7. Bölüm: İkrar

65 16 100
                                    

Aşağı mahallede yaşanan darbe girişiminin, yapılan bombardımanın üzerinden birkaç gün geçmişti. Olay mağdurları yaralı ve evsizdi, hepsi de devletin onlar için bir yardımda bulunmasını bekliyordu ve de suçluların bulunmasını. Polis kaç gündür olay yerini incelemesine rağmen bombacılar hakkında tek bir ipucuna bile rastlamamıştı. Herhangi bir bilgi, iz, ipucu, tanık... Hiçbir şey yoktu ortada ve bu da işlerini epey zorlaştırmıştı. Sebepsiz yere bombalanan masum bir mahalle epey hasar görmüştü.

İki gün önce hastaneden taburcu edilen Yoshinori de yorgun ve bitik bir şekilde Asahi'nin odasında oturuyordu. Ameliyat edildiği güne dair pek bir şey hatırladığı söylenemezdi. Sadece kesik kesik anılar canlanıyordu zihninde. Pair'in ayağıyla yarasını deştiği kısımdan sonrası yoktu. Sessiz sessiz hastanede yatmış, taburcu edilene kadar da uslu bir şekilde büyükleriyle liderleri ne derse onu yapmış, eve gelince de ilaçlarını aksatmadan alıp bir sürü koruma eşliğinde hastaneye kontrole gitmişti. Niyeyse Haruto onun neden daha fazla korumayla gezmesi gerektiğini açıklamıyordu. Saldırıya uğradıkları geceyi hatırlatıp kısa kesiyordu konuşmayı.

Odasında yatmaktan sıkıldığı için çok sevdiği Japon arkadaşı Asahi'nin yanına gelmişti. Şansına, Asahi de masasına oturmuş resim çiziyordu. Onu bir şeylerle uğraşırken izlemek çok güzeldi. Asahi'nin kusursuz yüz hatlarını daha fazla inceleme fırsatını elde etmiş oluyordu.

"Sıkıldın mı?" diye sordu Asahi elindeki resim defterini masaya bırakıp arkadaşına dönerek. Yoshinori sırtı duvara dayalı, bacaklarını da karnına çekmiş bir vaziyette izliyordu onu. Başını evet anlamında salladı Japon küçüğünün sorusuna cevap olarak.

"Evde kapana kısılmak çok sıkıcı... Hastane dışında bir yere gidemiyorum."

"Anlıyorum seni, hem de çok iyi."
Asahi boynundaki kulaklıkların çıkarıp çekmecesine yerleştirdi ve Yoshinori'nin yanına oturdu. "Ailem beni çok kez eve hapsetmişti ve iş yeri dışında bir yere gidemiyordum. Aşırı bunaltıcıydı. Bazen şanslıysam da ailecek gelmemiz istenilen davetler olurdu, onlara giderdik. İnsanların zenginliklerini birbirlerinin gözüne sokmaya çalışmalarını ve laf sokmalarını izlemek epey komik olurdu."

Yoshinori'nin yüzünde ister istemez ufak bir gülümseme belirdi. "Davetlerde ne giyerdin?"

"Klasik resmi takım elbise, ne giyebilirim ki en fazla?"

"Doğru..."

Kısa bir sessizlik çöktü. Bu sessizlik daha çok "bir şey söylemek istiyorum ama tereddütteyim" sessizliğiydi. Bakalım konu davetlerde giyilen resmi takım elbiselerden nereye gidecekti? Normalde Asahi direkt konulara giren, uzatmayan biriydi. Şimdiki konu nasıl bir hassasiyet taşıyordu, epey meraklanmıştı.

"Partnerim olmazdı tabi, davetlerde." diye devam etti Asahi o sakin ve huzurlu sesiyle. "Kız kardeşimle dans ederdik."

"Kız kardeşin mi vardı?"

"Evet ama aramızın çok da iyi olduğu söylenemez... Her neyse, sen hiç balo ya da davetlere gittin mi Yoshinori-san?"

"Hm... Bir kez tek gittim, mezuniyet balosuydu ve partnerim yoktu."

"Mezuniyet dışında ciddi ciddi hiçbir davete gitmedin mi?"

"Hayır... Şirketin gitmemiz için zorladığı galalar ve sırf para ödenecek diye zorla yolladığı iki ünlü balosu hariç."

"Yan komşu bir balo düzenlemeyi düşünüyor. Bu yüzden açtım konusunu."

Yoshinori alaycı bir şekilde sırıttı. "Bombardımandan sonra mı?"

"Büyük oğulları evlenmiş, bunun şerefine düzenliyorlar. Zengin ve şatafat düşkünü zengin züppeler olmak böyle bir şey işte."

"Davetli miyiz?"

Suimin Jikan 2: Atarashī Shūha | Hayoshi | TREASUREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin