Zihni hastalıklı insanları fark etmek zordur. Onların zihinleri ile kendileri arasında verdikleri çaba yeterince fazla olmasına rağmen, onların hastalıklı zihne sahip olduklarını anlayamazsınız.
Peki ya İzgi'nin zihni?
Yeterince sağlıklı mıydı?*
Adliyenin kapısında içeri adım atmaz kendimi evimde gibi hissetmiştim.
Uzun aradan sonra buraya gelmek garip miydi? Belki biraz.Eve gittiğimde Emre evde değildi. Dilediğim şeyde buydu zaten. Yüzünü görmek istemiyordum, ağır şeyler söyleyebilirdim.
Eve gittiğimde üstümde dünden kalan kıyafetleri hemencecik çıkarmıştım. Kendimi iğrenç hissediyordum bu kıyafetlerin içinde.
Dolabımdan aldığım saten beyaz bir gömlek ile siyah bir kumaş pantolon giymiştim. Giydiğim gömleğin sateninin biraz ince olması sebebi ile iç gösteriyordu. Zaten önemsenecek kadar bir iç gösterme değildi.
Kapımın arkasında asılı olan siyah blazer ceketi hemen üstüme çekmiştim.
Ayaklarımda ise zarif bir stiletto vardı.
Şu hayatta en zevk aldığım şey topuklu ayakkabılar olabilirdi.Adliyenin içinde duyulan topuk sesleri benim geldiğimin habercisiydi.
Bana dönen gözleri hissetmiştim.
Son kez boynuma astığım kartlığım boynumda usulca sallanıyordu.
Asansörün önünde durduğumda derin bir nefes aldım.
Son kez gelecekmiş gibi hissediyordum.
Umarım olmazdı çünkü işimi seviyordum.Asansörün bulunduğum kata gelmesini beklerken, ürkek bir kız sesi duydum.
"Savcım!" Ellerinde ki dosyalarla bana söğru gelen stajyer kızı gördüm.
Adımları benim önümde durdu.
"Gidecekmişsiniz?" Bana sinirle bakıyordu ama sesi hâlâ ürkekti."Sen nereden duydun? Daha dilekçeyi vermedim bile."
"Tüm herkes sizi konuşuyorda," Çekinerek söylediği şey ile sinirleneceğimi sanmıştı.
"Nasıl yani Çiçekçim?" Kızın adı Çiçekti.
Tam bir Çiçek gibiydi zaten."Şey... Bilirsiniz ya ilk defa bir haftadan uzun bir süre gelmediniz. Herkes kesin çıkacağı için gelmeyecek diyip durdular. Sizede hiç bir yerden ulaşamadım."
"Doğru demişler çıkacağım işten. Özel hayatımda yaşadığım bir kaç sorun yüzünden yoğunluk oluyor. Şuan çıkacağım ama işler düzeldiğinde sana söz veriyorum döneceğim."
Çiçek ile konuşmamın sonuna gelmiştim. Çünkü asansör gelmişti bile.
Adımlarımı asansöre yönelttim."Ama savcı İzgi!" Çiçek son kez benim için hayıflandı.
Asansörün Kapısı yavaşça kapandı. Çiçek kararımdan vazgeçmem için bana bakıyordu. Kesindi kararım, yorgundum ve uzum süre işe ara vermek istiyordum.Asansörün kapısı tok bir sesle kapandı. Üçüncü katın düğmesine bastım.
Asansörde benle beraber bir kaç kişi vardı.
Bir şeyler fısıldaşıyorlardı ama ilgimi çekmiyordu.Asansörün ikinci katta durması ile tek başıma kaldım.
Yeniden kapanan kapının ile asansör üçüncü kat için harekete geçti.Üçüncü katta duran asansörün, kapısı yavaşça açıldı.
Açılan kapı ile adımlarımı dışarı doğru yönlendirdim.
Asansörden çıkar çıkmaz kendi ofisime gittim. Ofisimin kapısını açtığımda burnuma gelen garip özlem kokusu beni içine çekti.
Ofisin kapısını arkamdan kapattım.
Hemen masamın çekmecesinden boş bir a4 kağıdı aldım.
İstifa dilekçesini yazağım kağıt.*
Adliyenin kapısından çıkarken derin bir nefes aldım.
Bitti mi şimdi?
İstediğin her an geri işe girebiliceğini unutma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİN BIRAKTIĞI KÜL
Teen FictionO gün hayat bana içinde zorluklara dolu bir doğum günü hediyesi verdi. Başarırsan özgürlük senindir dedi hayat. Ama sonrasında beni alevlere boğarak ekledi; Eğer başaramazsan kül olmaya hazırlan. Lakin beni hazırlıksız yakaladı, ve asıl hediyemi göğ...