(10) Nişan

23 2 2
                                    

Bir haftadan fazladır evdeydim, işe gitmeyi geç odamdan bile çıkmamıştım.

İlk üç gün hiç uyuyamadım, sonra ki günlerde ise narkozla uyumaya başladım. Tabii uyumak denirse, hiç bir uykum üç saati geçmiyor, her seferinde yine kabuslarla uyanıyordum. Hayatımı böyle geçiremezdim. Bir hayat böyle geçmezdi, geçemezdi.
Bu zaman içinde Tuğrul yanıma gelmemiş, aramamıştı. Onu suçlamıyordum, haklıydı.

Belki Tuğrul'un yanına gidip aslı anlatsam, kâbuslarım birazda olsa azalırdı. Lakin çok kararsızdım.

Odamın kapısı tıklatıldı. Emre elinde küçük bir tepsi ile girdi. "Sana kahvaltı hazırladım." Elinde ki tepsiyi bana doğru uzattı.
"Yemeyeceğim." Kısa ve net bir şekilde cevap verdim.

Elinde ki tepsi ile ayaklarımın ucuna oturdu. "Kaç gündür doğru dürüst bir şey yemedin, böyle giderse kuruyup gideceksin. Kendine böyle zarar verme. Bence şimdi bir şeyler yiyip biraz toparlan, gerisine sonra bakarız?"
Haklıydı Tuğrul ile konuşmak için ilk toparlanmam lazımdı. Ama canım yemek yemek istemiyordu.
"Haklısın ama yemek istemiyorum, teşekkürler."
Suratı asıldı. Bu süre içinde hep benimle ilgilenmişti.
"Birazcık hatırım varsa yer misin? Bir iki kokmaya bile kabulüm."
Mavileri minik bir umutla doldu, kırmadım.

Elinde ki tepsiyi dizlerimin üzerine koydum. "Senin için." diyerek biraz da olsa iyi gözükmeye çalıştım.

Emre benim için portakal suyu sıkmış, yanına da sıcak sandviç yapmıştı. Ben sıcak sandviçe bayılırım.

"Ee ne yapmayı düşünüyorsun?" Emre'nin sorusu ile biraz düşündüm.
"Bilemiyorum." Omuz silktim.
Şuanlık tek çare Tuğrul'un yanına gitmek gibi görünüyordu.

Emre derin bir nefes alıp yatağa uzandı. Ellerini karnında birleştirip tavanı izlemeye koyuldu. "İzgi bence bu gün iyice düşün ve ne yapacağına karar ver, verdiğin kararın arkasında olacağım."
Dudaklarımın kenarı kıvrıldı, "Akşam beraber düşünürüz."
Şuan zamanımı biraz kendime ayırmam gerekiyordu, çok pis bir haldeydim.

Kafasını bana çevirdi. "Akşam olmayabilirim. Mafya liderlerinden birinin nişanı varmış, kimin olduğu hakkında bir fikrim yok. Babam gelmem için zorluyor. Emir büyük yerden yani."
Dudaklarımı bir birine bastırarak kafa salladım. Tek başıma karar vermem belki de daha iyi olacaktır.
"Ayhan amcaya selamımı iletirsin." Emre'nin babası ile bir kaç defa görüşmüştüm, çok tatlı bir adamdı. Ne kadar bir mafya lideri olsada.
Emre bu konuda çok şansılıydı. Bir annesi olmamıştı ama babası annesinin yokluğunu hiç aratmamıştı.

"Söylerim, Cadı kızın selamı varmış derim." Pis pis sırıttı.
Biraz keyfim yerine gelmişti. Ayhan amca kıvırcık olduğumdan dolayı bana cadı kız diyordu.
"Her kıvırcık cadı değildir!" diyerek Emre'ye yükseldim.
"Bir cadının büyüleri kadar büyüleyici olduğun için, sana cadı kızı diyor. Yoksa burnun büyük olduğu için değil yani." göz kırptı.

Burnum büyük değildi ki!?
"Ama sen böyle dersen, güzelim burnumu senin zorbalıkların yüzünden yaptırmak zorunda kalacağım." dudaklarımı büzdüm.

Laf arasında sandviçi bitirmiştim bile. Portakal suyundan son yudumu da alıp tepsiyi Emre'ye uzattım.
"Uşağın mı var kızım!?" Al işte depresif hava çoktan gitmişti.
"Odamdan çıkmam, odanın hali bariz. Hem biraz kendime de zaman ayırmalıyım değil mi? Bu yüzden bu minik şeylerle zaman kaybedemem."

Emre yerinde dikleşti. "Tamam ama bir daha yapmam." dedi elimde ki tepsiyi alırken.
Tatlı tatlı sırıttım.

Emre odamdan çıkıp kapımı kapattığımda ben ayaklandım. Gözümü odamda gezdirdim, Her yer her yerde idi. Allah bilir şimdi dışarıdan içeri gelen insanlar için ahır gibi kokuyordur.

ATEŞİN BIRAKTIĞI KÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin