11.Beni deli ediyorsun minik tilki

180 27 3
                                    

Kitabı okumanız beni gerçekden çok mutlu ediyor iyi ki varsınızz
🖤🖤




3cü kişiden

"Jeongin!"
Jeongin akşam olduğu için odasında boş boş oturuyordu bir anda babasının kendisini seslemesiyle korku onu ele almışdı.

"Buraya gel hemen"

"G-geliyorum"
Hyunjine yardım etdiğini mi anlamışdı korkusu bütün vücudunda geziniyordu.
Derin bir nefes aldı ve babasının yanına gitdi.

"Efendim baba"

"Sonunda teşkiv ede bildin. Her neyse bu gün seninle çok eğlenezeğiz oğlum."

"Ne eylencesi?"

"Şöyleki benim oğlum olduğunu sana hatırlatmak istedim. İlk önce sofraya geçelim."
Açılan sofranın üzerinde türlü-türlü  yemekler ve yemekden çok alkol vardı.
Jeongin masanın bir kenarına geçip oturdu.

"Bak Jeongin. Senin artık anlaman gereken bir şey var sen bir mafyanın oğlusun. Mafyaların arasında büyüdün sen fark etmesen bile benim bütün özelliklerim şu anda senin damarlarında dolaşıyor. Yani sen istesende istemesen de gelecekde aynı benim gibi bir mafya olacaksın. Bunu o kıt kafana soka bildim mi?"

Eliyle kafasına vurarak alaycı bir şekilde söyledi. Sonra eline bir bardağa dökdüyü alkolu aldı ve Jeongine uzatdı.
"Bense sana yeterince zaman tanıdım artık bütün eğitimlere katılacaksın."

Jeongin eline tutuşdurulan alkolü sert bir şekilde masaya bıraktı ve konuşdu.
"Hayır katılmayacağım. Benimle yeterince oynamana ve hayatımı zehir etmene izin verdim bundan sonraki kararlarıma karışmana göz yumamam. Bir mafyanın oğlu olmam gelecekde senin gibi bir p!çe dönüşeceğim anlamına gelmez böyle olamadığını da sana göster-"

Jeongin yüzüne yediği tokatla susmuşdu.
Daha sonra boğazına dolanan ellerle nefesiz kalmışdı.

"Sadece dediğimi yapacaksın anladınmı!"
Boğızında olan ellerini sertce bırakmışdı.

Jeongin derin derin nefesler alıyordu. Fakat nefes almasına bile izin vermeden babası onu kolundan tutmuş ve sürüklemeye başlamışdı.
Onu getirdiği yer gizli oda diye adlandırdığı yerdi. Jeongin'in bedenini yine korku ele geçirdi. Kendisi babasının bu tavrına alışıkdı ama Hyunjine bunları yapmasına alışamazdı.
Wonjun kapıyı açtı ve Jeongin'i içeri fırlatdı.

Hyunjin'den

Bütün evde yankılanan sesler beni endişelendiriyordu. Jeonginin bu saatlerde çoktan gelmesi gerekirdi. Başına bir şey gelmiş olma düşüncesi beni yiyip bitiriyordu.

Beni düşüncelerimden ayıran bir anda kapının açılması oldu.

Wonjun Jeongin'i sert bir şekilde yere fırlatdı ve çenesinden tutup konuşdu.

Sinir bütün vücudumu ele geçirimişdi. Kan adete beynime sıçramışdı. Jeongine nasıl ele kaldıra bilirdi. Kendi oğlu olmasına rağmen hemde. Onun nasıl kırılgan biri olduğunu görmüyormuydu?

"Şimdi iyi izle ve manzaranın tadını çıkar."

Üzerime doğru yumruklar ve tekmeler savruluyordu. Kenarda duran kanlı sopalar yeniden kana boyanıyordu. Jeonginin her gün gelip pansuman yaptığı yaralarım yeniden açılıp kanıyordu.
Fakat bunların hiç birisinin acısını his etmiyordum.
His etdiğim tek bir acı vardı o da bana bakan yaşlı gözlerin kalbime bıraktığı acıydı.
Nedendi bu acı? Bu nasıl bir acıydı ki yediğim onca yumruğun acısı kalbimdeki acının yanında hiç bir şey kalıyordu.

"B-baba onun bir-bir suçu yok durun artık."
Titrek sesiyle konuşmuşdu.

"Durun!"
Yanındaki bir adama dönüp konuşdu.
"Silahını bana ver."
Wonjun silahı aldı ve içindeki bütün mermileri yere döküp içinde tek bir kurşun sakladı.
Jeongin'i yerden kaldırdı ve silahı eline tutuşdurdu.

"Bak şu önümüzdeki p!ç bizim hedef tahdamız. Ona ateş edeceksin tamam? Ama öldürme onunla daha işimiz var."

Jeongin eline verilen silahla titremeye başlamışdı. Beni vurması umrumda değildi.Gerçi bunu yapmayacakdı buna adım kadar emindim.
Fakat şu şey hemen bitmezse Jeongin kriz geçirecekdi.

Wonjun Jeongin'in kolundan tutup silahı bana doğrultdu.

"Ee hadi ateşle-"

"Senin şu Aptal oyunlarından bıktım. Biliyormusun senin gebereceğin günü sabırsızlıkla bekliyorum. Sana bir daha baba demek zorunda olmadığım günü bekliyorum. "

Jeongin silahı yere atmış,göz yaşları delicesine akarken bağırarak konuşuyordu.
Onun daha fazla konuşmasına izin vermeyen şeyse ard arda yediği dayaklardı. Wonjun bütün hırsını çıkarırcasına vuruyordu ona. Acı inlemeri odayı kaplamışdı. Duymak istemiyordum bu sesleri dayanamıyordum. Gözüm önünde o bu haldeyken milyonlarca kez ölmeyi diledim.
Bileğimdeki kelepçeleri koparmaya,kırmaya çalışdım ama yapamadım yardım edemedim ona.

Sonunda bir küfür savurup çıkdı odadan.
Jeongin yerde üstü başı kanlı bir şekilde duruyordu.
Sonra derin bir nefes aldı ve kalkıp bileğimdeki kelepçeyi açdı.
Ikimizde yere çökdük. Yüzünü ellerimin arasına aldım. Saçlarını geriye taradım ellerimle.

"Jeongin b-ben özür dilerim. Yardım edemedim-"

"Hyungg saçma şeyler için benden özür dileme"
Saçlarına öpücükler kondurdum ve özür dilemeye devam etdim.
"Niye ateş etmedin? Basit bir korşun bana bir şey yapmazdı. Ama seni böyle görünce benim canım daha fazla yanıyor. "

"Bunu yapamayacağımı sende biliyorsun."

"Ahh beni gerçekden deli ediyorsun minik tilki."
Bir az öyle durduk ve Jeongin'in sakinleşmesini bekledim. Sakinleşince kanayan bir yarasını sarmak için gömleğimin kenarından yırtdım ve yarayı sardım.
Odanın kenarına başımı yaslamışdım. Jeonginde başına dizlerime yaslayıp uzanmışdı.Saçlarını elimle tarıyarak onu izliyordum. Gerçekden büyüleyiciydi.
Aradan bir az geçdikden sonra Jeongin oturur pozisyona geldi ve konuşdu.

"Hyung yarın buraya baskın yapacaklar."

Iki kitaba birden bölüm yazmak cidden yorucu
Ve ben tıkandım aklıma gelen fikirleri yazmakda zorlanıyorum :(
O yüzden bir süre bölüm gelmeye bilir

In bed/hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin