"Hadi okulun için hazırlan, zaten geç kaldın bile."
~~~
Anneme gülümsedim ve kapıyı açıp arabadan indim.
Okulun bahçesine doğru ilerlediğimde dün partide olan herkesin odağında olduğumu farkedip derin bir nefes aldım.
Sınıfın kapısında dikildiğimde Soobin pencere kenarında kulağında kulaklıkla oturmuş telefonunu masanın üzerinde döndürüp duruyordu, Hueningkai en arkaya oturup dizlerini karnına doğru çekmiş uyuyordu, Taehyun ve Beomgyu ikilisi ise orta sıralardan birinde oturmuş fısıldaşarak bir şeyler konuşuyorlardı.
Sınıfın içerisine doğru adım attığımda hepsinin bakışları bana doğruldu.
Yavaşça orta sırada, en önde yer alan sırama oturdum ve çantamdan test kitabımı çıkardım.
Kafamı, önümdeki matematik sorusuna vermeye çalışsam da kafamdaki sesler susmuyordu.
Gözlerimi eskiden birbirinden ayrılmayan dörtlüde sırayla gezdirdim.
Hepsi benim suçumdu, kendim arkadaş edinemediğimle kalmayıp başkalarının arkadaşlıklarını da bozmaya başlamıştım.
Soobin kulaklığını çıkarıp sınıftan çıktı ve beş dakika sonra geri dönüp duru bir sesle konuştu.
"Nayeon Hoca yine yok, beşinci derse kadar boşmuşuz."
Soobin sırasına ilerledi ve önce etrafa bakıp daha sonrasında çantasından çıkardığı sigara paketini gizlice cebine sıkıştırdı.
Hızlı adımlarla sınıftan çıktığında peşinden çıktım ve yavaşça onu takip etmeye başladım.
Önce merdivenin altında yer alan temizlik eşyalarının konulduğu depoya girdi ve sonrasında oradan başka bir kapı açıp dışarı çıktı.
Arkasından depoya girdim ve deponun içindeki kapıyı da açtığımda okulun arkasında oldukça küçük, bahçe gibi bir alan olduğunu bilmediğimi farkettim.
Beni gördüğünde dudağında yakmak için hazırladığı sigarayı ağzından çekti ve cebine yerleştirip arkamdaki kapıya doğru adım attı.
Kolumla onu durdurdum ve geçmesine izin vermedim.
Göz göze geldiğimizde yakınlığımız bana dans salonundaki anımızı hatırlattığında gözlerimi sıkıca kapattım ve derin bir nefes alıp tekrardan açtım.
"Özür dilerim."
Cevap vermedi, yüz ifadesini dahi değiştirmedi.
Sırtını okulun duvarına yaslayıp çimenlere oturdu ve dudaklarına bir dal sigara yerleştirip çakmakla ucunu alevlendirdi.
Gözleri kızarmıştı, sağ elinin eklemleri yer yer yara olup, yer yer kızarmıştı ve mavi saçları dağınıktı.
Kitaplarda okuduğum bu klişe kombinasyonun gerçek hayatta bu kadar nefes kesici olacağını hiç tahmin etmezdim.
Yanına oturdum ve elindeki sigarayı alıp olabildiğince uzağa fırlattım.
Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı, sinirliydi ve sakinleşmeye çalışıyordu.
"Beni yalnız bırak, Yeonjun."
"Soobin özür dilememe izin ver lütfen."
"Diliyorsun zaten."
Bana bakmamak için özel bir çaba sarfediyor gibiydi.
"Bir şeyler söyle o zaman, haksız olduğumu biliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liquor [] YeonBin, BxB, TxT
FanfictionKafamın güzel olmasıyla birlikte karşımda bana bağıran babamın kelimelerini algılayamıyordum. "Kime diyorum Yeonjun?!" "Hay Yeonjun'unu siksinler..." Fısıldarcasına dediğim şeyi duymuş olacak ki daha çok sinirlendi. "Odana git!"