Alıntı

9 0 0
                                    

"Biraz soğuk gibisin sanki?"
Benle konuşma tarzı aşırı sakindi. Elleri cebindeydi.
Nişanı bilmediğime o kadar emindi ki...

"Soğuk olmamın büyük kocaman bir sebebi var. Git diyorum artık." Her cümlemin sonunda onun gitmesini belirtiyordum. Ama pek ciddiye alıyor gibi değildi.

"Seni korkuların ile başbaşa bıraktım diye böyle yapamazsın."
Hâlâ bahsettiği şey buydu.

Ayağa kalktım. Ve dibine giderek ona yaklaştım.
"Tuğrul asıl sorunun beni orda tek başıma bırakmak olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun. Evet belki o gün çok korktum, o geceden sonra kabuslarım arttı, uyuyamadım. Her gece kendimi iğneler ile uyutmak zorunda kaldım ama biliyor musun affettim seni."

Anlattıklarımı bilmediği kesindi çünkü bunları dedikten sonra yüzünü solduğunu gördüm.
O daha cümlesine başlamadan ekledim.

"Asıl sorun seni affettikten sonra yanına geleceğim gün oldu." Yanından uzaklaştım. "Şimdi sen gitmeyeceğine göre ben gideceğim."
Ondan uzaklaşırken yüznün aldığı korkuyu gördüm.
Benim için mi korkmuştu,
Veya
Öğrendiğimiz düşündüğü içinmiş korkmuştu bilmiyorum.

"İzgi!"
Arkamdan seslendi. Ne kadar dönmek istesemde karşı geldim kendime.
"İzgi, beni yeniden mezarına mı mahkum edeceksin?"
Sorduğu soru çok ağırdı. Bir cevabımda yoktu.

"Ben on bir yıl boş mezara sarıldım zaten gitme!"
Yeniden söylediği şeyler ikimiz içinde ağırdı.

Görmüyordu ama yine küçük bir çocuk gibi ağlamaya başlamıştım.

ATEŞİN BIRAKTIĞI KÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin