15. Bölüm: Jeon İkizleri

23 15 6
                                    

BIGBANG aralarına katılalı 1 hafta olmuştu lakin kalkınma onlarla yıllardır tanışıyormuş gibi kaynaşmıştı. Her bir üye çok nazik, kibar, bir o kadar da espritüeldi.

Tabii, kalkınmayı zorlayan asıl konu, Atarashī Shūha'nın Yedam ellerinden kaçtığı zamandan beridir acımasızlaşmasıydı giderek. Uzun süredir sesleri, solukları çıkmıyordu fakat bunun fırtına öncesi sessizlik olduğu pekala biliniyordu.

Öyleydi de. Şehre katliam ve dehşet saçan birliğin başı Akira, odasında konforlu sandalyesinde oturmuş, kahvesini yudumluyordu. Masasında yeni saldırılarla ilgili planlar vardı. Hepsini tek tek gözden geçirmekle harcamıştı sabahını. Son saldırıları Kalkınma yüzünden mahvolmuştu, bu yüzden Jeon kardeşleri acımasızca cezalandırmıştı. Bütün planları yeni baştan yapılandırması gerekmişti.

Bu sefer Kanetabe denen zımbırtı onların önünü kesemeyecekti. Onlarla yeteri kadar oynamıştı, şimdi asıl hedefleri o kalkınmayı ortadan kaldırmaktı. Güçlenmelerine engel olmakla başlayıp bazı üyelerine el koyacaktı. Uzun zamandır aralarında bazı ajanlar olduğundan şüpheleniyordu. Bilgi aktarımı yapacak kişilerin kimler olduğunu çok merak ediyordu doğrusu. Aralarındaki köstebekleri bulmak için bir takım gözlemler yapacaktı.

Kapı çaldı. Akira "Gir." dedikten sonra Jeon Harry çekinerek odaya girdi. Boğazını temizleyip konuştu.

"E... Efendim, yeni bilgiler getirdim size."

Akira kahvesini yavaşça dipliğe yerleştirdi. Baygın ama bir o kadar da keskin bakışlarla karşısındaki adamına baktı. "Dökül."

"Kalkınma, aralarına beş yeni kişi almış..."

"Hm... Peki bunda ilginç olan şey ne?"

"Aralarına aldıkları kişiler... YG şirketinden BIGBANG grubunun üyeleri... Daha önce onları kendi tarafımıza almak istemiştik, hatırlarsanız."

Akira'nın gözleri bir kaplanınki gibi kocaman açıldı. Ağır ağır sandalyeden kalktı ve Harry'nin etrafında dolaşmaya başladı.

"Demek... BIGBANG tarafını seçti... O beş adamın profesyonel silahşör olduklarını pek az kişi biliyor... Haruto öğrenmiş olmalı. Olmalı ki onları yanına almış. Güzel. Artık tam anlamıyla harekete geçmenin zamanı geldi."

Harry yutkundu. "Ne... yapacağız, efendim?"

Akira sırıttı. "Kanemoto Yoshinori'yi buraya sağ bir şekilde getirin."

"Bu... İmkansız bir şey..."

"Neden?"

"Haruto denen velet ve o sevgililer... Onu çok iyi koruyor, hiçbir adamımız Kanemoto'ya yaklaşamıyor, kardeşim Pair hariç."

Akira değneğini yere vurdu. "Kardeşini çağır."

Harry hızla odadan çıktı.

Efendi, içeride volta atarken neler yapacağını tek tek düşündü. Yoshinori eline düşerse pek çok yolun kapısını açmış olacaklardı. Haruto'yu kukla gibi parmaklarında oynatabilecekti. Hiç kimse önünde olamayacaktı. Düşüncesi bile muhteşemdi, hele o kasanın kapısını açabilse...

Jeon Pair içeri girdiği gibi eğilerek selam verdi efendisine. "Beni çağırmışsınız, Efendim."

