"Tamam, sakin ol... Derin derin nefes alıp ver."
Pair, Yoshi'nin omzundaki yaraya o kadar sert basmıştı ki, bir de bunu birkaç kez üst üste yapmıştı, Yoshinori acıdan nefes almakta bile zorlanıyordu. Sanki biri yarasına iğneler batırıyor, kesiyor gibiydi acısı. Haruto da yanı başında acısının azalması için uğraşıyordu.
"Şimdi... Ağırlığını sağ tarafına ver, sol tarafına değil... Yan yat... Güzel, şimdi burnundan derin derin nefes alıp ver uzunca... Sakin... Hastaneye gidene kadar dayan, tamam mı?"
"T... Tamam..." Bunu söylerken bile baya efor harcamıştı ve ne kadar dayanabileceğini bilmiyordu. Yoshinori'nin düşünebildiği tek şey, en kısa sürede hastaneye gitmeleri gerektiğiydi.
Haruto'nun da dediği gibi ağırlığını yaralı olmayan yere vermişti, düzenli aralıklarla nefes almaya çalışıyordu ama zorlanıyordu. Tanrım, lütfen kazasız belasız eve gidelim... diye dua etti içinden çokça.
Haruto nazikçe Yoshi'yi kucağına aldı ve canını yakmamaya özen göstererek ilerlemeye başladı. Yürüyerek hastaneye varmaları mümkün değildi... Şehrin merkezi ile şehir sınırları birbirlerine baya uzaktı yürüme mesafesi olarak.
Yıldızlar giderek parlaklıklarını kaybediyor, önlerine geçen bulutlara saklanıyorlardı. Hilal evresine girmiş ay da ha kayboldu ha kaybolacaktı. Uğursuz bir gecede gecenin süsleri bir bir onları terk ediyordu.
En fazla iki dakika sürdü. Yoshinori acı içinde elinden geldiği kadar ses çıkarmamaya özen gösteriyordu. Haruto da bu şekilde daha fazla ilerleyemeyeceklerini anlamıştı zaten, güvenli bir ara sokağa girdikleri zaman onu yavaşça duvara yasladı ve telefonunu çıkarıp Jeongwoo'yu aradı.
"Alo? Woo... Acil, sorgusuz sualsiz arabayı alıp sana attığım konuma gel. Mümkün olduğu kadar hızlı gel, durum çok acil."
"Ne oldu hyung-"
"Acele et dedim! Hızlı ol, geldiğin zaman anlatırım."
Yoshinori artık gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu. Her yer giderek bulanıklaşıyor ve yavaş yavaş kararıyordu. Elinden geldiği kadar ayık kalmaya çalışıyordu, en fazla ne kadar dayanabileceği konusunda hiçbir fikri yoktu. Tek bildiği şey, eğer Jeongwoo vaktinde gelmezse gözlerini ya hiç açmayacağı ya da hastanede uyanacağıydı.
"Yoshi..." dedi Haruto, Yoshinori yüzündeki uzun elleri hissedebiliyordu.
"Dayan lütfen, Woo birazdan gelecek ve hastaneye gideceğiz. Hastaneye gidene kadar dayan... Şimdi yarana tampon yapacağım daha fazla kan kaybetmemen için. Canın biraz yanacak, dayanmanı istiyorum lütfen... Sakin ol, tamam mı? Birazdan her şey bitecek."
Yoshinori bir şey söylemek istedi ama dudaklarını oynatamadı bir türlü. Sadece gözlerini kırpıştırarak onaylamakla yetindi. Haruto yavaşça ve dikkatlice onun ceketini çıkardı ve tişörtünü sıyırdı, yüz üstü dizine yatırdı ve yaraya yumuşak bir bezle tampon yapmaya başladı. Yoshinori başta canı yandığı için ufak bir inleme koyverdi ama sonra acısı biraz daha hafifledi. Sonra yeniden yanmaya başladı...
BOM!
Yakınlarda çok büyük bir patlama ve yıkım sesi duyuldu, sanki biri bomba atmış gibiydi.
BOM!
Yeniden ve yeniden... Ses giderek yakınlaşıyordu ve sağır edici olmaya başlıyordu. Haruto telaşla Yoshi'yi yeniden kucağına aldı ve oradan koşarak uzaklaşmaya başladı.
Nereye gittikleri ya da neler olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu Yoshinori'nin. Hiçbir şeyi anlayabilecek dirençte değildi zaten. Kolları ve bacaklarındaki kontrolü çoktan kaybetmişti zaten. Yavaş yavaş düşünme fonksiyonları da çalışmayı bırakmıştı. Kendini bırakırsa bilincini de kaybedeceğini biliyordu lakin direnmeye gayret gösteriyordu. Hiç değilse Jeongwoo'yu görene kadar uyanık kalabilirdi... Haruto'nun yüzündeki telaşlı ifade kararana kadardı bu düşünceleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suimin Jikan 2: Atarashī Shūha | Hayoshi | TREASURE
FanficYeni bir tarikat kuruluyor. Suimin Jikan'ın liderinin tutuklanması ile hâlâ yakalanmamış tarikat üyeleri Kanetabe Kalkınması'nın değerli bir üyesini öldürmekle Haruto ve TREASURE'ün nefretini kazanıyor. Atarashī Shūha tarikatı, Suimin Jikan'dan daha...