"Kanser!" "Kızınız hasta, kanser!""Kanser!"
Zihninde sesler yankılanıyordu. Şaşkın bakışlarla doktoru izliyordu. Doktorun ona söylediği sözler zihninde durmaksızın tekrarlanıyordu.
"Hayır..." dedi Nazan.
"Olamaz..." diye tekrarladı sessizce Ertal.
"Yalan... Hayır..." Başını kaldırıp doktora bağırmaya başladı Nazan. "Yalan söylüyorsunuz! Yalan! Benim kızım hasta falan değil! Benim kızımın bir şeyi yok! Benim kızım iyi, hasta falan değil! Dava edeceğim sizi, dava edeceğim bu hastaneyi!"
Nazan, duyduğu sözlerin şaşkınlığı ve öfkesiyle hastanede bağırıyordu. Yıllarca bebek sahibi olamamış, tam umudun bittiği anda gelen mucizenin bugün hasta olduğu söyleniyordu. Kabul etmek zor! Hele ki bir anne için çok zor...
"Nerede kızım? Durum nerede benim? Getirin kızımı! Yalancılar sizi!" Doktoru es geçip içeri girmeye çalıştı, ama babası izin vermedi.
"Nazan, kızım, dur. Böyle yapma, bir doktoru dinleyin," dedi Yıldırım Karahan, kızını sakinleştirmeye çalışarak.
"Baba bırak! Bırak beni!" Babasından uzaklaştı Nazan.
Ertal, kalbine çöken ağırlıkla gözlerini kapattı. Kendini dizginlemeye, sakinleştirmeye çalıştı. İçinden, Senin kızın güçlü, senin kızın savaşçı. Duru bizi bırakmaz, Duru iyi olacak... diye düşünüyordu.
Nazan, gözlerini kapatan kocasına sinirle döndü. "Bir şey yap! Durma böyle! Bak ne diyor! Bak, bak ne diyor! Sizin kızınız... Kızınız has- kız ha-"
Son sözü söylemeye dili varmadı. Feryatla haykırdı, "Benim kızım hasta falan değil!"
Ağlayarak yere düştü. Babası ona yaklaşıp kendine çekti. Babasının omzunda ağlayarak bağırıyordu:
"Baba, benim kızım hasta falan değil. Yalan söylüyorlar. Baba, bir şey yap. Baba, annem gibi onu da kaybedemem..."
Son sözü, içinden binlerce parçanın sızısıyla söyledi. Annesi o daha 15 yaşındayken meme kanserinden hayatını kaybetmişti. Annesinin acısını yıllardır unutamamıştı. Yıllar sonra bir bebeğin varlığına tutunarak ayağa kalkmaya başlamıştı. Bugün aynı şey olamazdı. Toparlanamazdı.
Ertal gözlerini açıp ağlayan karısına döndü. Yere çöküp Nazan'ı kendine çekti, gözlerinin içine baktı. "İyi olacak! Söz veriyorum, bizim kızımız iyi olacak."
"İyi olacak deme bana! Benim kızım iyi! Benim kızım hasta falan değil!" Nazan, kocasının ellerini itip sinirle bağırmaya başladı.
Yerde geri geri gidip saçını ellerinin arasına aldı, sonra sinirle elleriyle yüzüne vurmaya başladı. Babası ve kocası onu durdurmaya çalıştı, ama o sinirle kendine vurmaya devam ediyordu. Ertal, doktora bağırıp yardım istedi. Hızla gelen hemşire elindeki sakinleştiriciyi vurmak için hazırlandı. Ertal, karısının ellerini sıkı tutup arkasından sarıldı. Hemşire, sakinleştiriciyi vurdu ve Nazan yavaş yavaş sakinleşmeye başladı.
"Daha çok küçük..." diye fısıldadı Nazan, sesi artık bağırmaktan kısılmıştı.
Kocası onu kendine daha sıkı çekip saçından öptü. "Ama çok güçlü..." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIM KALMIŞ İNTİKAM
Teen Fiction-Rıha toprakları bir kez daha bir annenin acısıyla kavruldu. Bebeği ellerinden alınıp başka bir bebek verildi o annenin eline. Kız çocuğu doğurduğu için aylardır rahminde büyüyen onun bir parçası olan kızını aldılar. Bir anne nasıl dayanabilir di bu...