6.O an fark etdim ellerinin kelepçeli olduğunu

219 27 10
                                    

Okuyunca bol bol yorum yapmayı
Unutmayın
🖤🖤
⚠️şiddet uyarısı⚠️

Jeongin'den
"Kai hallet şunun işini."
Babamın Hyunjine doğru konuşmaya başlamasıyla korku ve endişe dolu bakışlarımla ona doğru baktım.

Kai yanındaki kutunun içinden bir kaç şey çıkardı ve Hyunjine doğru yaklaşdı.
Hyunjin yerinde kıpırdandı fakat bir şey yapmadı o an fark etdim ellerinin kelepçeli olduğunu.

"Elindeki her neyse onu senin g!tüne sokmadan bırak onu yere."

"Üzgünüm artık çok geç."
Adam pis pis sırıtmış ve elindeki bezi Hyunjin'in ağzına kapatmışdı.
Babam ilaç işlerini çok iyi bilirdi. O beze her ne koyduysa bu Hyunjini ölüme bile sürükleye bilirdi. Bu korku bütün bedenimi saraken bağırarak
"Ne yaptığını sanıyorsun sen baba ne var onun içinde!! Bırak o elindekini-"
Kai'ye doğru uzanıp elindekini almaya çalışdım. O an babam tarfımdan yere oturtulup yüzüme ağır bir tokat yiyerek durdurulmuşdum.
Hyunjine baktım gözleri kapandı bilincini yitirdi.

"Hyunjin!" Diye bildim sadece korkuyla.
Babam saçlırmdan tutarak ona doğru bakmamı sağladı. Sonraysa beni bileğimden tutup peşinden sürükledi.
Evin içine kadar bileğimi kıracak kadar sıkı tutdu ve eve soktu beni.
"Baba bileği-"
Yüzüme bir tokat daha yedim.

"Oğlum olduğun için senden tiksiniyorum. Sen ne hakla benim işime karışırsın, Hyunjin sürtüğü kim ki sen onu için bana karşı çıkıyorsun!"
Bir tokat daha atdı ve saçımdan çekerek konuşmaya devam etdi.

"Eğer bir daha böyle bir şey yapmaya, bana karşı çıkmaya kalkarsan senin bütün kemiklerini teker teker kırmakdan hiç çekinmem! Anlaşıldımı?!"
Saçım arkaya doğru çekdi ve beni yere doğru fırlatdı.

Tüm gücümle bağırarak konuşdum.
"Asıl babam olduğun için ben senden tiksiniyorum. Senin gibi şerefsiz,masum insanlara işkence eden bir herifin babam olmasından tiksiniyorum. Sana baba demekden nefret ediyorum. Senden nefret ediyorum!"

Gözü dönmüş bir şekilde üzerime doğru geldi. Beni kakltığımı yere geri serdi yumruklarını üzerime doğru yağdırdı. Siniri geçmedi belindeki kemeri eline aldı. Derin izler bıraktı beyaz tenimin üzerine. Bütün bedenimde dolandı o kemer. Her bir vuruşunda bitmesini diledim tekrar tekrar ama bir türlü bitmedi. Göz yaşlarımın tükendiğini hiss etdim ama geçmedi tenimde hiss etdiğim
O acı daha eskisini unutmadan yenisinin eklendiği acıyala bir daha kıvrandım yerimde.
Fakat bir anda etraf kararmaya başladı. Her yeri karanlık bürüdü tek bir ışık tanesi bile geçmedi gözümün önünden benimse son hatırladığım şey ben acıyla inlerken

"Dokunma ona" diye bağıran o ses olmuşdu.


-------------------
Gözlerimi açtığımda kendimi yatağımda buldum. İlk başta ne olduğunu anlamadım nerede olduğumu sorguladım fakat yerimden doğrulmaya çalışırken hiss etdiğim acıyla ne olduğunu hatırlamışdım.
Acıyla gözlerim doldu ve elim direk mideme doğru gitdi feci şekilde ağrıyordu. Neredeyse yerimden doğrulamıyordum.

"H-hadi Jeongin yapa bilirsin"
Ayağa kalkdım ve ilk yardım çantasını aldım. Yaralarıma merhem uygularken. Gözüm aynadaki yansımama çarptı acınası duruyordum. Dudağım ve kaşım patlamış yüzüm kan içinde kalmışdı. Daha fazla kendime bakamadım ve yine yaralarımla ilgilenmeye devam etdim.

Bir az sonra bütün morluklara krem sürmüş ve ağrılarımın azalması için ağrı kesici içmişdim. Artık kendimi daha iyi hiss ediyordum.
Evet,belkide her gece dayak yiyip uyumuyordum ama bu duruma yabancı da sayılmazdım. O yüzden bu durumla nasıl baş edeceğimi biliyordum.

Eski enerjimi kazanmak için kulaklığımı taktım ve müzik açarak yaralarımı temizlerken oluşturduğum çöpleri temizledim. Kendimin en çok da bu yanını seviyordum. Her ne olursa olsun asla pes etmem,her zaman bu hayatda iyi şeyler olduğuna en azından kendimi inandırırdım. O yüzden bazen kendime çakma Pollyanna da derdim.

Hava neredeyse akşam olmuşdu ben daha odamdan dışarı çıkıp bir şey yememişdim. Baba dediğim kişinin yüzünü görmek bile istemiyorum o yüzden gün boyu dışarı çıkmadım ama midemden çık artık şurdan diye bağırışlar geldiği için onun sözünü dinlemiş ve çıkmışdım odadan.
Adımlarımı direk olarak mutfağa doğru çevirmişdim. Her ne kadar babamla yüz yüze gelmek istemesem ben merdivenlerden inerken o da evden çıkıyordu ve malesef görmüşdüm yine onun muşmula suratını. Her zaman ki gibi beni pek takmamış kapıyı öylece kapatıp gitmişdi. Aslına bakarsanız babamla her ne kadar bir birimizden tiksinsekde hatda bir birimizden nefret etsekde dün olduğu gibi sadece bir kaç kez kavga etmiş bütün sinirimizi bir birimizden çıkardıkdan sonra ola bildiğinice yüz-yüze gelmezdik.

Şu ansa benim aklımı kurcalayan tek bir şey vardı oda Hyunjine ne olduğu. Bilincimi kayıp etdikden sonra ona ne olduğu hakkında hiç bir şeyden haberim olmadı ve tüm gün boyunca nerede ola bileceği sorusu beynimi kurcalayıp durdu.
Gurr
Karnımdan gelen gurultuyla mutfağa doğru hızla döndüm sanırım bir şeyler yesem gerçekden iyi olacak.

Ama daha arkamı dönmeden boğazıma dayanan soğuk metal parçasıyla yerimde donup kalmam bir oldu.

"Sakın hareket edeyim deme yoksa kafanı kopartmakdan büyük zevk alırım minik oğlan."

In bed/hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin