. Ama öncesinde bana yerimi göstermek için soyunma odasına daha gitmemişti.
Koridorların arasından geçtik, insanlar bize baksa dahi umursamadı ve aynı sakinliğiyle yürümeye devam etti. Bir kapıdan çıkıp tribüne ulaştığımızda gördüğüm insan kalabalığı beni şok etti, burası hep bu kadar dolu oluyor muydu gerçekten?
Beni birkaç adım daha yürüttükten sonra durdu, yedek kulübesinin hemen üstünde bir yerdeydik, neredeyse sahadaymışım gibi yakındı.
Bana döndü, stadyumda çok fazla ses olduğu için, ve benden bir hayli uzun olduğu için beni daha çok kendisine çekip kulağıma eğildi. "Burası senin yerin, maç çıkışında da seni arka tarafa aldıracağım. Burada güvendesin ama sen yine de dikkat et, derbi olunca taraftar kafayı yiyor." dediğinde usulca başımı salladım.
Ve sanki bu akşam beni yeterince şoka sokmamış gibi yaklaştı ve alnıma bir öpücük kondurdu, yanaklarımı okşadı.
"Ben gidiyorum şimdi, dikkatli ol." dedi geri çekilirken, tekrar başımı salladım.
"Sende..." diye mırıldanırken, çoktan gitmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all because I liked a boy | Barış Alper Yılmaz
Novela JuvenilBakışlarım odanın içerisine kaydığında Barış'ın dudaklarında ufak bir tebessümle bizi izlediğini gördüm. Uzun bir iş olacaktı...