Akira masaya oturup bacak üzerine bacak attı. "Senden bir iyilik isteyeceğim, Pair."

"Elbette, efendim. Dinliyorum."

"Bana... Küçük Kanemoto'yu getirebilecek misin?"

Pair yutkundu. "Efendim... Epey zor olacak... Watanabe onu korumak için canını bile ortaya koyuyor. Bizi zorlar."

"O zaman zorlan biraz, Jeon. Eğer kardeşin Harry'nin kaderi kız kardeşininki gibi olsun istemiyorsan bana Yoshinori denen veledi getireceksin. Canlı istiyorum onu."

"Peki, efendim... Nasıl isterseniz..."

"Güzel, Yoshinori'yi bana istediğim şekilde getirirsen seni ödüllendireceğim."

💎💎💎

"Bir de şöyle yandan bir poz ver."

"Haydi ama, iki saattir çekimdeyim. Sırf aptal bir moda dergisi için."

TREASURE grubu, ünlü bir moda dergisinin çekimleri için setteydi. Kameraman, Jihoon'un pozlarını ayarlarken canından bezmişti. Çünkü Jihoon şikayetçi olup duruyordu. Doyoung ikisini bıkkınlıkla izleyip onlara göz kulak olmak için gelen Jaehyuk'a döndü.

"Sence daha kaç saat sürer bu?"

Jaehyuk omuz silkti. "Hiçbir fikrim yok."

Yoshinori elinde mini bir pervane ile izliyordu etrafı. Canı çok sıkılmıştı. Hepsinin dergi çekimi için pozları bitmişti. Bir Jihoon kalmıştı. Hyunsuk nedense bundan zevk alıyordu.

"Çok eğlenceli değil mi ikisi?"

"Ne demezsin?" diye karşılık verdi Asahi. Kulaklıklarını çıkarmıştı sonunda. "Artık eve gidelim istiyorum."

"Bu gidişle akşama kadar burada kalacak gibiyiz. En iyisi eve gidelim."

Asahi ona kuşkuyla baktı. "Haruto'nun yanına gideceksin, değil mi?"

Yoshinori pembeleşti. "Şey... Evet..."

Asahi güldü. "Bence de gitmeliyiz." Ayağa kalktı, çantasını omzuna taktı. "Yoshinori hyung daha yeni iyileşti, biz eve gitsek iyi olacak."

"Gidin bakalım, Hiroshi size eşlik eder." dedi Jaehyuk. "Ruto onu da görevlendirmişti güvenlikle zaten."

Sonunda iki Japon arkadaş da setten çıktılar. Yoshinori derin bir nefes verdi. "İçerisi fazla sıcaktı, bunalmıştım."

"Ben de öyle..."

Çok geçmeden yanlarına yaşlı bir kadın geldi. Soluk soluğa kalmıştı. İki genç de durup onu izlediler. Asahi sordu. "Neyiniz var?"

Teyze konuştu. "Ah, evladım... Şuradaki çocuklar arabaya taşıdığım eşyalarımı dağıtıverdiler. Çok zor durumdayım. Yardım eder misiniz?"

"Elbette." diye atıldı Yoshinori, Asahi onu bileğinden tuttu. "Acil bir işimiz var, değil mi Yoshinori? Eve gitmemiz lazım acilen."

"Acil bir işimiz yo-"

"Evet var, var." Asahi onu iyice kendine çekiştirdi, hızla teyzeyi geçip ilerlediler. Yoshinori neler olduğunu anlamadı. Vardı herhalde Asahi'nin bir bildiği, son hız uzaklaşırlarken oradan, birden önlerini siyah bir araç kesti. Etrafları silahlı adamlarla doldu. Asahi küfretti.

"Yağmurdan kaçarken doluya yakalandık."

Bölüm sonu

Konuyu hatırlamak için baştan sona okudum kitabı aaaa işleri artık ilerletmek lazım ☹️

Suimin Jikan 2: Atarashī Shūha | Hayoshi | TREASUREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin