Tuğrul'un attığı konuma gidecektim ama o vazgeçip beni almayı tercih etti.
Bir akşam yemeği için nasıl giyinilecekse o şekilde giyinmeye çalışmıştım.
Dekoltesi az bir elbise giymeyi tercih etmiştim, her zamanki gibi. Bu sefer kolları uzundu. Ama yinede mini bir elbise giymeyi tercih etmiştim. Bu sefer saçlarımı toplamayı seçip kusursuz bir topuz yapmıştım. Saçımın önlerine ise kıvırcık perçemlerimi bırakmıştım. Makyaj kısmında sade kalmayı tercih etmiştim. Göz makyajımı olabildiğince sade yapsamda, dudakta sadeliği biraz bozmuş olabilirim çünkü kırmızı ruj sürmek istemiştim.Tuğrul beni evden alalı sanırım otuz beş dakika olmuştu. Büyük ihtimalle ile gideceğimiz mekâna daha vardı.
Arabada ikimizde konuşmuyorduk. Garip gelmişti, Tuğrul ilk defa bu kadar sessizdi. Ölüm sessizliğinin ta kendisiydi sanki.Araba aniden lüks bir restorantın önünde durdu. Yaldızlarla süslenmişti önünde jilet gibi kıyafetleri ile valeler vardı.
Tuğrul arabadan inince, bende hemen arkasından indim. Arabanın anahtarını valeye verdikten sonra elini bana doğru uzattı.
Elimi tutup tutmamak konusunda kararsız kalsam da, uzattığı eli boş kalmaması için tuttum.Tuğrul'dan tıpkı benim gibi siyahlara bulanmıştı. Simsiyah bir takım elbise giymişti. İkimizde karanlığı temsil ediyorduk. Lakin birimiz karanlıktan korkuyordu.
İçeri attığımız ilk adımlarda herkesin gözü bize çevrildi. Üstümde olan gözlerden rahatsız olsamda belli etmemeye çalıştım.
Tuğrul ise benim aksime bundan memnun gibiydi.Garsonun bizim için gösterdiği masaya geldiğimizde, Tuğrul oturmadan önce centilmen bir hareket ile sandalyemi çekip oturmamı bekledi.
Küçükken rüyalarımı süsleyen o sahne.Benim için çektiği sandalyeye usulca oturdum, ben oturduktan sonra kendiside karşımda oturdu.
Hiçbir şey demiyordu hâlâ.Eliyle garsonu çağırdı. Garson yanımıza geldiğinde, "Her zaman aldığımdan getirin." dedi. Tuğrul her zaman buraya mı geliyordu?
Kafasını sallayarak onaylayan garson, "İçecek olarak ne alırsınız?" dedi. Garsonu gözleri üzerimde idi, bu sebeple Tuğrul bir şey demeden konuşmaya ben atladım. "En iyi beyaz şarabınız hangisi ise ondan alabilirsek iyi olur." garson kafa sallayıp bizden uzaklaştı.Baş başa kaldık. Tuğrul sabahın aksine suskundu. Bu nedenle bir konuşma başlatmak istedim. "Buraya hep gelir misin?"
"Evet. Ama getirdiğim ilk kişisin. Kimseyi buraya getirmeyi tercih etmem." Onun için özel bir yer olmalıydı, ilk getirdiği kişi bendim.
"Neden?"
"Çünkü buraya getirmek istediğim biri vardı."
"Ben o değilim ama?"
"Anlayacaksın."
"Neyi?"
"Sadece gecenin ilerlemesine izin ver İzgi."
"Peki." Sadece gecenin ilerlemesine izin verecektim. Ne olacağı hakkında bir fikrim yoktu ama soru sorup onu sıkmakta istemiyordum, nede olsa şuan canı sıkkın gibi duruyordu.
Gözlerimiz bir birini buldu. Gözleri benim gözlerimin aksine yorgun duruyordu, endişeleniyordum.
Kehribarlarını kahvelerimden çekmedi, bende çekmedim.
Bir süre gözlerimiz birbirimizin gözlerinde idi, ta ki garsonlar ellerinde yemekler ile gelene kadar.Önüme konan yemek kokusu ile beni cezbetti.
Kocaman bir biftekti! Saray gibi bir mekanda sadece biftek yemek mi? Garip.Diğer garson elinde ki şarap şişesi ile bize doğru geldi. Ters duran bardakları çevirip şarapları doldurdu, ardından uzaklaşıp gitti.
![](https://img.wattpad.com/cover/363015114-288-k560322.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞİN BIRAKTIĞI KÜL
Ficção AdolescenteO gün hayat bana içinde zorluklara dolu bir doğum günü hediyesi verdi. Başarırsan özgürlük senindir dedi hayat. Ama sonrasında beni alevlere boğarak ekledi; Eğer başaramazsan kül olmaya hazırlan. Lakin beni hazırlıksız yakaladı, ve asıl hediyemi göğ...